14 Haziran 2007 Perşembe

Otobuste - Metroda - Vapurda - Tunelde ve Hatta Ucakta Türk İnsanı

Bu yazımızda insanımızın içinde bulunduğu "kaçıyor" psikolojisini inceleyeceğiz. İnsanımız kaçıyorcasına koşturuyor sürekli. Metroda, vapurda, otobüslerde, trende, uçakta karşılaştıklarımız bize günümüz Türk toplumunun sürekli bir şeyleri kaçırmak modunda yaşadığını gösteriyor.

OTOBÜSLER - İETT
Durağa yanaşan otobüse neden bir çok kişi hücum eder. Neden durakta bir sıra yoktur ve neden zar zor oluşturulan sıraya girilmez. Neden siz otobüse binerken arkadan birilerinin otobüs sanki kaçacakmış gibi sizi ileri doğru itip durması... Ve neden binen her insanın arkaya doğru ilerlemek yerine orta yerde dikilip durması. Her zaman aynı teranelerin yaşanması. Neden yaşlı veya oturmaya ihtiyacı olan kişilere yer verilmez. İnsanlar küçük çocuklarını yanlarındaki boş koltuğa yerleştiriyorlar. Bir yaşlı ayakta kaldığında ise umurlarında bile olmuyor. Bunu yapan özellikle değerli bayanalarımızdır. Babalardan bu tarz harekette bulunanı görmedim henüz. Babalar genelde ihtiyaç sahiplerine kendileri yer veriyorlar. Problem daha yok mu ? Tabi var.. İETT var, toplumumuzdan kişiler var..! Daha olmaz mı...! Bunlar sadece ilk akla gelenler.

VAPUR
Vapur daha yanaşmadan neden inmek için hamle yaparız. Neden iskelenin kapıları açılmadan önce birbirimizin önüne geçmek için stratejiler üretiriz. Neden kapılar açıldığında en iyi yerlere oturmak için "kaçıyor" psikolojisine gireriz. Neden! Neden! Neden!

METRO
Daha metroya inerken başlar koşuşturma ve "akıllı" geçinmek. Bazı akıllılar metrodan çıkanlara ayrılan merdivenleri kullanarak kendilerini fazladan bir kaç adım atmaktan kurtarırlar. Diğer daha da çok "akıllı" olanlar ise engelli ve yaşlı asansörüne saldırırlar. Özellikle bu kişiler söz konusu olunca sinirlerime hakim olamıyorum. Bu nasıl bir görmemişliktir. Diğer taraftan metro yanaşırken perona insanlar hemen kendilerini içeri atacak bir kapı tutturmak için durdu zannedip kapıların peşinden koşarlar..! İki üç tane kapı mesafesini koşarak kovalayanları hatırlıyorum. Bu da yetmez; metro durur ve sakin sakin binmek için ilerlersiniz. Bir bakarsınız ki yandan birisi önünüze doğru atlıyor. Çarpmamak için yol verirsiniz. Bu konuda da fazlasıyla sinirliyim maalesef.

VE UÇAK..
Toplumumuz bir teknolojik imkanı daha kendine benzetmek üzere. Eğer eğitim sistemimiz yanıt vermezse uçaklar da eskiden köylerimize gitmek için kullandığımız eski otobüs ortamlarına dönecek. Uçağa binerken bir koşuşturma zaten var. Ama binişte önce binmek, eşyaları yerleştirmek ve inişte de önce inmek, eşyalarını hemen almak tam bir sıkıntı yaratıyor. İnsanlar daha uçak durmadan eşyalarına yöneliyorlar. Telefonlarını kapatmayı unutanlar, çocuğunun yaptığı gürültüden başkalarının da kendileri gibi rahatsız olmadığını düşünenler var. En son yaptığım yolculukta hemen yanımda ve hemen arkamda oturmakta olan iki küçük çocuk bana dünyayı dar ettiler. Ve aileleri bu konuda herhangi bir adım atmadılar. Yola çıkmadan başladılar mesailerine ve yol bittiğinde serviste bile kurtulamadım şamatalarından. Çocuklar çok tatlıdır. Ama toplu taşıma araçlarındayken maruz kalırsanız yolunuzun uzadığını hissedersiniz.

YORUM
Bütün bu gözlemlere ulaşmamda yaptığım iş ve diğer gezilerim etkili olmuştur. Benim kadar başka kimler rahatsız oluyor bilemem ama sanırım bu sayı biraz yetersiz. İnsanlar günlük koşuşturma içinde kendilerini bile dinleyemedikten sonra çevrelerine mi dikkat edecekler. İnsamızı bazen eleştiriyorum ama onun içinde bulunduğu şartların zorluğunu da iyi biliyorum. Her bakan göremez belki ama görmek için de bakmak gereklidir. En azından baktığımızda insanlarımızın yaşam şartlarının çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Eğer refah düzeyi yükselirse o zaman olgunlaşma da toplumda yerini alacaktır.

Hiç yorum yok: