26 Temmuz 2007 Perşembe

Mutlu musunuz? Can Dundar

Mutlu musunuz?

Bu soruyu toplumbilimci Prof. Yılmaz Esmer sordu insanlara; belli aralıklarla...
"Mutluluğunuza 10 üzerinden bir not verin" dedi.
İnsanlar "6" verdi mutluluklarına 1990'da...
2000'de 5'e düşürdüler saadet notunu...
2001'de kriz vurdu; "5"e indiler; sınıfta kaldılar mutluluk bahsinde...
Sonra aynı soruyu 2007'de sordu Prof. Esmer...
Bu kez "7.5"i gösterdi mutluluk barometresi...
Toplumun yüzde 86'sı az ya da çok mesuttu.
"Mutsuz"lar yüzde 13'te kaldı.
Prof. Esmer'e göre, nasıl 2002'de 3 iktidar partisini baraja gömen o kesif mutsuzluk ise, bu seçimde AKP'yi iktidara taşıyan da mağduriyet filan değil, bu saadetti.
Anlaşılan kişisel ilişkilerde olduğu gibi, siyasette de mutsuzluk iktidarsızlığa yol açabiliyor.
İktidar mutluluğu, mutluluk da iktidarı getiriyor.
* * *
Çoğunuzun aklından aynı soru geçiyor değil mi?
Nasıl olur?
Nasıl olur da "onca yoksulluk varken" ve huzur dersinde memleket cümbür cemaat bütünlemeye kalmışken insanlar karnede yıl sonu mutluluk notuna "7.5" verir?
Her 10 kişiden neredeyse 9'unun mutlu olduğu bir rüya ülkesinde yaşıyoruz da neden fark etmiyoruz?
* * *
Sorunun yanıtını önceki gece NTV'deki Neden'de Yeni Şafak yazarı Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ilginç bir kavramla verdi:
"Hizalanma!.."
Barbarosoğlu'na göre ekonomik gelirle mutluluk arasında doğrudan bir bağlantı yok. Hatta ters bir orantıdan söz edilebilir:
Yani gelir arttıkça, mutluluk azalıyor.
"Dar gelirlilerin mutlu olması daha kolay" diyor Barbarosoğlu:
"Dar gelirliyseniz, dibe vursanız bile, o gün kaşıklayacağınız bulgur pilavınız ve yoğurt alacak kadar paranız varsa 'Çok şükür, bugün de karnımız doydu' der, huzur içinde uyursunuz. Dar gelirliler, kendileri gibi dar gelirli insanlarla bir arada yaşar, hizalanmalarını onlara göre yaparlar. Yanlarındaki yörelerindekiler kendileri gibi insanlardır; hiza bozulmadığından mutsuz olmazlar."
* * *
Gelir yükseldikçe bozulur hiza...
Ufuk çizgisi öndekilerden görünmez olur.
Beklentilerle birlikte büyür iktidar itişmesi; geride kalanların hırstan boynu tutulur.
Hep bir öndekini geçme, onun gibi giyinme, son çıkan cep telefonu modelini alma, komşudan daha iyi yaşama tutkusu, mütemadi bir eksiklik duygusuna ve dolayısıyla mutsuzluğa sürükler orta ve yüksek gelirliyi...
Değişen teknoloji, tüketim kamçısı, çoluk çocuğun baskısı, bu mutsuzluğu daim kılar.
"Bir lokma-bir hırka" bahtiyarlığının yerini "bir taksit bir taksit daha" işgüzarlığı alır.
Tatminsizlik, mutsuzluğa bulanır.
* * *
Her ne kadar televizyon, gecekonduluların hizasını bozduysa da, toplumun alt katmanlarında, üst katmanların anlamakta zorlandığı bir şükretme hali gözleniyor hâlâ...
Gelen politikacılara ahlayıp vahlasalar da, "Bugünümüz dünümüzden iyi çok şükür" diye teselli buluyor, "ötekiler"in getireceği kıtlıktan korkuyor ve belediye işçiliğinden gelen imam hatipli Başbakan'a bakıp "Başımızda bizim gibiler var" diye gururlanıyorlar.
Kıt kanaat de geçinseler, tevekkülle berhudar oluyorlar.
Velhasılı mutlulukta da geri kaldık çok.... Mesuduz, ama hâlâ "bulgur-yoğurt" çizgisindeyiz.
Hizayı çok bozmadan, daha yukarıda hizalanabilmeliyiz.

can.dundar[[at]]e-kolay.net

Hiç yorum yok: