14 Ocak 2008 Pazartesi

87. YILINDA SEVR ANTLASMASI

87. YILINDA SEVR ANTLAŞMASI
0 Ağustos 1920'de yani 87 yıl önce Paris yakınlarında Sevr Porselen fabrikasında itilaf devletleri ile Osmanlı devleti arasında Sevr anlaşması imzalandı.

Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti'nin bir kısım toprakları itilaf devletlerine veriliyor, bir kısmında yeni devletçikler kuruluyor, orta Anadolu'da Türklere kalan kısmı ise sömürgeleştiriliyordu. Bununla ilgili de Sevr haritası yayınlanmıştı. Türkler orta Anadolu'da dar bir alana kıstırılmıştı. Doğu'da Ermenistan, güneydoğu'da Kürdistan, kuzeydoğu Karadeniz'de Rum Pontus devletleri kurulurken; doğu Trakya ve Ege Yunanlılara, Antep, Maraş, Adana Fransızlara, Akdeniz bölgesi Italyanlara, Istanbul ve Marmara itilaf devletlerine, Batı Karadeniz Ingilizlere bırakılmıştı.

Türklere bırakılan bölgelerde kapitülasyonlar yeniden diriltiliyor, ekonomik imtiyazlar veriliyordu. Mali konular da Itilaf devletlerince oluşturulan bir mali komisyona bırakılmıştı. Yani Türkiye'nin maliyesine Avrupalılar bakacaktı. Anadolu'da itilaf devletlerinin ve yeni kurulan devletçiklerin uyruğuna girmek ise serbest bırakılıyordu. Türk halkı kopkoyu bir karanlığın içine itiliyor ve bin yıldır yaşadığı topraklarda yok olma ile karşı karşıya kalıyordu.

Bugünlere nasıl gelinmişti? Ülkeyi yöneten Osmanlı padişahı Vahdettin ve sadrazamı Ali Rıza paşa gibi gaflet ve dalalet içinde olanlar, 1920'nin başlarında emperyalist güçlerin baskısıyla Osmanlı Mebusan meclisinde; AB'nin baskısıyla bugünkü AKP hükümetinin meclisten geçirdiği yerel yönetimler yasasının hemen hemen aynısını- yerel yönetimler reformu adıyla- meclisten geçiriyordu. Bu yasayla illerin yönetimleri yerel birimlere bırakılacak, kimine özerklik tanınacak, ayrıca yabancılara bunları denetleme yetkisi verilecekti. Çok geçmeden gaflet ve dalalet içinde olan Osmanlı yönetimine, yerel yönetimler reformundan yola çıkan itilaf devletleri, bağımsızlık kazanacak devletleri Osmanlı'ya kabul ettirip imzalatıverdi.

Ancak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kuvay-i Milliye örgütlenmesini tamamlayıp Ankara hükümetini kuran, emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini ülkemizden kovarak cumhuriyetin temellerini atan Mustafa Kemal Atatürk; Sevr'i bir paçavra gibi yırtıp atmıştı. Tam bağımsız Türkiye cumhuriyeti Lozan antlaşmasıyla kesinlik kazanmıştı.

Peş peşe cumhuriyet devrimleri yapılmış, emperyalizmin planları boşa çıkarılmıştı. Emperyalizm 1920'deki yenilgisini bir türlü hazmedemiyordu. Afrika'yı, Latin Amerika'yı, Asya'yı sömürgeleştirmişlerdi. Ancak Türkiye, mazlum milletlere örnek olacak bir kurtuluş savaşıyla emperyalizmi yenmişti. Bunun rövanşı alınmalıydı. Ilk olarak 1920'deki ortaklarına sarıldılar. Kimlere? Gericilere, bölücülere, mandacılara ( 2. cumhuriyetçiler, neoliberal solcular)

1950'lerde Demokrat partiyle birlikte Barış Gönüllüleri adıyla ABD'li genç kadınlar Anadolu'ya salındı. Ikili anlaşmalar imzalanıp NATO'ya girildi. Ardından ekonomik bağımlılık anlaşmaları imzalandı. 1980'den sonra ise emperyalizm, yeni dünya düzeni adlı senaryoyu hayata geçirmeye başladı. Ulus devletler yıkılarak bütün dünya pazar haline getirilecekti.

Bu proje çerçevesinde ulus devletler içindeki etnik gruplar kışkırtılacak, dini ve mezhebi ayrılıklar körüklenecek, işbirlikçiler beslenecekti. Bu çalışmalar meyvelerini 2002'de vermiş, AKP hükümeti Batının büyük desteğiyle iktidar olmuştu.

Artık Atatürk karşıtlığı aleni hale gelmiş, Atatürk'e hakaret edenler veya O'nun devrimlerini ortadan kaldırmaya çalışanlar Avrupa'dan ve Amerika'dan para desteği almaya başlamıştı. Bu tip sözde aydınlar kükümet tarafından da kollanıyorlardı.

2003 yılında AB parlementeri A.Oostlender Atatürk ve Atatürkçülüğün tümüyle Türkiye'den silinmesi gerektiğini AB parlementosuna sunmuştu. Yine 2005'te AB toplantısında parlementer J. Touban Türklere " siz artık Sevr'i kabul edin" diye söylemişti. " Sevr Lozan'dan daha gerçekçidir" diye söze başlayan Avrupalılara bu sözleri kim söyletiyor? Elbette ki içimizdeki işbirlikçiler. Nasıl mı? Ermeni tezlerine destek vererek, Türk kelimesini alt kimliğe indirerek, PKK terörüne hoşgörüyle yaklaşarak, Atatürk ve devrimlerini eleştirerek.

AKP hükümetinin seçim bildirgesinde yer alan ve AKP'Den milletvekili seçilen Zafer Üskül'ün Atatürk ve Atatürkçülüğü anayasadan çıkaralım tezleri kimlerin ekmeğine yağ sürüyor? Destekleyenlere bakınca açıkça görülüyor. Içerde gericiler, bölücüler, 2. cumhuriyetçiler; dışarıda AB ve Amerika. Yani yeni Sevr'ciler. PKK'nın, Ermenilerin, Amerika ve Avrupa'nın Türkiye'yi bölünmüş gösteren haritaları artık NATO toplantılarında önümüze konabiliyor. Hükümet haritalara tepki vereceğine sessizliği tercih ediyor. AB'nin önümüze koyduğu yasaları bir bir meclisten geçiriyor. Aynı 1920'de olduğu gibi yerel yönetimler yasası birçok sakıncaları ile birlikte TBMM'den geçti. Bu yasadan sonra AB fonları başta Diyarbakır belediyesi olmak üzere DTP'li birçok belediyeye hibe yardıma başladılar.

Tarih tekerrür mü ediyor? Tarih tekerrür ederse gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlar akıbetlerini görmek için tarihe baksınlar. Sevr haritasını önümüze koyanlara Misak-ı Milli sınırlarını hatırlatalım. Mazlum ulusların birliğini sağlayarak emperyalizme karşı koyalım.

87. YILINDA SEVR ANTLAŞMASI /Ümit ÜLGEN

Hiç yorum yok: