20 Nisan 2007 Cuma

Toplumumuz ve Yetiştirme Yurtları






Üniversite yıllarımda ve askerlik yaptığım dönemde yetiştirme yurtları ile sürekli bir temasım oldu. Okul yıllarında okumakta olduğum şehirin yetiştirme yurdu, kaldığımız evin hemen arkasındaydı. Eve gidip gelirken mutlaka yurtta kalan öğrencilerle karşılaşırdım. Bunun dışında staj yaptığım ilköğretim okullarında da sınıflara serpiştirilmiş, bakınca yurtta kaldığını kolayca anlayabileceğiniz bu çocukları sıkça görüyordum. Okullardaki çocukların yüzlerinden ve davranışlarından dolayı yurtta yetişen çocuklar hakkında bazı fikirler edinmiş oldum. Kısa saçları ve yere bakan, dalıp giden gözleri ile kimsesiz çocuklarımız hemen belli ediyorlar kendilerini. Genelde arka sıralarda oturtulurlar. Sevgiye aç, şefkatten uzak bir yaşamları vardır. Daha gün yüzü görmemiş bu yürekler ne bilsin eğitimi, ne bilsin öğretimi..

Bir sınıfta gözlerimle gördüğüm bir anı aktaracağım.. Öğretmen velilere iletilmek üzere bir kağıt dağıtıyordu öğencilere. Yurtta kalanlara ise müdürlerine iletmeleri için kağıt verecekti. Bir tane yurtta kalan çocuğa kağıdı kendisi katladı ve kaybetmemesi için yanına çağırarak kendisi kızın cebine koydu. Bu işi çocuğun yerine yapması, cebini açması, kağıdı koyduktan sonra kapatması çocukta şefkat hissi uyandırmış olmalı ki çocuğun gözleri ışıdı bir anda. Öğretmenin onunla ilgilendiğini gördü ve sevindi yavrucak. Ben mümkün oldukça onların yanına otururdum gözlem derslerinde. Sohbet etmeye çalışırdım. Arada sırada saçlarını okşardım. Yüzlerindeki mutluluğu hissetmemek imkansız olurdu. Yanımdaki kalemlerimi ise sıralarında unuturdum gün sonunda :)

Askerlik zamanlarımda ise sorumlu olduğumuz ilçedeki Çocuk Esirgeme Kurumu ile ilgili olaylar olunca gidip gelirdik buraya. Yine sizlere bir örnek veriyorum :)

Bir telefon aldık ve iki kız öğrencinin yurtta olmadığı, kayıp olduğu bilgisi verildi. Hafta sonuydu ve nöbetçi öğretmen aramıştı bizi. Bize kızların nerede olabileceği konusunda şüphelendiği bir hocadan bahsetti. Biz direk bahsi geçen öğretmenin evine gittik. Kızlar bu erkek öğretmenin evindelerdi. Kızlar (liseye gidiyorlar) ve öğretmen (40 yaşlarında) bizimle geldiler. Öğretmenin dediğine göre öğretmen bekar olduğu için kızlar ev temizliğine gelmişler.

Burada ne oldu, olay nasıl sonuçlandı önemli değil. Önemli olan toplumda böyle şeylerin çok fazla yaşanması. Neden bu anlamda fırsatları hiç kaçırmıyor insanımız. Yurtta kalıyor diye sahipsiz mi bu çocuklar? Küçük yaşlarda sevgiye, şefkate muhtaç oluyorlar. Ama bu ihityaçları karşılanmadığı için ileride ihtiyaç duymamaya alışıyorlar. Biraz hissiz biraz düşüncesiz bir yapı ile düşünmeden hata yapabiliyorlar. İlkokul sıralarında gördüklerim yıllar sonra eve geliş gidişlerimde karşılaştığım küstah lise öğrencilerine dönüşebiliyorlar.

Yetiştirme yutlarında büyümüş ve ünlü olmuş insanlarımız var. Yurt tacizleri haber olduğu zaman bu insanlar ortaya çıktılar ve yaşadıklarını anlattılar. Ve ortaya kimsenin rol almak istemeyeceği kötü oyunlar çıktı. Ülkemizde bu oyunlar yaşamın kendisi. Çok kötü şeyler oluyor. Toplumsal kirlilik olan bu çocukların tacizi ve hep arka planda kalmaları önlenmelidir. En azından bizler çevremize biraz ışık yayabilmeliyiz. Malatya Çocuk Yuvası haberlerinin üzerinden çok geçmedi. Bu basına yansıyan bir kısmı sadece.. Aysbergin görünmeyen kısmı var. Emin olabilirsiniz. Toplumumuzda bizim haberimiz olmadan ne acılar yaşanıyor....

Bitmesi dileğiyle...

Hiç yorum yok: