18 Ocak 2008 Cuma

Askerlik Teciline Yeni Duzenleme

Askerlik teciline yeni düzenleme
Lisans eğitimini tamamlayanlar 2 yıl, yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar ise 1 yıl askerliğini tecil ettirebilecek.

NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 22:31 TSİ 20 Kasım 2007 Salı


ANKARA - TBMM Genel Kurulu’nda, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısı kabul edildi. Yasaya göre, 4 yıl veya daha uzun süreli yükseköğretim kurumlarından veya bunların dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri halinde mezuniyet tarihinden itibaren 2 yıla kadar, yüksek lisans eğitimini tamamlayan yükümlülerin askere sevkleri ise 1 yıla kadar ertelenecek.


Yurt dışındaki öğrenim kurumlarından mezun olanlara, talepleri halinde, denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri için ayrıca 1 yılı geçmemek üzere sevk erteleme hakkı tanınacak.

İZİN
Askerlik hizmetinin gerektirdiği görev ve yükümlülükleri yerine getirme konusunda gayret ve çalışmaları sonucu emsalleri arasında üstün başarı gösteren erbaş ve erlerden, muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca, disiplin amiri, disiplin mahkemesi veya askeri mahkemelerden herhangi bir ceza almamış olanlara, asgari Tugay Komutanlarının onayı ile 7 güne kadar ilave izin verilecek.

İlave izinlerin usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığı’nca belirlenecek.

Radyoaktif ışınla çalışan erbaş ve erlere, radyoaktif ışınla yaptıkları 1 yıl hizmete karşılık 30 gün sıhhi izin verilecek. Bu hizmetin 1 yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek izin süresi, 30 günlük izin süresine orantılı olarak belirlenecek.

Kendini askerliğe elverişsiz hale getirmeye teşebbüs eden personelin, bu fiilleri dolayısıyla yatarak gördüğü tedaviler veya istirahate ya da hava değişiminde geçirdikleri süreler askerlik hizmetinden sayılmayacak.

PROFESYONEL ORDU
Yasanın görüşmeleri sırasında görüşlerin açıklayan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, profesyonel orduya geçişle ilgili 8 yıl önce bir kanun çıkartıldığını, bununla ilgili kadrolar açıldığını belirtti. Gönül, “Bu kadroların bir kısmı dolu, bir kısmı boştur. Bu boş olan kadroların yeniden atamalar yapılmaktadır. Bu atamalar tamamlandığı zaman sayı 40 bin civarında olacaktır. Böylece profesyonel orduya geçişte önemli bir adım atılmış olacaktır” dedi.

Vakit Kazandiran Uygulamalar

Vakit Kazandıran Uygulamalar

1.Toplantılar
Sadece faydalı toplantılara katılın. Toplantının
mutlaka gündemi olsun. Zamanında başlayın, zamana
sadık kalın, zamanında bitirin. Toplantı konularını
ilgili kişilere devredin. Görüşülecek konuları arka
arkaya ele alın.

2.Bugünün İşini Yarına Bırakmamak

Bitiş zamanını koyun, öncelikleri netleştirin.
Sonuçları başkalarına yazılı olarak verin. Büyük
projeleri küçük parçalara ayırın.


3.Telefon Engellemeleri
Bir proje veya bir problem üzerinde çalışırken telefon
konuşmaları işi böler. Ofisinizi terkedin. Rutin
telefon bağlantılarının zamanını sınırlayın.

4.Davetsiz Misafirler

Ayağa kalkın ve ziyaretçi ile konuşun. Konuşmak
istediğinizi, fakat şu an mümkün olmadığını söyleyin.
Doğrudan, fakat kibarca söyleyin. Açık kapı
bırakmayın.

5.Günlük Plan

Günlük plan kullanın, fakat çok karışık olmasın. Bu
teknik, bu kitaba yaptığınız yatırıma değer. Her gün,
akşam veya sabah,yapılacak altı tane şey yazın.
Çalışmaya bir numaradan başlayın. Bitiremezseniz
endişelenmeyin. Bitmeyenleri bir sonraki güne
erteleyin.

6.Hedefler

İşle ilgili ve kişisel hedefler koyun. Bu, sizin daha
üretken olmanıza yardım edecektir. Yönetim eksikliği
zaman ve çaba kaybına sebep olur. Hedef belirleme her
zaman başarının en büyük sırrıdır.


7.Rutin ve Sıkıcı İşler

Bu işleri bir programa göre yapın. Sadece ortaya
çıktıkları zaman yapmayın. Önemsiz yazışmaları,
telefon konuşmalarını ve okumayı enerjinizin düştüğü
veya boş, önemsiz zamanlara saklayın.

8.Karışık Masa

Ünlü bir perakende satış mağazasının yöneticisi
masasında her zaman üç parça kağıt bulundururdu. Her
biri ele alması gereken öncelikli işler içindi. Her
seferinde bir tanesini yapardı. Masanızı temiz tutun,
görüş alanınızda dikkatinizi dağıtacak şeyler olmasın.
Bir seferde önceliği olan tek şey yapın.

9.Kararsızlık

Bilgi toplayın ve harekete geçin. Hesaplanmış riskler
alın; bu yöneticinin görevidir. Başkalarının
kararlarınıza uygun şekilde katılmasını ve
bilgilenmesini sağlayın

10.Talimatlar

Açık olun ve gerekirse, size talimatlarınızı daha
kolay anlaşılır şekilde tekrar anlatmalarını veya
tekrar etmelerini söyleyin. Her zaman sonuçların
kontrolunun takipçisi olun. Eğer yapabilirseniz
talimatları yazılı verin.

11.Yazışmalar

Not yazmak yerine, telefon edin. Yeni bir mektup veya
not yazmak yerine, notları gelen mektup veya not
üzerine yazıp geri gönderin. Hiçbir zaman kağıt
parçalarını saklamayın.

ODTU'den Bilimsel Gelisme

ODTÜ'lü bilim adamları ekranları çok ucuzlaştıran madde geliştirdi

ODTÜ'den 'plastik devrimi'
ODTÜ'lü araştırmacılar cep telefonu, TV,elektronik gazete gibi görüntü cihazlarının ekranlarını ucuza üretilmesini olanaklı kılan yeni bir malzeme geliştirdi

Yeşil renk oluşturulamadığı için bugüne kadar kullanılamayan plastik malzemeler, ODTÜ'deki ''devrim'' niteliği taşıyan son gelişmeyle kullanılabilir hale geldi. Yeni teknoloji, bina ve taşıtlarda ısı ve ışık yalıtımında kullanılan ''akıllı camların'' literatürdeki eksikliklerini de tamamlarken, maliyetleri de düşürecek yenilikler getiriyor.

Çalışma bilim dünyasının önemli referans dergileri arasındaki ''Chemical Communications'' dergisine de kapak konusu oldu.

AA muhabirine bilgi veren ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Toppare, ODTÜ'de başkanlığını kendisinin yürüttüğü ve araştırma görevlileri Görkem Günbaş ve Asuman Durmuş'tan oluşan çalışma grubunun ''Polimer Tabanlı Görüntü Cihazları ve Eksik Renk Yeşil'' adlı çalışmalarını 2 ay önce tamamladıklarını ve patent için başvuru hazırlığı içinde olduklarını söyledi.

Toppare, elektrokromik malzemelerin günümüzde inorganik yapıda olduklarını söyledi. İnorganik malzemelerin görüntü cihazlarında kullanımında bazı eksiklikler bulunduğunu dile getiren Toppare, bu malzemelerin renk çeşitliliğinin kısıtlı olduğunu, ayrıca renk dönüşümü için uzun süreler gerektirdiğini, maliyetlerinin de yüksek olduğunu kaydetti.

Görüntü cihazlarının yapımında yeni bir ''devrim'' yaratacak çalışmalarının temelini oluşturan ''polimerik elektrokromik'' (özel bir çeşit plastik) malzemelerin ise inorganik malzemelere göre pek çok üstünlüğü bulunduğunu ifade eden Toppare, bu konuda şunları söyledi:

''Polimerik elektrokromik malzemelerde renk çeşitliliği sağlanabilmekte ve renk dönüşümleri bir saniyenin altında dahi gerçekleşebilmektedir. Buna ek olarak, polimerik madde, inorganik eşdeğerlerine göre çok daha ucuz elde edilebilmektedir. Bütün bunların yanı sıra polimerik malzeme iletken ve şeffaf plastik malzemelerin üzerine de uygulanabildiğinden elastik elektrokromik cihazları yapmak da mümkün olabilmektedir.''

-EKSİK YEŞİL RENK TAMAMLANDI-


Literatürdeki elektrokromik malzemelerin (iletken plastik malzemeler) genellikle indirgenmiş halde mavi ve kırmızı renkte bulunduklarını, ancak çalışmalarından önce indirgenmiş halde yeşil renkte olabilen tek bir polimer bulunmadığını anlatan Toppare, sözlerine şöyle devam etti:

''Dr. Gürsel Sönmez tarafından ABD'de gerçekleştirilen ve çığır açan bu çalışma ilk indirgenmiş halinde yeşil renkli polimerin sentezi ve elektrokromik özelliklerini içermekteydi. Fakat daha sonra bu polimerin yükseltgenmiş halinin kahverengi olması nedeniyle görüntü cihazlarında kullanımı bugüne kadar mümkün olamamıştı. Bizim bilim dünyasına katkımız, dünyada ilk defa indirgenmiş halde yeşil, yükseltgenmiş halde şeffaf polimerin sentezlenebilmiş olmasıdır. Ayrıca elektrokromik malzemelerin karakterizasyonunda kullanılan pek çok üstün özellikler gösteren bu malzeme, çok yeni olarak yaptığımız bir çalışmada bazı organik çözücülerde çözülebilir hale de getirilmiştir. Dolayısıyla her türlü boyutta elektrokromik cihaz yapma olanağı da ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak doğadaki bütün renklerin sağlanabilmesiyle polimer elektrokromik tabanlı görüntü cihazlarının yapılması artık olanaklı hale gelmiştir.''

Prof. Dr. Levent Toppare, çalışmaları ile özellikli plastik malzemelerin görüntü cihazları yapımında eksik rengin tamamlanmasıyla kullanım yolunun açıldığını belirterek, böylece görüntü cihazlarının bükülebilen, esnek yapıya kavuşturulabileceğini söyledi.

-ÖZEL PLASTİKLER AKILLI CAMLARI UCUZLATACAK-

Toppare, bina ve taşıtlarda ısı ve ışık yalıtımında kullanılmaya başlanan akıllı camlarda da bu elektrokromik malzemelerin rahatlıkla kullanılabileceğini belirtti. Otomobillerin dikiz aynalarında arkadan gelen ışığın engellenmesiyle gözün daha az yorulmasını sağlayacak camların istenildiği zaman karartılması ve aydınlatılmasıyla da ciddi anlamda ısı yalıtımı yapılabileceğini vurgulayan Toppare, bunun da ekonomik getirilerinin çok büyük olacağını kaydetti.

Çalışmalarının bilim dünyasının önemli referans dergilerinde geniş yer bulduğunu aktaran Toppare, çalışmanın ''Chemical Communications'' dergisinde ön kapak olarak yer aldığını söyledi. Yakın zamanda ise ''Chemistry of Materials'' ile ''Advanced Materials'' dergisinde de sonuçların yayına kabul edildigini de dile getirdi.

AA

Garip Aciklamalar :)

Tö be or not tö be…
Uzun yıllar yasadışı faaliyetlerle uğraşan kulağı kesik şahsın hapisten çıktıktan sonra, aynı pis işlere bulaşmakla sakin ve namuslu bir hayat yaşamak arasında yapması gereken zor seçim.

Keşportacı
Sokağa tezgâh açmış uyuşturucu satıcısı.

Shopşal
Büyük alışveriş merkezlerine gidip saatlerce aylak aylak dolaşan, mağazaların önünde dakikalarca dikilip boş boş vitrine, içerideki bayan görevlilere bakan işsiz, güçsüz ve alık kimse.

Şenformasyon
İyi, müjdeli haber.

Tükürükçe
Konuşurken ağızlarından çok fazla tükürük saçan kişilerin ana lisanı.

Zırvana
Aptallığın en aşmış noktası. Zırvanın zirvesi ve nirvanası. Salaklığın ulaşılabilecek en üst seviyesi.


Okul ile ilgili

Tembesil
Çok zeki olmamasının dezavantajını çok çalışarak kapatacağına, bütün gün yan gelip yatan tembel ve akılsız öğrenci, kimse.

Tıntınager
13-19 yaşlarında boş ve cahil genç.

Keneffüs
Ders aralarında verilen ihtiyaç molası.

Notlakçı
Üniversitede derslere girmeyen, sınavlara başkalarının notlarından fotokopi çekerek hazırlanan beleşçi ve hayta öğrenci.

Kampusırık
İş hayatından korktuğu için bütün eğitimi boyunca kampüsün içinde saklanan, bu nedenle de şirketleri ve iş ortamını tanıma fırsatını kaçıran üniversite öğrencisi.

Insan Halleri

Çayyaş
Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse. Türkler kahveden çok çayı severler.

Dekılte
Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü. Nedense bazı kadınlar erkekte kıllı göğsü seksi bulurlar.

Hiç çamaşırı
Varlığı ile yokluğu belli olmayan kadın iç çamaşırı.

Duşünür
Duş alırken gelen ilhamla ülke sorunları, hayatın anlamı veya benzer derin konulara kafa yoran ve özgün fikirler üreten entelektüel ve temiz kimse.

Cinekolog
"Kızım, senin içine cin girmiş" diyerek kadınların oralarını buralarını elleyen, cinsel tacizde bulunan hoca, üfürükçü, rahatsız karakter.

Kankamatik
Yolsuz kaldığınızda borç para aldığınız yakın arkadaş.

Efemdi
Davranışları ve sözleri kadınsı olacak kadar nazik, yumuşak ve ince erkek.

İçerdöver
Her akşam bir yerde içip, eve zil zurna sarhoş gelip karısını, çocuğunu döven hayırsız koca, kötü baba, zayıf karakter.

Sinirbaz
Nasıl olduğunu anlayamadığınız ve çözemediğiniz bir şekilde, sizi her defasında sinirlendirebilen özel kimse.

Hafızapping
Bir şeyi hatırlamaya çalışırken hafızanızda attığınız hızlı tur.

Lafıza kaybı
Söyleyeceğiniz sözü unutmanız.

Keldiven
Saçı olmayan erkeklerin, kafalarını soğuk hava, yağmur gibi dış etkilerden korumak için kullandıkları şapka, peruk gibi gereçler.

Markalemun
Saç şeklini ve rengini üzerindeki marka giysiye göre değiştiren, dış görünüşüne aşırı önem veren boş ve sığ insan.

Jeloğlan
Saçlarına bir kutu jöle sürmeden asla insan içine çıkmayan, görünüşüne fazlasıyla düşkün genç erkek. Derler ki uzun süreli jel kullananlar sonunda "jeltoş" olurlarmış.

Ugur Mumcu Yine Hakli Cikti..!

MUMCU HAKLI ÇIKTI !!
20 Kasım 2007 00:43

20 yıl önce yazmıştı


Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilenler devletin üst kademelerine yükseldi.

20 yıl önce yazmıştı.

Bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren yazarımız Uğur Mumcu, ana amacı "Müslüman ülkelerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamak" olan Rabıta örgütüyle ilgili kitabında, Türkiye'den 73 din adamının bu örgütün parasıyla yurtdışında görevlendirildiğini belirtmişti. 20 yıl önce yapılan bu çalışmada adı geçenler arasında bugün rektör yardımcılığı, Milli Eğitim Bakanlığı'nda daire başkanlığı, din ateşeliği gibi görevler üstlenenler bulunuyor.

Milletvekili oldu.

Rabıta'nın sağladığı parayla 1981-1985 yılları arasında Almanya'daki bir camide imamlık yapan Alaaddin Şahin, geçen yıl İETT daire başkanlığına atandı. Yurdışına gönderildiğinde Denizli'de müftü yardımcısı olan Ramazan Yenidede, 1995 yılında Refah Partisi'nden milletvekili seçildi. 73 kişiden biri olan Sabahattin Karasu ise dini amaçlı örgütleri bir araya getiren Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı'nı kurdu.

Uğradığı bombalı saldırı sonucu 1993'te yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu 'nun, 12 Eylül döneminde Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütünün parasıyla devletin yurtdışına gönderdiğini saptadığı din adamlarının günümüzde kimi kilit noktalarda olduğu belirlendi. Rabıta parasıyla 1981-1985 yılları arasında Frankfurt'un Offenbach kasabasında Yavuz Sultan Selim Camisi'nde imamlık yapan Alaaddin Şahin 'in, AİHM'de Türkiye'ye türban davası açan Leyla Şahin 'in babası olduğu anlaşıldı. Alaaddin Şahin, Nuruosmaniye Camii imamlığını sürdürürken geçen yıl AKP'li İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından İETT Daire Başkanlığı'na atanmıştı. Mumcu'nun 20 yıl önce yaptığı Rabıta çalışmasında adı geçen diğer din adamları arasında bugün rektör yardımcılığı, Milli Eğitim Bakanlığı'nda daire başkanlığı, din ataşeliği gibi üst düzey yöneticilikler üstlenenlerin de olduğu belirlendi.

Cumhuriyet, Uğur Mumcu'nun Rabıta kitabındaki verilerden yola çıkarak yaptığı araştırmada, ana amaçlarından biri "Müslüman ülkelerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak" olan Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütünün parasıyla çoğunluğu 12 Eylül 1980 askeri darbe dönemi sonrası yurtdışına gönderilen din görevlilerinin konumları ile ilgili kimi sonuçlara ulaştı.

Mumcu'nun Rabıta kitabına göre, 17 Ağustos 1980 ve 28 Nisan 1981 tarihli iki ayrı Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye'den toplam 73 din görevlisi Rabıta parasıyla yurtdışında görevlendirildi. Bu görevlilerden bir bölümünün Uğur Mumcu'nun kitabına göre o gün hangi görevde oldukları (ayraç içindeki sıfatlar) ve bugün ise ne yaptıklarına ilişkin döküm şöyle:

Yusuf Altaş (Müftü - Zonguldak): 1980'deki ilk kararname ile yurtdışına gönderildi. Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Seçici Kurul Başkanı ve Din İşleri Yüksek Kurul üyesi.

Abdullah Demircioğlu (Müftü - Arsin): 1980'de Belçika'nın Gent kentine din görevlisi olarak gönderildi. Şu anda Gent'te kurulu Avrupa İslam Fakültesi Rektörü.

Cahid Baltacı (İstanbul Şer'i Siciller Arşiv Uzmanı, Müftü Vekili-Fatih): Prof. Dr, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.

Yusuf Bilgin (Vaiz - Ankara): Fethullah Gülen' in 1962'de Mamak Muhabere Alayı'ndan askerlik arkadaşı. 1980 tarihli kararname ile Belçika'ya gitti. Müftülük, vaizlik yaptı, 1995'te emekli oldu.

Celalettin Baykoz (İmam-Hatip Lisesi Müdürü - Gemlik/Bursa): Belçika Limburg bölgesi din kültürü öğretmeni, eski Executif üst kurul üyesi.

İsmail Durmuş (Yüksek İslam Enstitüsü Asistanı - Samsun): Prof. Dr, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.

Nurettin Başyiğit (İmam-Hatip Lisesi öğretmeni - Bursa): Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi.

Hayrettin Şallı (Diyanet İşleri Başkanlığı uzmanı): Görevlendirildiği Hollanda'da Hollanda Diyanet Vakfı kurucusu oldu. Berlin Din Hizmetleri Ataşeliği yaptı.

Ömer Öztop (İmam-Hatip Lisesi Müdürü - Kartal): Ensar Vakfı ku rucusu ve yöneticisi. "Hutbelerle İslam", "Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar" adlı kitapların yazarı.

Ali Serter (Diyanet İşleri Başkanlığı Hac İşleri Müdürü): Köln Din Hizmetleri Ataşesi.

Yılmaz Güneylioğlu (İmam-Hatip Lisesi öğretmeni - Ankara): DSP'li Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu döneminde Ankara Gölbaşı İmam-Hatip Lisesi öğretmeni iken "meslek lisesinden genel liselere öğrenci geçişini yasaklayan genelgeye uymama" gerekçesiyle soruşturma geçirdi. Mamak Lisesi Müdürü.

Mehmet Erkal (İmam-Hatip - İstanbul): Prof. Dr, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü öğretim üyesi, Ensar Vakfı kurucusu.

Ö. Faruk Turan (İmam-Hatip - Beyoğlu/İstanbul): Din Hizmetleri Müşaviri ve Belçika Türk İslam Diyanet Vakfı Başkanı.

Abdullah Özgönüller (Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitim Genel Müdürlüğü uzmanı): Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı.

Sabahattin Karasu (İmam-Hatip Lisesi Müdürü - Sarıyer/İstanbul): Ensar Vakfı ile Faysal Finans'ın Türkiye'deki ortaklarından Ahmet Tevfik Paksu , Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'ün geçmişte Merkez İcra Komitesi üyeliğini yaptığı eski Milli Türk Talebe Birliği'nin genel başkanlarından Rasim Cinisli , eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun , eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu , Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek , kapatılan RP'nin Kültür Bakanı İsmail Kahraman , eski AKP İstanbul Milletvekili ve İslami Kalkınma Bankası danışmanı Nevzat Yalçıntaş , Al Baraka Türk özel finans kurumunun ilk ortaklarından Korkut Özal 'ın da kurucuları arasında yer aldığı, içlerinden AKP milletvekilleri de çıkaran 100'e yakın dinsel amaçlı vakıf ve örgütün çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı'nın kurucusu.

Mahmut Sezgin (Vaiz - Kastamonu): Polatlı Müftüsü.

Baki Yıldız (Müftü - Gürün): Tavşanlı Müftüsü.

Halil Uzun (İmam-Hatip - Altındağ/İzmir): Bandırma Müftüsü.

Mürsel Sıradağ (Müftü - Bulancak): Müftülükten emekli.

Hüsamettin Çalışkan (Müftü - Ezine): Mamak Müftüsü.

Yasin Makasoğlu (Müftü - Buldan): Dursunbey Müftüsü.

Alaaddin Şahin

İmamken İETT yöneticisi oldu.

Alaaddin Şahin (İmam-Hatip Lisesi Müdürü - Kartal/İstanbul): Eylül 1981'den Temmuz 1985'e kadar Frankfurt'un Offenbach kasabasındaki Yavuz Sultan Selim Camisi'nde görev yaptı. Kurucuları arasında AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, eski Başbakanlık Müsteşarı ve AKP milletvekili Ömer Dinçer 'in de bulunduğu Ensar Vakfı'nın kurucusu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye'ye türban davası açan ve yitiren Leyla Şahin'in babası. Nuruosmaniye Camii imamı iken geçten yıl Kadir Topbaş tarafından İETT Müşteriler Daire Başkanlığı'na atandı.

Ramazan Yenidede (Müftü Yardımcısı - Denizli): Uğur Mumcu'nun Rabıta kitabını yazdığı 1987'den 8 yıl, Uğur Mumcu'nun katledilmesinden de 2 yıl sonra, yani 1995'te Refah Partisi'nden Denizli milletvekili seçildi. RP kapatılınca Fazilet Partisi'ne geçti. Anayasa Mahkemesi'nin FP'yi kapatma gerekçelerinden biri de, Ramazan Yenidede'nin yaptığı bir basın toplantısındaki "Hırsız, ben Atatürkçüyüm ve laikim diyor, soysuz böyle diyor. Hazine yerlerini işgal edenlerin elinden bu yerleri almaya giden kamu görevlilerinin karşısına Atatürk posterleriyle çıkılıyor" sözleri oldu.

Kemal Sandıkçı (Yüksek İslam Enstitüsü-Samsun): Prof. Dr, Rize İlahiyat Fakültesi kurucu Dekanı, Rize Üniversitesi Rektör Yardımcısı.

IŞIK KANSU
Cumhuriyet

ve bugün tarihli bir haber ;

Said-i Kürdi’cilerin sponsoru THY

"Said-i Nursi" lâkaplı (Kürt Sait) sempozyumuna katılan yabancı konukların uçak biletlerine THY sponsor oldu.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı"nın düzenlediği "Said-i Nursi" sempomyumuna katılan yabancı konukların uçak biletlerine THY sponsor oldu

Türk Hava Yolları, Said-i Nursi"nin “talebelerinden” Mehmet Nuri Güleç"in Genel Başkanı olduğu İstanbul İlim ve Kültür Vakfı"nın İstanbul"da düzenlediği “Said-i Nursi” sempozyumuna sponsor oldu. THY reklam karşılığı, sempozyum için İstanbul"a gelen 90 yabancı bilim adamının uçak biletlerine yüzde 50 indirim uyguladı.

Her Yonu ile Keciboynuzu

HER YONU ILE KECIBOYNUZU

Latince adı: Ceratonia siliqua L.
İngilizce: Carob, St.Joh;s Bread, Locust bean
Almanca: Johannisbrot


Özellikleri:
Nefes darlığına karşı ;
alerjik nefes darlığı ;
soğuk alerjisi
iktidarsızlığa karşı ;
akciğer ödemine Karşı;
balgam söktürücü
akciğer kanserini önleyici
sperm sayısını artırıcı
astıma karşı tedavi edici.

İngilizcesi her ne kadar carob ise de,
genelde St. Johns Bread olarak bilinir.
Almancası da johannisbrot dur.

Her iki lisanda da Yakup Peygamberin Ekmeği"
anlamına gelir.
Yakup peygamberin çölde ekmek yerine
tükettiği bir meyvedir.

Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri
0,2 gram gelir.
Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın
her biri aynı ağırlıktadır.
Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır.
Bu 0.2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye
soracak olursanız,
cevabı eski çağlara kadar dayanır.
Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları
hassas olarak tartabilmek için
keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır.
Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı
1 Karat olarak kullanılmaktadır.
Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları
1 Karat buradan gelmektedir.
Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup)
latince adı olan Ceratonia dan türetilmiştir.
Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır.

Yıllar içerisinde insanlar harnupun
beslenmedeki önemini unuttular.
Hazır besinler tüm süpermarketlerde çeşit çeşit
insanın hizmetine sunulurken,
tabii beslenme genelekleri ve alışkanlıkları da
yavaş yavaş ortadan kalktı...
Son bir kaç yıldan beri tekrar eskiye dönüş
yolları aranmaya başlandı...
Avrupa da reformhaus veya bioladen adı altındaki
marketlerde zirai ilaç ve sunni gübre kullanılmadan
yetiştirilen meyve ve sebzeler ayrıcalıklı olarak satılıyor.
Hem de nerede ise gösterişli sebze ve meyvelerin
iki katı fiyatına...
Bizde de durum pek farklı değil.
Aynı şekilde, kepeğini içeren pirinç,
normal pirinç fiyatının hemen hemen ikibuçuk misli
fiyatla satılıyor.
Halk pazarlarına giden insanlarımız satın alacakları
sebzenin yayla sebzesi olup olmadığını sorup öyle alıyor.
Onların yayladan kastettikleri, hormonsuz sebze.
Yoksa, sebzenin gerçekte yüksek yaylalarda
yetişmiş olması değil aranan.
Örneğin, yayla domatesi, hormonsuz domates olarak
algılanıyor.
Gerçekten de hormonsuz olarak yetiştirilen
domatesin tadı, içerdiği proteinlerin ve etkin maddelerin
oranlarıda farklı.
Biz tekrar harnup a dönelim.
Akdeniz bölgesinin sahil şeridindeki memleketlerden
İtalya, İspanya, Kıbrıs ve Türkiye de bol miktarda
yetişmektedir.

Keçiboynuzunun ortalama %35 i düşük moleküler yapılı karbonhidratlardan oluşur.
Yine yaklaşık %40 ı yüksek moleküler yapılı
nışastadan oluşur.
Yağ oranı ise oldukça düşük olup ancak %1 dir.
Kakaonun yerine kullanılabilen en mükemmel çözümü
getirmiştir.
Zira kakaoda bulunan kafenoid leri içermez.
Örneğin, keçiboynuzunda theobromin yoktur.
Kakaoda yüksek miktarda bulunan yağ
harnupta sadece %1 dir.
Kakaoya karşı alerjisi olanlara ideal bir çözüm
getirmektedir.
Eğer, kakaoya karşı alerjiniz var ise,
keçiboynuzunu rahatlıkla tercih edebilirsiniz.

Harnupun , sağlıklı ve dengeli beslenmede
çok önemli yeri vardır.
Çok düşük oranda yağ içermektedir.
Düşük kalorilidir.
Yenildiği zaman insanı uzun zaman tok tutar.
Eskiden beri bilinen olumlu yönleri vardır.
İshale karşı mükemmel takviyedir.
Kabızlık şikâyeti olanların da tüketmesi gereken
bir meyvedir.
Belirli bir dönem keçiboynuzu tüketenler,
sindirim sistemlerinin nasıl harekete geçtiğini ve
kabızlık problemlerinin de yavaş yavaş düzenli bir
şekilde ortadan kalktığını hayretle görebileceklerdir.
Kısaca, hem ishal hem de kabızlık şikâyetlerine karşı
kullanılır.
Dengeli ve sağlıklı beslenmenin bilincinde olan
bir çok bilim adamı tanımaktayım...
Onlar çikolata, kek veya kremalı pasta yerine
harnupu tercih etmektedirler.

Keçiboynuzu, Anadoluda harnup olarak da bilinir.
Batı Akdeniz bölgesinde kısaca boynuz da denilmektedir.

Keçiboynuzunun en önemli özelliği
nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır.
Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan
etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide
bulunmamaktadır.
Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım
rahatsızlıklarında öylesine etkilidirki,
kullanmaya başladıktan hemen sonra sonuç almak
mümkün olabilmektedir.
Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı
problemlerinde de büyük bir başarıyla uygulanabilir.
Bir çok insan tanıdım, alerjik nefes darlığı çeken,
bu insanlar yılın belli mevsimlerinde
kortizon tedavisinden başka çare bulamayanlardı...
Öksürük krizlerinin nedenli şiddetli olduğunu
anlatıyorlardı...
Keçiboynuzunu önerdiğim bu insanların çoğu
daha hemen ertesi gün rahatlamaya başladıklarını
anlatıyorlardı.
Çocuklarda, keçiboynuzu (harnup) kürünü uygularken dikkat edeceğiniz en önemli nokta,
günde bir defa ve sadece sabah kahvaltısı arasında
tüketilmesidir.
Öğle veya akşam uygulanmaması gerekir.
Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenler de
bu kürden olumlu sonuçlar aldıklarını belirtmişlerdir.
Harnupta bulunan bazı etkin maddeler
aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Tablo:
Keçiboynuzunda bulunan bazı etkin maddeler
alpha-aminopimelic acid
concanavalin
beta-D- glucolgallin
myo-inositol
beta-D-...galloylglucose
pentosane
capronic acid
primverose
catechin-tannin
tannin
ceratose
tocopherol
chiro-inositol
xylose

Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı
üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan
bir maddedirki, bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki
tabloda belirtilmiştir.

Tablo:
Gallik asitin etkin özellikleri
Analgesic :ağrı kesici
Antiallergenic:alerjiye karşı
Antiasthmatic:astıma karşı
Antibacterial:bakteri yok edici
Antibronchitic:bronşite karşı
Anticancer:kansere karşı
Antihepatotoxic:karaciğeri toksinden arındırıcı
Antioksidant:serbest radikalleri yok edici
Immunostimulant:bağışıklık sistemini stimüle eder
Antiviral:mikroplara karşı etkili
Antiseptic:antiseptik
cancer-preventive:kansere karşı koruyucu
antinitrosaminic:nitrozamin yok edici
bronchodilator:bronş genişletici
antipolio:çocuk felcine karşı

Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi
gallik asit çok yönlü bir maddedir.
Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve
takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor
maddelerdir.
Keçiboynuzunda bulunan bazı etkin maddelerin
allosteric effector özellikleri oldukça baskındır.

Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği
bulunmaz bir imkan...
Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan
tedavi edici gücü çok fazladır.
Sigara içenler keçiboynuzu kürüne başladıktan
bir kaç gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyebileceklerdir.

Keçiboynuzunun, insanlığın korkulu rüyası
akciğer kanserini önlediğini gördüğüm zaman,
heyacanımdan günlerce uyku uyumadığımın
farkına bile varmamıştım.
Keçiboynuzunun bu koruyucu ve önleyici özelliği
tabiat ananın insanlara olan bir lütfudur.
Keçiboynuzu, akciğer kanserini önleyen
mükemmel bir meyvedir.
Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için
tedavi etme gücü çok çok zayıftır.
Burada da belirtmekte tekrar fayda görüyorum;
Bir bitkinin hastalığı önleyici özelliği ile
o hastalığı tedavi etme özellikleri
birbirlerinden farklı şeylerdir.

Keçiboynuzu kürü insan vücudunda bulunan
OGG1 (8-OxoGuanine DNA Glycosylase) enzimini
aktive etme özelliğine sahiptir.
OGG1 enzimi, akciğer kanserinin oluşumunda
oldukça etkilidir.
Akciğer kanserine yakalanmış hastalarda
OGG1 enziminin aktivitesinin düşük olduğu
gözlenmiştir.
Yapılan klinik deneyler OGG1 enziminin aktivitesinin
düşük olması durumunda, akciğer kanserine yakalanma
riskinin on misli artış gösterdiğini ortaya koymuştur.
Keçiboynuzu (harnup) kürü OGG1 enziminin
aktivitesini yükselterek,
bu kanser türüne karşı güçlü bir önleyici özellik
göstermektedir.
Bu özellik aynı zamanda taze sıkılmış havuç
küründe de bulunmaktadır.
Sigara içenlerin zaman zaman keçiboynuzu kürünü
uygulamalarında, akciğer kanserine karşı önleyici
gücünden dolayı büyük faydalar vardır.
OGG1 enziminin diğer bir özelliğide
DNA yı tamir etme özelliğinin olmasıdır.

Keçiboynuzu aynı zamanda hareketli sperm
sayısını artıran özelliğe de sahiptir.
Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından
dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının
kullanmasında çok büyük fayda vardır.
Kısaca, sperm sayısı az olanlar için ideal bir
bitkisel çözümdür.
Bugüne kadar hareketli (aktif) sperm sayısının
azlığından dolayı baba olamayan onlarca insan
tanıdım, hemen hemen hepsi de keçiboynuzu kürünü
uyguladıktan 4-5 ay sonra baba olacaklarının
heyecanı ile beni aramışlardı.
İsviçreli çok yakın bir aile dostum aynı sorunla
karşı karşıya idi.
Kendisi uzun yıllar bu konuda çok değişik tedaviler
görmüş ve sonuç hep başarısızlıkla neticelenmişti.
Kendisine keçiboynuzu kürünü önerdiğim zaman
bana tereddütle bakarak ;şaka yapıyorsun herhalde;
demişti. Ne de olsa 13 yılın verdiği başarısızlık ve
ümitsizlikte vardı.
Ama bu konuda çok ciddi araştırma sonuçlarımın
olduğunu söyledim. Bunun üzerine derhal uygulamaya
karar verdi. Türkiye'den keçiboynuzu getirttim ve
kullanmaya başladı.
Kullanmaya başladıktan 5 ay sonra baba olabileceğini
öğrendiğinde mutluluğunu ilk benimle paylaştı.
Bir kaç ay sonra bana keçiboynuzunun içerdiği
ilgili etkin maddenin ne olduğunu sordu ve
bunu hemen ilaç sanayine kazandırabileceğimi ve
ticari olarak da iyi para kazanabileceğimi söylemişti.
Ben de bitkiler üzerine yaptığım tüm çalışma ve
araştırmalarımı insanlığın hizmetine karşılıksız olarak
sunduğumu ve herhangi bir beklentimin
olmadığını söyledim.
Meslekdaşım üç çocuk sahibi olmanın mutluluğunu
yaşıyor.

İktidarsızlığa karşı adeta mucize çözüm
keçiboynuzudur.
Keçiboynuzu kürünün etkisini viagra ile mukayese
etmek mümkün değildir.
Keçiboynuzu kürü, iktidarsızlığa karşı bir defalık veya
bir gecelik çözüm getirmemektedir.
Aksine, iktidarsızlığı tedavi ederek uzun bir zaman
dilimi içerisinde kalıcı çözüm getirmektedir.
Dönem dönem uygulanacak kür ile de
iktidarsızlığı ortadan kaldırabilmektedir.
İktidarsızlık çeken erkeklerin hiç çekinmeden
kullanabilecekleri keçiboynuzu kürü,
iktidarsızlığa karşı mükemmel bir çözümdür.
Herhangi bir yan tesiri olmayan bu uygulama
iktidarsızlık şikayetleri olan erkekler için
mükemmel bir yardımcıdır.
Viagranın bir gecelik getirdiği çözüme karşı,
keçiboynuzu kürü uzun zaman kalıcı çözüm
getirebilmektedir.
Viagranın belirtilen yan tesirlerinin hiç biri
keçiboynuzu küründe yoktur.
Keçiboynuzu kürü uygulanırken,
iktidarsızlığa karşı etken olan etkin maddelerinin
vücutta önce depolanmaları gerekir.
Bu etkin maddeler vücutta ancak belirli bir seviyeye
ulaştıktan sonra etkisini, hücre içindeki transformasyon mekanizmasını harekete geçirerek (uyararak)
göstermeye başlarlar.
Hücre içinde etkinliğini (aktifliğini) kayıp etmiş olan
bazı enzimleri aktive ederek şikayetlerin ortadan
kalkmasına neden olurlar.
Etkin maddelerin, vücudumuzda depolandıktan
sonra etkilerini göstermeye başlamaları
hemen hemen bütün bitkisel kürler için geçerlidir.
Genel olarak, bitkisel kürlerin sonuca ulaşması
(etki edebilmesi) zaman almaktadır.
Bunun nedeni kürün uygulanması esnasında
etkin maddelerin önce vücudumuzda depolanması
gerektiğindendir.
İşte, bu depolanma süresi zaman almaktadır.
Bu nedenle bitkisel kürleri uygularken sabırlı olmak
gerekir. Bu kürü uygulamak istiyen şeker hastalarının
hekimlerine danışmaları gerekir.
Çünkü, keçiboynuzu fazla miktarda şeker içermektedir.
Bu kürü uzun müddet uygulayanların göz ardı etmemeleri
gereken bir nokta da, bir miktar kilo aldırmasıdır.

İyi huylu prostat büyümesi
(benigne prostate hyperplazy) şikâyeti olanların
zaman zaman keçiboynuzunu çiğ olarak tüketmeleri
çok faydalıdır.
Çünkü, iyi huylu prostat büyümesine neden olduğu
bilinen 5-alpha-reductase enziminin aktivitesini düşüren
(inhibe eden) beş tane etkin maddeye sahiptir.
Bu etkin maddelerden en önemli iki tanesi
palmitic acid ve stearic acid'dir.
5-alpha-reductase enziminin aktivitesi ne kadar
yüksek ise iyi huylu prostat büyümesi o kadar
hızlı gelişir.
Prostatın büyümesi bir takım şikâyetleri de
beraberinde getirmektedir.
İyi huylu prostat büyümesinin neden olduğu
şikâyetlerin başında idrar yapma zorluğu,
idrar kesesini tam boşaltamama,
sık sık idrara çıkma isteğidir.
Geceleri bir den fazla idrara kalkma.
İdrar yaparken çatallanma veya fıskıye şekli.

Kitapta belirtilen tüm uygulamaları
size önerildiği şekilde hazırlayınız ve uygulayınız.
Uygulama sürelerine ve miktarlarına uyunuz.
Tabiatana bir denge, nizam ve kural üzerine kuruludur
ve de belirli kurallara göre çalışmaktadır.
İnsanda, tabiat ananın bir parçası olduğuna göre,
insan vücudu da aynı şekilde belirli dengeler
çerçevesinde çalışmaktadır.
Örneğin, demir. Demir, insan vücudu için
hayati önem taşıyan bir maddedir.
Demirin eksikliği de, fazlalığı da insan vücudu için
zararlıdır.
Bazı insanlar vitaminlerin çok faydalı olduklarına
inandıklarından dolayı vitamin haplarını fazla fazla
kullanırlar.
Çünkü, fazlasının insan vücuduna zarar vermediğini
zannederler.
Unutmayınız ki, vitaminlerin eksikliği sağlığımız
açısından hayati önem taşırlarken,
fazlasıda vücudumuza zarar verirler.
Aynı şekilde size önerilen bitkileri de
belirtildikleri şekilde kullanmak gerekir.
Fazla kullanarak daha çabuk sağlığıma kavuşurum diye
düşünmek yanlıştır.
Doğru olan, hastalığın ve şikayetlerin durumuna göre
önerilen kürü dönem dönem tekrar etmektir.

Keçiboynuzunun değirmende öğütülerek
un haline getirilmiş ve hazır paketlenmiş şeklini
bulmak mümkündür.
Keçiboynuzunun pekmezi de satılmaktadır.
Ancak, her ikiside bahsettiğim kürler için
uygun değildir.
Çünkü, öğütülme (un haline getirme) esnasında
havayla temas eden bir çok etkin madde oksitlenerek
veya havanın oksijeni ile reaksiyona girerek
tedavi edici özelliğini kayıp etmektedir.
Tıpkı, taze sıkılmış meyve sularının
vakit geçirmeden içilmesi gerektiği önerisinde
olduğu gibi...
Örneğin, taze sıkılmış meyve suyunun içerisindeki
C-vitamininin havayla temas ederek (oksitlenenerek)
vitamin özelliğini yavaş yavaş yitirdiği gibi.
Keçiboynuzundan pekmez yapılırken de uzun müddet
kaynatıldığı içindirki içerdiği bir çok etkin madde
özelliğini kayıp etmekte veya önemli ölçüde
keçiboynuzunun şifa veren gücü zayıflamaktadır.
Bu nedenle, bahsettiğim keçiboynuzu kürlerinden
başarılı sonuç alabilmek için onun tabii halini
kullanmak gerekir.
Aktarlarda bu amaçla tabii halde keçiboynuzunu
bulmak mümkündür.
Hem daha ucuz hem de çok daha etkili.
Aktarlardan keçiboynuzunu alırken dikkat etmeniz
gereken şey, kırılmamış, ezilmemiş ve parçalanmamış
olmalarıdır.
Kısaca, satın alacağınız keçiboynuzlarının tüm halde
olmasına özen gösteriniz.

Uygulama 1:

Genel nefes darlığı ve alerjik nefes darlığı ve
de soğuk alerjisi durumunda


Orta büyüklükteki keçiboynuzundan altı-yedi adetini
önce soğuk su altında yıkayınız.
Daha sonra bunları küçük küçük ( 4 cm uzunluğunda)
kırarak, kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suyun
içine atınız.
Hafif ateşte 7- 8 dakika kaynatınız.
Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye
doldurunuz.
Buzdolabında en fazla üç gün bekleyebilir.
Hergün sabah, kahvaltı arasında ve akşam yemeğinden
önce bir çay bardağı içilir.
Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız
keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan
korunabilir.
Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir.
Hiç ara vermeden yirmi gün uygulayınız.
Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara
vermeden onbeş gün devam ediniz.
Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine
bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız ve
sabah kahvaltınız arasında ve de akşam yemeğinden önce
birer çay bardağı içiniz.
Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda
ayrıca bal tüketmeyiniz.

Dikkat: 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda
nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı
söz konusu ise, bu taktirde uygulama e göre
sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında
içilecektir. Akşam yemeklerinde içilmeyecektir.


Dikkat: Bu kürü uygularken kahvaltıda ayrıca
bal tüketmeyiniz.
Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla
bal ilave etmeyiniz.

Uygulama 2:

Akciğer kanserini önleyici olarak


Uygulama 1 den en önemli farkı ve
dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir.
Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan
sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla)
kaynamakta olan suyun içine harnupları kırarak atınız.
3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan
sonra 20 dakika soğumaya bırakınız.
Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile
kabın içerisinden çıkartınız.
Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız.
Her ay dört gün, sabah ve akşam birer çay bardağı
içilir.

Uygulama 3:

Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de
erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı


Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6;7 adet
keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız.
Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız.
Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını
kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz.
Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra
kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız.
Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna,
diğer yarısınıda akşam yatağa giderken içiniz.
Bu uygulamaya bir hafta boyunca hergün
devam ediniz.
Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca hergün
akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz.
Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.

Not:
Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız.
Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız.
Ancak, bilmeniz gereken nokta kullanacağınız
bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır.
Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız.
Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan
şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile
kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız.
Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı
teşhis amacı yoktur.

Kaynaklar:
Prof.İbrahim Adnan Saracoğlu

Medine Dilencisi Ulusoy, Saldirgan Sultan Terim..!

Medine dilencisi Haluk Ulusoy, saldırgan Sultan Terim!

Haluk Ulusoy"un ağlayan, bayılan ve sürekli yaratandan yardım dilenen halinden bıkmadınız mı?

Medine dilencisini andırıyor başkanın hali.

Nihayetinde oynanan bir ayak topu…

Ancak Ulusoy açıyor ağzını, başlıyor söylemeye;

Allah dualarını eksik etmeyen analarımızdan razı olsun.

Allah bütün güçlerini harcayan, varını yoğunu ortaya koyan oyuncularımızdan razı olsun.

Allah teknik ekibimizden razı olsun.

Allah bizi ekran başında izleyenlerden razı olsun.

Ne için bu eveleme geveleme…

Bizimle baş etmesi güç olan bir rakibi yendiğimiz için.

Ne kazandık.

Futbol maçı.

Yunanistan"a ne kaybetmiştik?

Futbol maçı.

Eğer Norveç"e de yenilseydik ne diyecekti Medine dilencisi gibi geveleyen başkan?

Allah bize dua etmeyen analarımızın bacılarımızın müstakını versin.

Allah teknik ekibimizin cezasını versin.

Allah doğru dürüst oynamayan topçularımızın belasını versin.

Allah bizi ekrandan izleyen uğursuzlara benim gibi dert versin.

Toplumda salgına dönen milliyetçilik, dincilik bileşkesi her alana sıçramış durumda.

Ben sahaya çıkan bu takımı tutmuyorum, sevmiyorum.

Niye?

Emre Belezoğlu denen küçük adamın, bir sporcuda olması gereken en önemli erdemin ahlaklı olmak olduğu gerçeğini bir türlü kavraması sağlanamadığı için.

Yıllarca Fethullah Gülen"in baş müridi olan Hakan Şükür"e bir türlü rest çekilemediği için.

Fatih Sultan Terim"in kişisel hırs ve ihtirasları milliyetçilik, delikanlılık gibi sunulduğu için.

Dostluk, barış yerine kavgacılık, şiddet öneren bir yapıda olan takım, mafyatik bir havada topluma korku saldığı için.

İsveç maçının cezasını toplum olarak veremediğimiz için.

Delikanlı Terim, delikanlılığını yapmayıp; ilahlar kurban istediğinde Şifo Mehmet"i gözünü kırpmadan verdiği için.

Ersun Yanal"ı göz göre göre federasyon, medya, Terim işbirliğiyle ipe çektikleri için.

Açlık sınırda yaşayan insanların olduğu bu ülkede Terim"e yüz binlerce dolar sorgusuz verildiği için.

Askerler şehit olup, arkada kalanları neredeyse acından ölürken, milli sporculara açık çekler verildiği için.

Toplumun en zayıf, en hassas günlerinde kameralar karşısına geçip, sanki toplumsal bir liderlik yaparmış gibi görünen sultan Terim"e, kimse soru soramadığı için.

Kazanmak için her yolun mübah görüldüğü bir ortam yaratıldığı için.

Başka ülkelerin maçlarına teşvik primleri gönderildiği için.

Resmen sahteciliğe bulaşmış oyunculara milli forma verildiğinde, toplumdan ses çıkmadığı için.

Hakan Ünsal çıkıp; “Evet namazımızı da kıldık, orucumuzu da tuttuk, topumuzu da oynadık. Genç kardeşlerimize kol kanat gerdik. Gece âlemlerine dalsalar, daha mı iyi olurdu?” dediğinde, bir Allah"ın kulu “Sen ne diyorsun?” diye soramadığı için.

Aslında bu itiraf içine düştüğümüz bataklığın belgesi.

Hacılarla, hocalarla, imamlarla gittiğimiz dünya kupası hala belleğimizde!

Kimse soruşturdu mu?

Burası “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.” diyen Mustafa Kemal"in laik cumhuriyeti mi?

Yoksa Ulusoy"ların, Terim"lerin, Belezoğlu"ların, Şükür"lerin yönettiği muz cumhuriyeti mi?

Önce kazanmanın, nasıl olursa olsun kazanmanın her şey olmadığını anlamalıyız!

Terim; “Ben ders almam, veririm” dedi.

Çıt yok.

Ders almak, öğrenmek ayıp mı, günah mı, eksiklik mi?

Tersini söyleseydi şaşardım.

Silahların atıldığı, başarıların hazımsızlığa dönüştüğü ve cinayetlere kadar varan acıların yaşandığı ayak topu akşamlarını istemediğim için bu takımı tutmuyorum.

Bu kültürü, anlayışı reddediyorum.

Her uyduruk başarıda Taksim Meydanı işgal ediliyor.

Gösteriler, bağırış, çağırış.

Hangi meydan bu?

Er meydanı mı?

Yoo…

1 Mayıs"larda işçilere çok görülen, emekçinin coplandığı meydan.

Milli takımı milli bulmadığım için tutmuyorum.

Kabadayıların, dincilerin, mafya liderlerinin egemenliği altında olan bir yerden temiz bir başarı edinileceğine inanmıyorum.

Milli takım toplumun tamamını kucaklamıyor.

Kucaklayamıyor.

Kasımpaşalı Başbakan…

İtalyan devşirmesi Sinyor Terim…

Allah"a avuç açmaktan öte hiçbir birikimi olmayan başkan Ulusoy…

Bu arabesk ortamda bu takımı tutamam.

Ben sporcunun zeki, çevik, ahlaklısını sevenin izindeyim.

ikinci el erkekler

Pop şarkıcısı Pınar Aylin, Kelebek'te diyor ki: "İnsan ilişkileri sahte... Etrafıma bakıyorum; genç kızlardan biz yaşta kadınlara kadar herkes, gerçeğini bulamamaktan şikâyetçi... Annelerimizin zamanındaki ilişkiler mumla aranır hale geldi. Adam gibi adam istiyorum, ama zor; bunu da biliyorum. Çünkü benim dengim, 40 yaş grubudur. E o yaştaki 'adam gibi adamlar'ın çoğu evli... Bir arkadaşım 'Artık ikinci elleri bekleyeceğiz' demişti. Doğru!"
* * *
Ananevi erkekler, "İlle de sıfır kilometre olsun" takıntısındayken, 40 yaş grubu kadınlarda "artık" ikinci ele talep oluşması ilginç...
Daha da ilginci, Pınar Aylin'in aynı röportajda, boşanmak için gün saydığını söylemesi...
Yani bir "ikinci el" de kendisi çıkarmak üzere...
Böyle bakınca, herkesin bir yandan kendisininkini elden çıkarmaya çalışırken, öte yandan da öbürlerininkine göz attığı, bereketli bir ikinci el araba pazarına benziyor ilişkiler...
Üstelik bazıları sadece göz atmıyor, göz koyuyor da...
Yakında "Arkadaş arıyorum" sitelerinde şöyle ilanlar okuyacağız:
"Bayandan... az kullanılmış, yıpranmamış... takasta kullanılabilir."
* * *
Ne oldu da ilişkiler böyle piyasaya düştü, "sahte"leşti?
Neden kadınlar "adam gibi adam" bulamamaktan dertli?
Annelerimizin zamanındaki ilişkiler nereye gitti?
"Artık domatesin bile hakikisi bulunmuyor" demek kolay...
Ama işin daha derin boyutları var.
Geçenlerde Van'da dinlediğim bir öyküyü yazmıştım:
Köyün en güzel kızı, daha bahçe çitinden ötesini tanımadan çirkin bir delikanlıya kaçmış. Dağın öbür yamacındaki köye gitmişler. Orada yakışıklı oğlanlarla evli kızlar "Niye bu çirkine kaçtın" diye sorunca boyun bükmüş bizimki:
"Dünyanın bu kadar büyük olduğunu bilsem, buna kaçar
mıydım hiç..."
* * *
Çağımız kadını, dünyanın büyüklüğünü fark ediyor giderek...
Bir önceki kuşağa göre, erkeklerle daha fazla karşılaşıyor.
"Annelerimiz gibi" evlendirildiği erkeğe mahkûm değil artık...
Seçenekleri artıyor.
Eskisi gibi boyun eğmiyor; itiraz ediyor; beğendiğini de beğenmediğini de söylemekten çekinmiyor.
Yeni kadının meydan okuyuşu, asırlık iktidarını kaybeden erkeği ürkütüyor. Erkek, ne istediğini bilen, cesur kadın karşısında nasıl tavır alacağını bilemiyor. Sahteleşiyor.
Öte yandan, iş dünyasındaki rekabete, eş dünyasındaki rekabet ekleniyor.
Kentli kadın, ayakları üzerinde durabildikçe yoruluyor, bağımsızlaştıkça yalnızlaşıyor.
Sonunda bazıları, Pınar Aylin'in dediği gibi, "ne kadar güçlü olsa da, erkeğin varlığını hissetmek istiyor."
Hatta bazen, annesinin dönemindeki rol dağılımını özlemeye başlıyor.
* * *
Aylin de o rol dağılımı uğruna "mesleğinin zirvesindeyken evliliği seçmiş. Gözü başka bir şey görmemiş."
Hata da burada işte...
Kadının erkek için kendinden vazgeçmesi, kendisini mutsuz ettiği gibi, ona "mesleğinin zirvesindeyken" âşık olmuş erkeği de soğutuyor.
"Annelerimiz" için aşk, bir elmanın iki yarısı olabilmekti.
Artık kimse yarım kalmak istemiyor.
Gün, kendi başına tam elma olmayı başarabilenlerin, aynı dalda yan yana durabilmesinin günüdür.


Can DÜNDAR

Karbonhidrat Tuketimini Ihmal Etmeyin

Karbonhidrat Tüketimini İhmal Etmeyin

Karbonhidratlar, beslenmenin makro 3 ögesinden biridir. Doğada genellikle kompleks halde bulunan bu moleküller enerji ve vücudun yapı taşı şeklinde kullanılırlar. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Cemal Aytaç Ak'ın verdiği bilgilere göre, insan beslenmesinin enerjisinin yüzde 50-60’ı karbonhidratlardan, yüzde 30’u yağ moleküllerinden, yüzde 12-15’i de protein moleküllerinden gelmelidir. 1 gramı 4 kcal enerji veren bu moleküller vücudumuzda enerji gerektiren tüm faaliyetlerin en temel enerji kaynağıdır.
Çocukların günlük beslenme programının bir öğününde mutlaka karbonhidratlı bir besin bulunmalıdır. Sık sık, az az beslenmenin önemli olduğu sağlıklı beslenme şablonunda şöyle bir beslenme programını örnek olarak verebiliriz:

7:30: Kahvaltı
Esmer ekmek

10:30: Meyve

12:30: Esmer ekmek, çorbalar, işlenmemiş kepekli pilav-makarna, patates, mercimek, nohut, fasulye, tüm sebzeler.

15:30: Meyve

19:30: Esmer ekmek, çorbalar, işlenmemiş kepekli pilav-makarna, patates, mercimek, nohut veya fasulye, tüm sebzeler.

22:30: Meyve

Yukarıdaki gibi karbonhidrat dağılımı sağlığımız açısından oldukça önemlidir. Beslenme biliminde çok temel basit bir bilgi vardır. Dalındaki yiyecek ile ağzımız arasında ne kadar kısa mesafe varsa o denli sağlıklıdır. Özellik karbodhidrat içeriği yüksek besinlerde bu bilgi çok önemlidir. Toz şeker (sükroz) bilindiği gibi şeker pancarından rafine edilerek besin sanayinden çıkmış bir üründür. Toz şekerle yapılan yiyeceklerin (kekler, pastalar, tatlılar) kanserojen olduğunu da unutmamak gerekir.

Karbonhidratlar Hangi Besinlerden Seçilmeli?

Ayrıca kan şekerimizi fizyolojimize uygun olmayan bir hızda yükseltiğinden bu tür besinler şeker hastalığına, şişmanlığa sebep olmaktadır. Ama meyvenin doğal halindeki aynı tadı veren molekül fruktozun bu etkileri kesinlikle yoktur. Nitekim şeker hastalarına bile meyve önerilmektedir.
Bu nedenle günlük hayatımızın özellikle çocukların beslenmesinde önemli parçası olan karbonhidratları, esmer ekmek, çorbalar, işlenmemiş kepekli pilav-makarna, patates, mercimek, nohut, fasulye, sebze ve meyve gibi besin türlerinden seçmeliyiz.

"Şeker İhtiyacı" Diye Bir Kavram Yok!

Doğum günleri çocukların hayatında oldukça önemli günlerdir. En güzel elbiseler giyilir. Herkesin ilgi odağı doğum günü çocuğudur. Bu ritüelin en önemli parçalarından birisi de doğumgünü pastasıdır. Ancak pastalar, çocuklarımıza ödül olarak sunduğumuz çikolata, şeker ve gofretler çocuklarda şeker, kanser, şişmanlık gibi hastalıklara yol açabilmektedir.
Ayrıca unutulmamalıdır ki; “şeker ihtiyacı” diye bir kavram yoktur. İnsan organizmasının basit şeker değil, yukarıda belirtilen kompleks karbonhidratlara ihtiyacı vardır. Bu nedenle çocuklarımızı çikolata, gofret, kek, pasta gibi tüm tatlılardan mümkün olduğunda uzak tutmalıyız.

Bilim Aciklayamiyor - Izmit Korfezindeki Madde

Bilim açıklayamıyor

İzmit Körfezi'nde esrarengiz beyaz madde...

19.11.2007 22:36
İzmit Körfezi'nde bir ay önce ortaya çıkan ve zaman zaman azalan beyaz madde, bugün sabah saatlerinde deniz yüzeyini tamamen kapladı. İzmit Körfezi'nin doğu ucunda daha fazla olan ve sahil şeridinde deniz yüzeyini tamamen kaplayan esrarengiz maddeyle ilgili inceleme yapan TÜBİTAK uzmanları henüz net bir açıklama getiremedi.

Körfede zaman zaman çoğalan ve deniz yüzeyini kaplayan, balıçıların ağlarının gözeneklerini de saran beyaz madde bir ara azalmasına rağmen, bu sabah çoğalarak ortaya çıktı. Çevre halkını endişelendiren beyaz maddeden örnekler alan TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu) uzmanları, bu maddenin daha önce Akdeniz ve Karadeniz'de de görüldüğünü, ancak İzmit Körfezi'nde daha yoğun olduğunu belirtmişler, ancak tanımını yapamamışlardı.

`DOĞAL OLUŞUM'

TÜBİTAK'ın Gebze Kampusu'ndaki Marmara Araştırma Merkezi Kimya ve Çevre Enstitüsü uzmanlarından Doç. Dr. Çolpan Polat Beken yaptığı açıklamada, ilk kez 18 Ekim'de gözlemlenen bu maddenin sürekli izlendiğini belirterek, analizlerin sürdüğünü, bunun doğal bir oluşum olduğunu söyledi. Beyaz tabakanın canlı madde olmadığını, bu beyaz tabakaya tutunmuş birçok canlı organizmanın bulunduğunu da belirten Doç. Dr. Çolpan Polat Beken, sözkonusu maddeyle ilgili ulusal ve dünya literatüründe de tam olarak ne olduğuna ilişkin bilgi bulunmadığını söyledi.

TÜBİTAK uzmanlarına göre, bu maddenin oluşumunda körfezin doğal dengesinin bazı etkenlerin değişmesi ile farklı meteorolojik koşullar ve buna bağlı değişen biyolojik yaşam döngüsü etkili oldu.

Vatan

Cameli'nin Ferhat'ı Dagi Delip Tunel Acti

Çameli'nin Ferhat'ı Dağı Delip Tünel Açtı

Denizli'nin Çameli ilçesine bağlı Taşlıca köyünde çiftçilik yapan Mustafa Baş (65), dağı delerek tünel açmayı başardı ve köye su getirdi. İşe başladığında köylülerin 'Bu işi başaramazsın, vazgeç' dediğini belirten Baş, bu sözlere aldırış etmeyip yılmadan gece gündüz çalışarak 40 günde dağı delmeyi başarmış.

Önce dağda 15 metre uzunluğunda bir delik açan Baş, daha sonra bunu 2,5 metre boyunda 2 metre de eninde bir tünel haline getirmiş. Önceleri bu işin olamayacağını düşünen köylüler ise çalışkanlığından dolayı Baş'a 'Çameli'nin Ferhat'ı' unvanını vermiş. Mustafa Baş, "Çoluk çocuğumu geçindirme ve tarlama su geçirmek maksadıyla bu tüneli kazdım. Su geçirerek tarlamda sebze yetiştirdim. Bunu yaparken hiçbir araç kullanmadım, sadece kazmamla tüneli yaptım." diyor. Çevresindeki kişilerin bu işten kendisini vazgeçirmeye çalıştığını söyleyen azimli çiftçi, "Çevremizden 'bu işi başaramazsın, Ferhat gibi yapamazsın' dediler. Yalnız Allah sayesinde bu işi başardım. Şimdi bana köyde Çameli'nin Ferhat'ı deniyor." diye konuştu.

Ferhat İle Şirin efsanesi

Efsaneye göre Ferhat, Persler döneminde yaşamış ünlü bir nakkaşmış. Sultan Mehmene Banu'nun, kız kardeşi Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görmüş ve sevdalanmış. Ferhat, Sultan'a haber salarak Şirin'i istetmiş. Sultan, kız kardeşini vermek istememiş. Ferhat'ı oyalamak için Elma Dağı'nı delip şehre su getirmesini şart koşmuş. Ferhat, sevdanın verdiği aşkla dağları delmeye başlamış. Mehmene Banu, dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek Şirin'in öldüğü haberini ulaştırmış. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde tuttuğu külüngü havaya atmış, düşen külünk Ferhat'ın başına isabet etmiş ve Ferhat orada ölmüş. Ferhat'ın acı haberini alan Şirin, korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelmiş. Ferhat'ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamamış ve kayalıklardan aşağı yuvarlanarak can vermiş. Her iki sevgili, can verdikleri kayalıklarda yan yana gömülmüş.

Enteresan Bilgiler...

Enteresan bilgiler

1. Suudi Arabistan'da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir.

2. Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.

3. Bır fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.

4. insan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır aksi halde kendi kendini sindirir.

5. i harfinin üzerindeki noktaya ingilizler "Dedikodu" derler.

6. Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.

7. Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese onun tadını anlayamayız.

8. Erkek Peygamber Devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.

9. George Washington evinin bahçesinde marijuana yetiştirirdi.

10. Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

11. Lübnan'da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir ama erkek hayvanla yasaktır.

12. Mc Donalds'ın karının % 40'ı çocuk menüsü satışından gelir.

13. Her insanın dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır.

14. Tarihi fılm Ben Hur'da çekim ekibinin farketmediği kırmızı bir otomobil görünür.

15. Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesı onun özürlü olduğunu düşünmüştür.

16. Hergün doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir.

17. Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.

18. Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir. Yarım kilo kadar çıkolata küçük bir köpeği öldürebilir.

19. Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.

20. Katil balinalar köpek balıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür.

21. Donald Duck çizgi fılmleri Finlandiya'da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.

22. Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.

Otuz Yas Ustu Kadinlar

Andy Rooney der ki..." Yasim ilerledikce, en cok otuz yasini asmis bayanlara deger vermeye basladim."

İste bunun sebeplerinden bir kaçı:

Otuz yasini gecmis bir kadin asla sizi gecenin bir yarisi uyandirip "ne dusunuyorsun?" diye sormaz.......
Umurunda degildir cunku ne dusundugunuz.

*********************

Otuzunu asmis bir kadin TV deki maci seyretmek istemiyorsa, soylene soylene TV 'nin karsisinda yaninizda oturmaz.......
Yapmak istedigi bir seyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan birseydir.

************************

Otuz yasini asmis bir kadin kendini yeterince iyi tanir ve kendinden emindir...
Kim oldugunu, ne oldugunu, ne istedigini, ve kimden istedigini bilir.

*************************

Otuzunu asmis cok az kadin onun hakkinda ya da yaptiklari hakkinda ne dusundugunuzu onemser.

************************

Otuz yas ustu kadin cogunlukla buyuk asklara, omur boyu surecek bagliliklara doymustur.
Hayatinda en son ihtiyaci oldugu sey bir baska miz miz, devamli soylenen, ne yapacagina karisan, yapiskan bir asiktir.

***********************

Otuzunu asmis kadin, agirbaslidir.Bir operanin ortasinda ya da pahali bir restoranda sizinle ciglik cigliga
kavga etmesi cok nadirdir...
Ha tabi hakettiyseniz, sizi vururken de hic tereddut etmez, sonuclarina katlanmayi da planlayarak...

*********************

Otuzunu asmis kadin ovguler yagdirmakta cok bonkordur, cogu hak edilmemis bile olsa.....
cunku takdir edilmemenin ne oldugunu iyi bilir.

*********************

Otuzunu asmis kadin sizi bayan arkadaslariyla rahatlikla tanistiracak kadar kendine guvenir......
Daha genc bir kadin, en iyi arkadasini bile gormezlikten gelebilir, yanindaki adama guvenmedigi icin.

********************

Otuz yasin ustundeki kadin sizin onun arkadasina ilgi duymanizi hic sallamaz..... arkadasinin onun aldatmayacagini bilir.

*********************

Kadinlar yaslari ilerledikce medyumlasirlar. Ona gunah cikarmaniza Hic gerek yoktur..... Onlar her haltinizi bilirler.

*********************

Otuz yasini asmis bir kadin Kipkirmizi bir ruj surdugunde bu ona cok yakisir. Ama daha genc kadinlarda boyle degildir. Cig durur.....

**********************

Otuz ustu kadinlar aciksozlu, dogrucu ve durustturler...... Onun icin ne anlam tasidiginizi merak etmenize gerek yoktur.......
Ne kadar geri zekali oldugunuzu bir cirpida acik acik soyleyiverir.......
eger bir geri zekali gibi davrandiysaniz.

Iktidarsiz - Fikra.....

Iktidarsizligini kabullenemeyen adam bir turlu doktora gitmez. Kadin bir doktora gider sonunda ve derdini anlatir.. Doktor, kadina bir paket toz verir ve "Bunu yemeklerine koyarsan sorun cozulur" der. Adam aksam gelir gelmez "Hadi hanim" der. "Bu aksam yemegi disarda yiyoruz.." Giderler balikciya.. Izgara lufer ismarlarlar.. Kadin "Tuvalete" diyerek masadan kalkip izgaranin yanina gider ve ustaya "Kusura bakmayin, kocam hasta, onun baligina bu tozdan eker misin" der.

"Peki" der, usta. Salata gelir, ama baliklar bir turlu gelmez.. Onlardan sonra gelenler yer bitirir. Bizimkiler nafile... Adam ofkelenir, dogru izgaraya giderek ustaya "Nerde yahu bizim baliklar?.. Bizden sonrakilerin hepsininki geldi, bizimkiler hala yok" diye bagirir. Usta da ayni ofkeyle yanit verir.. "Baslarim senin baligina.. Ben senin luferi bir saatten beri yatiriyorum izgaraya.. Balik aninda dikiliyor.. Ben yatiriyorum o dikiliyor..

Kahve Yararli mi, Zararli mi?

Kahve Yararlı mı, Zararlı mı?

Kahve içmek pek çok kişi için büyük bir zevk ve vazgeçilmez bir alışkanlıktır. Ancak, zinde kalmak ve enerjimizi yüksek seviyede tutmak için hemen hemen her gün içtiğimiz kahvenin yararlarının yanında bir o kadarda ciddi zararları olduğunu unutmamak gerekir...

Kahvenin Zararları

Yüksek tansiyon: Yapılan araştırmalara göre, düzenli olarak günde 4-5 bardak kahve içenlerin kan basınçları, yani tansiyonları hızla yükseliyor.

Kalp: Aşırı kahve tüketimi kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor. Kahvenin içerdiği kafein fazla tüketildiğinde, kalpte ritim bozuklukları meydana gelebiliyor. Düzensiz kalp atışları ve kalp çarpıntısına neden olabiliyor. Bu nedenle özellikle kalp hastalarının sınırlı miktarda kahve içmeleri gerekiyor.

Mide: Kahve, ülseri tetikliyor ve midenin asit salgılamasını uyarıyor. Bu nedenle mide hastalarının günde 2 fincandan fazla kahve tüketmemeleri gerekiyor.

Şeker hastalığı: Yapılan araştırmalar, yemek zamanlarında yükselen kan şekeriyle birlikte tüketilen kahvenin şeker hastalığını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyortı. Uzmanlar şeker hastalarının da kahveyi sınırlı tüketmesini öneriyor.

Su kaybı: Uzmanların bir kısmı kahvenin vücutta sıvı kaybına neden olduğunu savunurken, bir kısmı da bu kaybın önemsiz derecede az olduğunu savunuyorlar. Fakat yine de ağır basan görüş diğer kafeinli içecekler gibi kahvenin de vücutta su kaybı yarattığı yönünde.

Doğurganlık: Günde üç fincan veya daha fazla kahve içmek, kadının doğurganlık oranını azaltıyor. Çünkü aşırı miktarda kafein tüketimi yumurtlamayı olumsuz etkiliyor. Yapılan araştırmalarda ise her gün düzenli olarak kahve içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha güçlü spermleri olduğu kanıtlandı. Kafeinin spermin üzerinde uyarıcı etkisi olduğunu savunan uzmanlar, bunun merkezi sinir sisteminde de aynı etkiyi gösterdiğini iddia ediyorlar.

Hamilelik: Kafeinin anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu biliniyor. Uzmanlar, hamile kadınların günlük kafein tüketme sınırlarının 300 mg ile sınıtlı kalması gerektiğini belirtiyor.

Kahvenin Faydaları

Kanser: Kahve, yeşil ve siyah çay gibi antioksidanlar içeriyor. Bu da kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelliyor. Ayrıca, yapılan bir araştırmada, kahvenin ve egzersizin güneş ışınlarının neden olduğu cilt kanserinden koruduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre, fiziksel egzersizle birlikte ölçülü kahve tüketimi, güneşin ultraviyole B (UVB) ışınlarının yol açtığı kanserojen etkileri ortadan kaldırabiliyor.

Safra taşları: Kadın vücudu erkeğe kıyasla iki kat daha fazla safra taşı üretiyor. Günde dört bardak kahve içen kadınların içmeyenlere oranla yüzde 25 daha az safra taşından şikayet ettiği kanıtlandı.

Konsantrasyon: Kahve konsantrasyona yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda, okul çağındaki çocukların az miktarda kahve ile süt içtiklerinde sabahki derslerinde daha başarılı oldukları görülüyor.

Parkinson: Yapılan bir araştırmada günde bir fincan kahve içen erkeklerin parkinson hastalığı riskinin yüzde 40’a varan oranlarda azaldığı ortaya çıkarıldı. Buna karşın, menopoz sonrası ostrojen terapisi gören kadınlarda kahve tüketimi Parkinson Hastalığı riskini artırıyor..

Karaciğer: Kahve tüketmek özellikle siroz yüzünden oluşan karaciğer kanseri riskinin azaltılmasına yardımcı oluyor. Düzenli kahve içenlerin siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarından daha az şikayet ettiği görülüyor.

14 Ocak 2008 Pazartesi

Saglikli Genclesme Onerileri

Sağlıklı Gençleşme Önerileri

1. Vitaminlerinizi alın
Düzenli olarak C vitamini (1200 mg/gün), E vitamini (400 IU/gün), kalsiyum (1000-1200 mg/gün), D vitamini (400-600 IU/gün), folat (400 mikrogram/gün), ve B6 vitamini (6 mg/gün) almak gerçek yaşınızı 6 yaş geriye taşıyabilir.

2. Sigarayı bırakın ve pasif içici olmaktan sakının
Sigara gerçek yaşınızı 8 yaş ileriye taşıyabilir.

3. Kan basıncınızı öğrenin ve izleyin
Düşük kan basıncına sahip bir kişi (~115/75 mm Hg) yüksek kan basıncına sahip bir kişiden (160/90 mm Hg’dan daha yüksek) 25 yaşa kadar daha genç kalabilir.

4. Yaşamınızdaki stres kaynaklarını azaltın
Çok stresli olduğunuz zamanlarda gerçek yaşınız takvim yaşınızdan 32 yıla kadar daha ilerde olabilir. Sağlam sosyal ilişkiler kurarak ve stres azaltma stratejilerinden yararlanarak stresin sizi taşıdığı fazladan 32 yılın 30’unu geriye doğru katetmek mümkündür.

5. Diş ipi kullanın
Diş ipi kullanmak ve dişelrinizi düzenli olarak fırçalamak gerçek yaşınızı 6.4 yıl geriye taşıyabilir.

6. Aktif olun
Az miktarda egzersiz bile (günde 2 kez 20 dakikalık yürüyüş) gerçek yaşınızı neredeyse 5 yıl geriye taşıyabilir.

7. Emniyet kemeri kullanın
Emniyet kemeri kullanma alışkanlığını edinmek ve her zaman hız sınırının 10 km/ saat altında araç kullanmak gerçek yaşınızı 3.4 yıla kadar geriye taşıyabilir.

8. Lifli gıda tüketin
Günlük beslenme sırasında 25 gram lif tüketen birinin gerçek yaşı günde 12 gram lif tüketen birine göre 2.5 yıl daha geridedir. Erkeklerin günde 25 gramdan da daha fazla lif tüketmeleri gerekir.

9. Sağlığınızı yakından izleyin
Sağlığı ile ilgili gelişmeleri titizlikle izleyen, tedavi ve bakım konusunda standartlarını her zaman yüksek tutan kişiler bunu yapmayanlara göre 12 yaşa kadar daha genç kalabilirler.

10. RealAge önerilerini izleyin; kendinize bir Sağlıklı Gençleşme Planı oluşturun
Tüm yaşamınızı göz önüne aldığınızda gerçek yaşınızı 26 yıla kadar geriye taşımanız olanağı mevcuttur. Bu yaşamınızın bundan sonraki her gününü daha genç yaşamanız, ve kalan yaşamınızı olabilecek en uzun sürede ve en yüksek enerji ile sürdürmeniz anlamına gelmektedir.

11. Bol bol gülün
Kahkaha stresi azaltır, bağışıklık sistemini destekler ve gerçek yaşınızı 8 yıla kadar geriye taşıyabilir.

12. Yaşam boyu bir “öğrenci” olarak kalmayı hedefleyin
Yaşam sürecinde entelektüel faaliyetlerden uzak kalmayan kişiler gerçek yaşlarını 2.5 yıla kadar geriye taşıyabilirler.




RealAge, ünlü Tıp Doktorları Michael Roizen ve Mehmet Öz'ün imzasını taşımaktadır

Tıbbi Açıklama: Bu sitedeki bütün bilgiler geneldir ve sizin verdiğiniz bilgiler ve yorumunuz doğrultusunda değerlendirilmektedir. Buradaki bilgiler sizin özel sağlık durumunuz için kullanılamaz.

Real Age

Pasif Sigara İcicisi Bebeklerde Kanser Riski

Sigara içen bir anne veya baba, her nefeste, aynı zamanda, bebeğini de zehirliyor. Bilim adamları, ebeveyni sigara içen bebeklerin idrarlarında, kansere neden olan kimyasallar bulunduğunu açıkladı.

Minnesota Üniversitesi Kanser Merkezi’nden Profesör Dr. Stephen S. Hecht, çocukların yanında kesinlikle sigara içilmemesi gerektiğini belirtiyor.

Sigarada bulunan NNK (4-(metilnitrosamino)-1-(3-piridil)-1-bütanon) isimli kanserojen kimyasal, insan bedeninde, kansere neden olan NNAL (4-(metilnitrosamino)-1-(3-piridil)-1-bütanol) kimyasalının üretilmesine neden oluyor.144 bebeğin katıldığı araştırmada, aile bireylerinin içtikleri sigara nedeniyle çevresel kanserojen etkiye maruz kalmış bebeklerin %47’sinin idrarında NNAL tespit edildi.

Hecht, bebeklerde belirlenen NNAL miktarının, pasif içici durumundaki çocuklarda ve yetişkinlerde görülen seviyeden çok daha fazla olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “NNAL, sigaraya özgü NNK kanserojen maddesinin, açık bir göstergesidir. NNAL’ye sigara içmeyen veya pasif içici olmayan bebek, çocuk, veya yetişkin, hiç kimsede rastlayamazsınız.”

Daha önce yapılan başka bir çalışmada ise, annesi hamileliği boyunca sigara içmiş yeni doğan bebeklerin idrarında, pasif içici olan diğer bebeklere göre üçte bir oranında daha fazla NNAL bulunduğu belirlenmişti. Bu bebekler, ne yazık ki daha anne karnındayken, plasenta yoluyla kanserojen maddelere maruz kalıyorlar.

Yapılan çalışmada, idrarında NNAL tespit edilen bebeklerin ebeveynlerinin haftada ortalama 76 sigara içtikleri bildirildi. Yapılan çalışmaların, erken dönemde sigara yoluyla kanserojen maddelere maruz kalan bebeklerin genetiklerinin, ne şekilde etkilendiğini açıklamak için henüz yetersiz olduğunu söyleyen Hecht, bu araştırmayla, çocukluk döneminde pasif sigara içicisi olan kişilerde kanser riskinin yüksek olduğunun ortaya konduğunu belirtiyor.

14.01.2008 11:08:00

RealAge

Dünyada bor tükeniyor, Türkiye 2012'de tekel olacak


Türkiye, dünyanın en önemli stratejik madenleri arasında yer alan bor da tekel olma yolunda. ABD Jeoloji Kurumu'nca dünya genelinde ispatlanmış bor rezervi 3,5 milyar ton olarak hesaplanırken bunun yüzde 80'i ise Türkiye sınırları içerisinde bulunuyor.

Uzay sanayinden tarım sektörüne kadar her alanda kullanılan bor madenini uzun yıllardır değerlendirmeyen Türkiye'de tablo değişmeye başladı. Türk kamu şirketi Eti Maden, yüzde 38 payla pazarda liderliği ele geçirirken, rakibi Us Borax ise yüzde 32'lik pazar payıyla ikinci sıraya geriledi. İngiliz-Avusturya sermayeli şirketin rezervleri beş yıl içinde tükenecek. Türkiye 2012'de pazarın tek hakimi olurken, 380 milyon dolar seviyesinde olan hammadde ihracatından elde ettiği gelir ise 2 milyar dola- Ra çıkaracak.

Etimaden Genel Müdürü Orhan Yılmaz'ın talebi üzerine Başmüfettiş Galip Türkmen tarafından hazırlanan 'Bor Pazarında Küresel Trendler' isimli raporda yer Alan tespitlere göre ortaya çıkacak talebin karşılanabilmesi için de yeni yatırımlara ihtiyaç duyulacak.

Finansman için halka arz yöntemine başvurulması önerilen rapora göre, bir devlet şirketi olan Etimaden'in halka açılması ve özerk bir yapıya kavuşturulmasıyla uluslararası ölçekte sermayeye sahip ve kendi kendini finanse Eden bir şirket ortaya çıkacak. Türk Hava Yolları'nda (THY) yakalanan başarının burada daha kolay elde edilmesi mümkün. Bor madeni halen Fiberglas, otomotiv, seramik, nükleer uygulamalar, yakıt teknolojisi, deterjan ve tarım sektöründe yoğun olarak kullanılıyor. Kamuoyunda 'cell' teknolojisi olarak bilinen 'yakıt hücreleri' üretiminde de katalizör olarak kullanılan maden, savunma sanayiinin de vazgeçilmez hammaddesi.

Dünyada kullanımı giderek yaygınlaşan bor pazarında iki Ana firma faaliyet gösteriyor. İngiliz-Avustralya sermayeli Rio Tinto şirketinin bir iştiraki olan US Borax iki sene öncesine kadar sektörün tartışmasız lideriydi. Son dört sene içerisinde hükümetin desteğiyle Etimaden yurtdışı pazarlama faaliyetlerine ağırlık Verdi. 2002'de dünya pazarının sadece yüzde 17'sini kontrol Eden şirket, geçen yıl pazarda lider konuma yükseldi ve pazar payını yüzde 38'e çıkardı. Etimaden'in en büyük rakibi olan US Borax ise yüzde 32'lik payıyla ikinci sıraya geriledi. Bu iki firmanın dışında pazarın geri kalanını Rus, Çinli ve Güney Amerikalı şirketler kontrol ediyor.

Rezerv problemi dışında, petrolde olduğu gibi çıkarma maliyetlerinin de önemli olduğunu ifade Eden uzmanlar, Anadolu'da bor çıkarmak için ton başına ortalama 20 dolar harcanırken, dünyanın başka bölgelerinde bu işlem için 60 ile 100 dolar arasında bir harcama yapıldığına işaret ediyor. Uzmanların dikkat çektiği diğer önemli nokta DA bor talebinin sanayileşmiş Batılı ülkelerden Çin, Hindistan gibi ülkelere kaymaya başlaması. Bu ülkelerin büyüme taleplerine bağlı olarak bor fiyatları DA artacak.

Madenciler Birliği Başkanı İsmet Kasapoğlu, Türkiye'nin bor madenlerinden yeterince istifade edemediğine işaret ederek, bunun temel nedeni olarak DA sektördeki devlet tekelini gösteriyor: "Özel sektör ile devlet işbirliğine giderse katma değeri daha yüksek ürünler üretebilir ve daha fazla gelir elde edebiliriz."

Zamanin Degeri

Milisaniyenin Değeri

10 yılın değerini anlamak için,
yeni boşanmış çifte sorun

4 yılın değerini anlamak için,
Şu anda ayrı olan lise aşıklarına sorun
1 yılın değerini anlamak için,
Final sınavını geçemeyen bir öğrenciye sorun

9 ayın değerini anlamak için
yeni doğum yapmış bir anneye sorun.

1 ayın değerini anlamak için,
Dünyaya prematüre bebek getiren bir anneye sorun

1 haftanın değerini anlamak için,
Haftalıkderginin editörüne sorun.

1 saatin değerini anlamk için,
buluşmak için birbirini bekleyen aşıklara sorun.

1 dakikanın değerini anlamak için,
uçak,tren,veya otobüsü kaçıran birine sorun.

1 saniyenin değerini anlamak için,
Kaza geçirmiş bir insana sorun.

1 milisaniyenin değerini anlamak için,
Olimpiyatlarda gümüş madalya almış birine sorun.

Zaman kimseyi beklemez.
Sahip olduğunuz her an hazinedir...

Evlilik Uzerine Bazi Notlar...

Evlilik Üzerine Gülümseten Tespitler

Evlilik üzerine bazi notlar...

1.Evli erkeklerin psikolojisi arkadaslarla lokantaya gitmeye benzer. Istedigin yemegi siparis edersin sonra yanindakinin istedigi yemegi görüp "Keske onu isteseydim" dersin.

2.Bir davette bir hanim arkadasina sorar: "Alyansini yanlis parmagina takmiyor musun? "Diger hanim cevap verir: "Evet yanlis adamla evliyim de ondan"

3.Bir adam evlenene kadar eksik sayilir evlenince tam bitmis olur.

4.Bir genc babasina sorar: "Baba evlenmek kaça malolur?" Baba cevap verir: "Bilmiyorum oglum,ben hala ödüyorum."

5.Adam anlatiyormus: "Evlenene kadar mutlulugunun ne oldugunu bilmezdi, sonra da geç oldu."

6.Yeni evlenmis bir adam mutlu ise nedenini hemen anlariz. On yillik bir adam mutlu ise nedenini merak ederiz!

7.Evliligin ilk yilinda adam konusur kadin dinler. Ikinci yilinda kadin konusur adam dinler. Üçüncü yilinda her ikiside konusur,komsular dinler.

8.Bir kavgadan sonra kadin kocasina bagirir: "Seninle evlendigimde tam bir aptalmisim." Adam cevap verir:"Evet çok asiktim farkedemedim. "

9.Bir adam gazeteye ilan vermis:"Es ariyorum"Ertesi gün yüzlerce mektup almis. Hepsi ayni seyi söylüyormus "Benimkini alabilirsin. "

10.Bir adam karisina arabasinin kapisini tutuyorsa emin olabilirsiniz: "Ya arabasi yenidir, ya da karisi!"

87. YILINDA SEVR ANTLASMASI

87. YILINDA SEVR ANTLAŞMASI
0 Ağustos 1920'de yani 87 yıl önce Paris yakınlarında Sevr Porselen fabrikasında itilaf devletleri ile Osmanlı devleti arasında Sevr anlaşması imzalandı.

Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti'nin bir kısım toprakları itilaf devletlerine veriliyor, bir kısmında yeni devletçikler kuruluyor, orta Anadolu'da Türklere kalan kısmı ise sömürgeleştiriliyordu. Bununla ilgili de Sevr haritası yayınlanmıştı. Türkler orta Anadolu'da dar bir alana kıstırılmıştı. Doğu'da Ermenistan, güneydoğu'da Kürdistan, kuzeydoğu Karadeniz'de Rum Pontus devletleri kurulurken; doğu Trakya ve Ege Yunanlılara, Antep, Maraş, Adana Fransızlara, Akdeniz bölgesi Italyanlara, Istanbul ve Marmara itilaf devletlerine, Batı Karadeniz Ingilizlere bırakılmıştı.

Türklere bırakılan bölgelerde kapitülasyonlar yeniden diriltiliyor, ekonomik imtiyazlar veriliyordu. Mali konular da Itilaf devletlerince oluşturulan bir mali komisyona bırakılmıştı. Yani Türkiye'nin maliyesine Avrupalılar bakacaktı. Anadolu'da itilaf devletlerinin ve yeni kurulan devletçiklerin uyruğuna girmek ise serbest bırakılıyordu. Türk halkı kopkoyu bir karanlığın içine itiliyor ve bin yıldır yaşadığı topraklarda yok olma ile karşı karşıya kalıyordu.

Bugünlere nasıl gelinmişti? Ülkeyi yöneten Osmanlı padişahı Vahdettin ve sadrazamı Ali Rıza paşa gibi gaflet ve dalalet içinde olanlar, 1920'nin başlarında emperyalist güçlerin baskısıyla Osmanlı Mebusan meclisinde; AB'nin baskısıyla bugünkü AKP hükümetinin meclisten geçirdiği yerel yönetimler yasasının hemen hemen aynısını- yerel yönetimler reformu adıyla- meclisten geçiriyordu. Bu yasayla illerin yönetimleri yerel birimlere bırakılacak, kimine özerklik tanınacak, ayrıca yabancılara bunları denetleme yetkisi verilecekti. Çok geçmeden gaflet ve dalalet içinde olan Osmanlı yönetimine, yerel yönetimler reformundan yola çıkan itilaf devletleri, bağımsızlık kazanacak devletleri Osmanlı'ya kabul ettirip imzalatıverdi.

Ancak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kuvay-i Milliye örgütlenmesini tamamlayıp Ankara hükümetini kuran, emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini ülkemizden kovarak cumhuriyetin temellerini atan Mustafa Kemal Atatürk; Sevr'i bir paçavra gibi yırtıp atmıştı. Tam bağımsız Türkiye cumhuriyeti Lozan antlaşmasıyla kesinlik kazanmıştı.

Peş peşe cumhuriyet devrimleri yapılmış, emperyalizmin planları boşa çıkarılmıştı. Emperyalizm 1920'deki yenilgisini bir türlü hazmedemiyordu. Afrika'yı, Latin Amerika'yı, Asya'yı sömürgeleştirmişlerdi. Ancak Türkiye, mazlum milletlere örnek olacak bir kurtuluş savaşıyla emperyalizmi yenmişti. Bunun rövanşı alınmalıydı. Ilk olarak 1920'deki ortaklarına sarıldılar. Kimlere? Gericilere, bölücülere, mandacılara ( 2. cumhuriyetçiler, neoliberal solcular)

1950'lerde Demokrat partiyle birlikte Barış Gönüllüleri adıyla ABD'li genç kadınlar Anadolu'ya salındı. Ikili anlaşmalar imzalanıp NATO'ya girildi. Ardından ekonomik bağımlılık anlaşmaları imzalandı. 1980'den sonra ise emperyalizm, yeni dünya düzeni adlı senaryoyu hayata geçirmeye başladı. Ulus devletler yıkılarak bütün dünya pazar haline getirilecekti.

Bu proje çerçevesinde ulus devletler içindeki etnik gruplar kışkırtılacak, dini ve mezhebi ayrılıklar körüklenecek, işbirlikçiler beslenecekti. Bu çalışmalar meyvelerini 2002'de vermiş, AKP hükümeti Batının büyük desteğiyle iktidar olmuştu.

Artık Atatürk karşıtlığı aleni hale gelmiş, Atatürk'e hakaret edenler veya O'nun devrimlerini ortadan kaldırmaya çalışanlar Avrupa'dan ve Amerika'dan para desteği almaya başlamıştı. Bu tip sözde aydınlar kükümet tarafından da kollanıyorlardı.

2003 yılında AB parlementeri A.Oostlender Atatürk ve Atatürkçülüğün tümüyle Türkiye'den silinmesi gerektiğini AB parlementosuna sunmuştu. Yine 2005'te AB toplantısında parlementer J. Touban Türklere " siz artık Sevr'i kabul edin" diye söylemişti. " Sevr Lozan'dan daha gerçekçidir" diye söze başlayan Avrupalılara bu sözleri kim söyletiyor? Elbette ki içimizdeki işbirlikçiler. Nasıl mı? Ermeni tezlerine destek vererek, Türk kelimesini alt kimliğe indirerek, PKK terörüne hoşgörüyle yaklaşarak, Atatürk ve devrimlerini eleştirerek.

AKP hükümetinin seçim bildirgesinde yer alan ve AKP'Den milletvekili seçilen Zafer Üskül'ün Atatürk ve Atatürkçülüğü anayasadan çıkaralım tezleri kimlerin ekmeğine yağ sürüyor? Destekleyenlere bakınca açıkça görülüyor. Içerde gericiler, bölücüler, 2. cumhuriyetçiler; dışarıda AB ve Amerika. Yani yeni Sevr'ciler. PKK'nın, Ermenilerin, Amerika ve Avrupa'nın Türkiye'yi bölünmüş gösteren haritaları artık NATO toplantılarında önümüze konabiliyor. Hükümet haritalara tepki vereceğine sessizliği tercih ediyor. AB'nin önümüze koyduğu yasaları bir bir meclisten geçiriyor. Aynı 1920'de olduğu gibi yerel yönetimler yasası birçok sakıncaları ile birlikte TBMM'den geçti. Bu yasadan sonra AB fonları başta Diyarbakır belediyesi olmak üzere DTP'li birçok belediyeye hibe yardıma başladılar.

Tarih tekerrür mü ediyor? Tarih tekerrür ederse gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlar akıbetlerini görmek için tarihe baksınlar. Sevr haritasını önümüze koyanlara Misak-ı Milli sınırlarını hatırlatalım. Mazlum ulusların birliğini sağlayarak emperyalizme karşı koyalım.

87. YILINDA SEVR ANTLAŞMASI /Ümit ÜLGEN

Kışın da Güneş Gözlüğü Takın!

Kışın da Güneş Gözlüğü Takın!

Yaz mevsiminin vazgeçilmez aksesuarı olan güneş gözlüklerinin, kış aylarında da takılması artık zorunlu hale geldi. Ozon tabakasının delinmesiyle birlikte güneşin zararlı morötesi (ultraviyole) ışınlarından korunmak için, yalnız gençlerin değil, yaşlıların özellikle de çocukların güneş gözlüğü kullanması öneriliyor. Memorial Göz Merkezi’nden Op. Dr. Mustafa Temel “Güneş gözlüklerinin göz sağlığının korunmasındaki rolü” hakkında bilgi verdi.
Güneş ışığı, gözle görebildiğimiz ve göremediğimiz kısımlardan oluşmaktadır. Dünyamızı çevreleyen atmosferden geçerek gelen bu ışınlar örneğin yaz aylarında olduğu gibi açık havalarda ve yansımanın fazla olduğu kar ve deniz gibi yerlerde gözümüze daha fazla girer. Bu ışığın ultraviyole yani morötesi kısmı oldukça zararlıdır.
Normalde göz bebeğimiz ışıkta küçülür ve güneş ışığının zararlarını azaltmaya çalışır. Ancak ışık fazla geldiğinde bu mekanizma yetersiz olabilir ve göz merceğinde katarakt gelişmesine ve retina tabakasının zarar görmesine neden olabilir. Ayrıca, gözün ön kısmında kornea dediğimiz şeffaf tabakada yüzeysel hasarlar oluşturabilir. Ozon tabakasındaki incelmeden sonra bu riskler daha da artmıştır. Bu nedenlerle, güneş ışığının fazla olduğu hava ve yer şartlarında güneş gözlüğü kullanılmalıdır. Yani güneş gözlüğü öncelikle bir aksesuar değil, göz sağlığımız açısından gerekli bir araçtır.

Güneş Gözlüğü Seçerken...

Kullanacağımız güneş gözlüğü mutlaka “ultraviyole ışığını engelleyici” özellikte olmalıdır. Bu özelliği taşımayan güneş gözlüğü sadece fazla ışığın geçmesini engeller. Ancak bu engelleme hiçbir fayda sağlamaz, aksine zarar verir. Çünkü renkli cam takıldığında göz bebeği küçülmez ve böylece görünen ışık değil ama zararlı ultraviyole ışını göz içine bol miktarda girer.
Her güneş gözlüğü ultraviyole ışınlarının geçişini engellemez. Gözlüklerin kaliteli olması ve bunun belgeli olması gerekir. Polarize camlar bu konuda son derece başarılı camlardır.
Kullanmayı düşündüğünüz güneş gözlüğünü inceleyerek kalitesi hakkında siz de fikir edinebilirsiniz:

· Camın renginin koyu ya da açıklığından ziyade ultraviyole ışığını engelleyip engellemediği önemlidir.
· Camın rengi homojen (her yerde aynı) olmalıdır.
· Gözlüğü taktığınızda bulanık görmemelisiniz, detaylar kaybolmamalıdır.
· Gözlük camından bakarken gözlüğü hareket ettirdiğinizde görüntü hareket etmemelidir. (numarasız camlarda)
· Camların üzerinde güvenilir tescil bilgisi olmalıdır.

Her pahalı olan iyidir denilemez ama ucuz gözlüklerin de bu özellikleri taşımama olasılığı çok daha yüksektir.
Ayrıca, çerçeve seçmek tabii ki zevk, estetik, moda işidir ama çerçevenin amaca da uygun olması gerekir. Zararlı ışınlardan gözü azami derecede koruyabilmek için çerçeve etrafından girebilecek ışık en az olmalıdır. Bu nedenle camın göze yakın yerleşimli olması çok yararlı olabilir.
Güneş ışığından zarar görebilecek herkesin güneş gözlüğü kullanmasında yarar vardır.

Gözlük Camlarını Temizlerken...

Gözlük camlarını temizlerken de dikkatli davranmak gerekmektedir. Çünkü çizikler de görüntü kalitesinin bozulmasına ve zararlı ışınların göz içine girmesine neden olabilir. Elinize ne geçerse onunla silmek değil de yumuşak pamuklu bir bez, ya da en iyisi gözlükçülerden temin edilebilecek özel bezler kullanılmalıdır.
Yine ayrıca, güneş gözlüğü almadan önce bir göz muayenesi olmakta fayda vardır. Çünkü az da olsa var olan bir hastalık ya da risk olabilir. Ve bu durumda daha farklı bir güneş gözlüğü önermek, ya da güneş gözlüğünün de yeterli olamayacağı bazı hastalıklarda güneş gözlüğü kullanılsa bile yine de güneşten uzak durmak gerekebilir.

Meme Kanseri

Meme Kanseri

Kadınlarda en sık görülen kanser türünü oluşturan meme kanseri, nadir olarak erkeklerde de gelişebiliyor. Uzmanlar dünyada her 10 kadından birinin yaşamının herhangi bir döneminde meme kanserine yakalandığını belirtiyor.

Bazı ülkelerde ise örneğin ABD’de her 8 kadından biri bu kanserin pençesine düşüyor. Ancak bu karamsar tablo karşısında paniğe kapılmanıza gerek yok, çünkü meme kanseri erken teşhis edildiğinde artık ölümcül bir hastalık olarak görülmüyor.

Meme Kanseri
Belirtileri Nelerdir?


Meme kanserinde önemli olan belirtiler ortaya çıkmadan hastalığı yakalamaktır. Belirtilerin gelişmesi, hastalığın ilerlediği anlamına gelmektedir.


Meme kanserinde en sık görülen belirtiler ise şunlardır:


Memede ya da koltuk altında ele gelen kitle,


Memenin boyutunda veya şeklinde oluşan değişiklik,


Memebaşından kanlı akıntı gelmesi,


Memenin veya meme başının derisinde şekil ve renk değişikliği,


Meme veya memebaşının özellik değiştirmesi (örneğin memebaşında çekintiler),

Memede kitle olmamasına rağmen koltukaltında ya da boyunda bir beze oluşması olarak sayılabilir.


Meme Kanseri
Risk Faktörleri Nelerdir?


Yaş ilerledikçe meme kanseri riski artıyor.

Bunun yanı sıra, ailede meme kanseri öyküsünün bulunması, erken yaşta adet görmek (12 yaş altı), doğum yapmamak, ilk doğumu 30 yaş sonrasında yapmak, geç yaşta menopoza girmek, özellikle menopoz sonrası kilo alımı, sigara tüketmek ve düzenli alkol almak riski artırıyor.

Bu faktörler söz konusu olduğunda hormon kullanımı da meme kanseri riskini artırıyor. Memede oluşan bazı selim hastalıklar tek başlarına risk teşkil etmeseler de diğer faktörlerin mevcut olduğu durumlarda riski artırıyorlar. Ancak meme kanseri hiçbir risk faktörüne sahip olmayan kadınlarda da ortaya çıkabiliyor.


Meme Kanseri
Erken Tanı İçin Neler Yapmalıyım?


Her kadının 20 yaşından itibaren, her ay kendi kendine meme muyenesi yapması gerekiyor.



40 yaşından itibaren her yıl bir kez doktor tarafından muayene edilmesi de erken tanı için çok önemli. Risk faktörlerine sahip olan kadınlar, örneğin ailesinde meme kanseri sık görülenler ve hormon kullananlar ise bu muayenelere 20 yaşından itibaren başlamalı.


Ayrıca her kadın 40 yaşında ilk mammografisini çektirmeli ve bu işlemi yılda bir kez tekrarlamalı. Bu yönteme, ailesinde sık meme kanseri görülenlerde veya risk taşıyanlarda erken yaşlarda da başvurulabiliyor.



Meme Kanseri
Tanı Nasıl Konuluyor?


Memede şüpheli bir kitle bulunması halinde tanı koymak için biyopsi yönteminden yararlanılıyor.


Biyopside ideal olan tümörün tamamının çıkartılması. Ancak özel durumlarda iğne biyopsisi de yapılabiliyor.


Meme kanseri tanısı konan hastada, hastalığın erken evrede olup olmadığının, başka organlara yayılıp yayılmadığının da araştırılması gerekiyor.



Meme Kanseri
Nasıl Tedavi Ediliyor?



Cerrahi tedavi, ilaç tedavisi (kemoterapi ile hormonal tedavi) ve radyoterapiden yararlanılıyor. Bu yöntemlerin birkaçı, hastalığın durumuna göre birlikte kullanılabiliyor.

Cerrahi tedavi:
Kanser bulunan memenin tamamen alınması veya tümörlü dokunun çevresiyle birlikte çıkartılarak memenin korunması şeklinde olabiliyor. Yapılacak olan ameliyatın türüne, hastalığın durumuna göre genel cerrah tarafından karar veriliyor. Meme ameliyatıyla birlikte o bölgedeki koltukaltı lenf bezleri de çıkartılabiliyor. Bazı durumlarda özel bir boya ile lenf yolları boyanarak (nöbetçi lenf bezi biyopsisi ile) koltuk altı ameliyatının yapılıp yapılmayacağına karar veriliyor. Bekçi lenf bezinde kanser hücrelerinin bulunmadığı belirlenirse, koltukaltındaki diğer lenf bezlerine yayılma olmadığı öngörülerek bu bölgeye başka bir girişim yapılmadan ameliyat tamamlanıyor. Biyopsi sayesinde koltukaltındaki lenflerin alınması sonucu oluşabilecek kolda şişme, enfeksiyon ve ödem gibi riskler ortadan kalkıyor.

İlaç tedavisi:
Meme kanserli hastada, tümörün durumuna göre ameliyattan önce veya sonra ilaç tedavisi gerekebiliyor. Bu tedavinin ne şekilde gerçekleşeceği tümörün özelliklerine göre belirleniyor. İlaç tedavisi, kemoterapi denilen kanser hücrelerini öldüren ilaçlarla veya hormonlarla yapılıyor. Kemoterapi genellikle serumla veriliyor, ancak ağızdan alınanlar da olabiliyor. Kanser oluşumunda önemli rol oynayan östrojen etkilerinin yapımına karşı hormonal ilaçlar da kullanılıyor. Bunlar genellikle ağızdan alınan ilaçlardan oluşsa da enjeksiyon şeklinde olanları da mevcut. Hastalık başka organlara yayıldığı takdirde ilaç tedavisinden yararlanılıyor.

Radyoterapi:
Gerektiği durumlarda memeye ve yayılma riski olan lenf bezlerine yapılan ışın tedavisi olarak da biliniyor. Memenin tamamen alınmadığı meme koruyucu ameliyatlardan sonra mutlaka radyoterapi uygulanıyor. Memenin tamamen alındığı durumlarda ise tümörün bazı özelliklerine göre veya lenf bezlerine yayılması halinde yine radyoterapiye başvuruluyor. Kanserli hücrelerin kemiklere yayılması durumlarında gerek görülürse yerel olarak radyoterapi yapılabiliyor.



Meme Kanseri
Meme Rekonstrüksiyonu Uygulaması


Ne zaman uygulanmalı?

Meme rekonstrüksiyonu; meme kanseri nedeniyle cerrahi olarak alınan memenin yeniden yapılması işlemine denilmektedir. Rekonstrüksiyon, memenin alınmasını izleyerek aynı ameliyatta veya aylar ya da yıllar sonra gerçekleştirilebiliyor. Ameliyattan sonra radyoterapi tedavisi düşünülüyorsa, rekonstrüksiyonun genellikle bu tedaviden sonra yapılıyor.
Kemoterapi ise rekonstrüksiyon için bir engel oluşturmuyor ve işlemin uygulanmasını geciktirmiyor.

Doku veya protez...
Rekonstrüksiyon için kadının kendi dokularından (otojen) ya da protezlerden yararlanılıyor. Uzmanların genel eğilimi erken ve otojen meme rekonstrüksiyonu yönünde. Bu yöntem ile hasta kadın olarak kendisini daha iyi hissediyor ve doğal kıvam ile şekilli memesine yeniden kavuşuyor.

Kadının kendi dokusu kullanılarak yapılan rekonstrüksiyonda en sık TRAM FLEP yönteminden yararlanılıyor. Burada fazla alt karın derisi, yumuşak yağ dokusuyla birlikte çıkarılan memenin yerine alınıyor. Bu teknik ile diğer memeyle aynı kıvamda ve benzer görünümde meme yapılabiliyor. Protez kullanıldığında meme alındıktan sonra cilt önce doku genişletici protez yardımıyla 2-3 ay boyunca içine serum fizyolojik enjekte edilerek genişletiliyor. Ardından genişletici etkiye sahip protez çıkarılıp kalıcı protez yerleştiriliyor.

Protezle uygulanan diğer bir yöntem ise genişleyen kalıcı protez kullanımı. Burada protez 2-3 ay boyunca içine serum fizyolojik enjekte edilerek genişletiliyor ve bu sürenin sonunda yerinde bırakılıyor. Bu yöntemde ikinci kez ameliyata gerek duyulmuyor.

Hangisi daha avantajlıdır?
Otojen rekonstrüksiyon teknik olarak daha zor ve yaklaşık 3-5 saat gibi uzun bir süreyi alıyor. Hastanede kalış süresi de ortalama 3-5 gün sürüyor. Yapılan meme, protez kullanımına kıyasla daha doğal kıvamda ve şekilde oluyor. Radyoterapiye de daha dayanıklıdır.

Protezler ise sızma, çevresinde sıvı ve kan birikmesi, asimetri bir görünüm oluşması, çevresinde ağrılı kapsül oluşumu, kıvam ve şekil olarak diğer memeye tam olarak benzeyememesi gibi riskler taşıyor. Avantajları ise teknik olarak girişimin daha kısa sürede yapılabilmesi (yaklaşık 1-2 saat) ve hastanede kalış süresinin daha kısa ortalama 1-2 gün olması.


Meme Kanseri
Nasıl Korunabilirim?


Meme kanserinden korunmak için:

* 30 yaşından önce doğum yapın
* Doğum yaptıktan sonra bebeğinizi emzirin
* İdeal kilonuzu koruyun
* Düzenli olarak spor yapın
* Kontrolsüz, gelişigüzel hormon (menopoz sonrası için ve doğum kontrol hapları) kullanmayın.
* Alkol alımını düşük düzeyde tutun

Meme kanserinin erken tanısı için her kadının 40 yaşından itibaren her yıl mammografi çektirmesi gerekiyor.

KAYNAK: Anadolu Sağlık Merkezi
+ Real Age

Kanserden Korunmak

Kanserden Korunmak


Anadolu Sağlık Merkezi doktorları tarafından RealAge için özel olarak hazırlanmıştır. Nisan, 2007 .

Yanlış beslenmenin kansere yol açan en önemli unsurlardan biri olduğunu düşünürsek son yıllarda hızla değişen yaşam biçimlerimizin şekillendirdiği beslenme tarzının, kanser hastalığının artışı ile nasıl paralel olduğunu da fark ederiz. Artık çoğumuz işyerimiz ile evimiz arasındaki uzak mesafe nedeniyle erkenden uyanıyor, kahvaltıya zaman ayırmak yerine iş yerlerimizde birkaç poğaça yiyerek güne başlıyoruz.

Annelerimizden alışık olduğumuz çok emek isteyen sebze yemekleri yerine artık hazır olan ve paketinden çıkıp kolayca pişirilen yemekleri tüketiyoruz. İlle de sebze yemek istiyorsak konserveleri tercih ediyoruz. Durum böyle olunca raf ömrünü artıran katkılı maddeler de hayatımızın vazgeçilmez parçası haline geliyor. Şeker ihtiyacımızı da rafine edilmiş şeker pancarından alıyoruz.

Meyve içindeki karbonhidratın fruktoz (meyve şekeri) faydası varken iki küp kanser karıştırıyoruz çaylarımızın içine. Hafta sonları ancak yapabildiğimiz kahvaltılarımızda ise salam, sosis ve sucuğu ise gereğinden fazla tüketiyoruz. Bir de teknolojinin sunduğu boyanmış cipsleri, çikolataları, kızartmaları, kuruyemişi bir düşünün. İşte tüm bunların sonucunda da kaçınılmaz bir sonla karşılaşıyoruz; KANSER.

Kanserden Korunmak icin

Kanserden Korunmak İçin

Genlerinizi değiştiremeyeceğinize göre yaşam tarzınız ve beslenme alışkanlıklarınızda yapacağınız akılcı değişiklerle kanserden korunabilmeniz mümkün. Bunun için sofranızda dikkat etmeniz gereken kurallar ise şöyle:

Bitkisel yağ tüketin: Fazla tüketilen yağ meme, kolon ve rahim ağzı gibi kanser türlerinin oluşma riskini artırıyor. Ayrıca doymuş yağ tüketimindeki artış yine kanser için ciddi bir risk oluşturuyor. Dolayısıyla total yağ alımımız günlük enerjinin yüzde 30’unu geçmemeli. Ayrıca doymuş yağ içeren pasta, tatlı, poğaça ile yağlı etleri alışkanlığınızdan çıkarın. Kullandığınız yağlar kesinlikle bitkisel olmalı. E vitamini yönünden zengin olan zeytinyağı, fındıkyağı ve soyayağı antioksidan özellikleriyle kanserden koruyucu etkiye sahip. Etin yağsız olan bölümlerini tercih edin, tavuk etinin derisini temizleyin.

Kırmızı etten kaçının: Kırmızı et içindeki aminoasitlerinden olan homosisteinin kanserojen etkisi mevcut. Aşırı protein alımının meme, rahim, böbrek, bağırsak ve pankreas kanserine yol açtığı tespit edilmiş. Ayrıca aşırı kırmızı et tüketenlerin diğerlerine nazaran 2.5 kat daha fazla kansere yakalandığı ispatlanmış. Bu nedenle kırmızı eti mümkün olduğunca az tüketmeye özen gösterin. Günlük protein ihtiyacınızı kırmızı et yerine beyaz etten karşılayın. Bol bol balık tüketmeye özen gösterin.

Rafine şekerden uzak durun: Rafine şeker, yani çay şekeri (sükroz) kanser riskini artırıyor. Basit şeker kullanılan tüm tatlılar da kansere yol açıyor. Dolayısıyla mümkün olduğunca basit şeker kullanılan tatlılardan kaçının.

Katkı maddelerine dikkat edin: Besinlerin raf ömrünü uzatmak, tat, renk ve koku vermek için kullanılan katkı maddelerinin birçoğu ile meyve sebzelerin olgunlaşmasında kullanılan hormonlar kanserojen etkiye sahipler. Salam, sosis ve sucuk yapımında kullanılan nitrit ve nitrat tuzları da kanserojen etkileriyle tanınıyor. Dolayısıyla bu tür besinleri tüketmemeye özen gösterin. Sebze ve meyveleri mevsiminde tüketin, olabildiğince doğal besin ürünleri tercih edin.

Tuz kullanmayın: Tuzun midede yine nitrit türevleri oluşturarak mide ve özefagus, kanserlerine neden olduğu biliniyor. Salamura, turşu ve tuzlama ile yapılan yiyeceklerden uzak durun. Yemeklerin pişirilme aşamasında asla tuz kullanmayın. Sonradan eklediğiniz tuzda tat eşiğinizi yavaş yavaş düzelterek azaltın.

Posalı besinlere ağırlık verin: Kompleks bir karbonhidrat olan posanın günlük tüketim miktarı kanser hastalığını önlemede oldukça etkili. Özellikle kolon kanserinden korumak için gerekli posayı kepekli ekmek yiyerek, meyve sebzeleri kabuklarıyla tüketerek karşılayın.

Taze meyve tüketimini artırın: Beslenmenizde özellikle karnabahar, lahana, soya fasulyesi ıspanak ve brokoli gibi C, A, E vitaminlerinden zengin besinleri tüketin. Ayrıca sofranızda turunçgiller, havuç, domates gibi karoteni ve selenyumu fazla besinlere yer verin. Bu besinler antioksidan etkiye sahipler.
Yani aldığınız kanserojen maddeler, bu tür antioksidanlarla karşılaştığında kanser yapıcı etkilerini kaybediyorlar. Öğle ve akşam yemeklerinde sofranızda mutlaka bir sebze yemeği olmalı. Ara öğünlerde de en az 3 porsiyon meyve tüketin. Sarmısak, soğan, maydonoz, nane gibi antioksidan etkileri çok fazla besinleri yemeklerinizde mutlaka kullanın. Özellikle sarmısak tansiyonunuzu düşürüyor ve doğal antibiyotik kimyasallarıyla hastalıklara karşı direncinizi artırıyor. Sebze yemeklerini az suda kısık ateşte pişirin, beklemeden hemen yemeyi alışkanlık edinin.

Kurubaklagilleri sofranızdan eksik etmeyin: Sofranızda haftada en az iki kez kurubaklagil olmalı. Çünkü kurubaklagiller magnezyum, folikasit ve beta karoten açısından oldukça zenginler.

Her gün yoğurt yiyin: Günde en az 2 kase yoğurt yiyin. Yoğurdun içindeki kalsiyum bağırsak kanserleri için koruyucu etkiye sahip.

Alkolden kaçının: Alkol, sigarayla tüketildiğinde oluşan fusel yağların ve benzoprin maddesinin kansorejen etkileri biliniyor. Yapılan araştırmalar sonucunda aşırı alkol alımının larink, özefgus ve dudak kanserlerine yol açtığı tespit edilmiş. Eğer içki kullanıyorsnız, alkol oranı yüksek içkiler yerine (rakı, viski, votka gibi), daha düşük alkollü (bira, şarap) olanları tercih edin. Alkol tüketimini de haftada 4-5 kadehle sınırlayın.

İdeal kilonuzu koruyun: Yapılan çalışmalarda şişmanlığın önemli bir kanser nedeni olduğu sonucuna varılmış. Sindirim sistemi, rahim ve böbrek kanserlerinin fazla kilo ile ilişkili olduğu saptanmış. Dolayısıyla siz siz olun, kanserden korunmak için ideal kilonuzu korumaya özen gösterin.

Sağlıklı ve dengeli beslenme, kanserden korunmanın en etkili yollarından birini oluşturuyor. Bunun için sofranızda sebze ve meyveyi eksik etmeyin, bitkisel yağ tüketmeye de özen gösterin.

Kanserden korunmak için bol bol sebze ve meyve tüketmeye özen gösterin.

Real Age