Türkiye'nin gündemindeki konulardan birisi de seçimden sonra meclise giren DTP'li (eski)bağımsız milletvekilleri oldu. Önce başbakan sonra da medya DTP ile MHP arasında bir uçuruma işaret etti. Ama bu yanlış bir yaklaşımdı. Çünkü ne olursa olsun insanlar uzlaşabilirler. Devlet Bahçeli şimdiye kadar ülkücüler içindeki mafyavari yaklaşımları bastırmak için büyük adımlar attı. Tabanıyla ters düşme tehlikesine rağmen bu konudaki yaklaşımından ödün vermedi. Şimdi de Türkiye'de bir çok şey değişebilir. Sonuçta herkes bir İNSANdır. Neden diyalog kurulmasın ki? Neden insanlar aynı masada ya da aynı mecliste oturmasınlar ki?
Türkiye'nin iyi günlerini görmek isteyenler bu tarz ayrılıklara izin vermemelidir. En azından bu satırları okuyan insanlar hiçbir şekilde ayrımcılık yapmamalı ve herkes bağrına basmalıdır bu ülkenin insanı olarak. Görün o zaman bağrınıza bastıklarınız nasıl da benimsemişler bu ülkeyi. Nasıl ki yıllarca horgörüp güzelliklerden mahrum ederseniz bugün ki olayları yaşarsınız, aynı şekil bağrınıza basar ve sevecen davranırsanız yarın öbür gün herşey güzelleşir.
Bir fotoğraftan yayılan iyimserlik
TBMM'nin 23'üncü yasama döneminin açılışında DTP grubunun başkanı Ahmet Türk'ün MHP sıralarına yönelip bu partinin lideri Devlet Bahçeli'nin elini sıkarak yaptığı jest, Türk kamuoyunda büyük yankı yarattı.
Bahçeli, bu jeste aynı incelikle karşılık verdi. Her ikisini birlikte gösteren fotoğraf, hafta sonunda bütün gazetelerin birinci sayfalarını süsledi.
Bazen bir fotoğrafın sembolizmi, toplum psikolojisinde yol açtığı sonuçlar açısından, uzun konuşmaların, çetrefil müzakerelerin dilinden çok daha fazla ağırlık taşıyabiliyor.
PKK terörünün patlak vermesinden sonra belki de ilk kez, sorunun demokrasi içinde, Meclis zemininde çözüme kavuşturulabileceği yolunda bir beklentinin ortaya çıkmış olmasının ve bu beklentiyi canlı tutan jestlerin sergilenmesinin önemi azımsanmamalıdır.
* * *
Ancak, çözümün kolay olmayacağını hatırdan çıkarmayalım. Söz konusu fotoğrafın yayımlandığı günkü gazeteler, aynı zamanda PKK'nın üç askerimizi daha şehit ettiğine ilişkin haberleri de duyuruyordu.
DTP'liler Meclis'te demokratik meşruiyet zemininde adım atarken, Kandil'den yönetilen PKK'nın dağ kadroları kanlı terör eylemlerini artırıyor. Terörist Abdullah Öcalan İmralı'dan fetvalar vermeyi sürdürürken, Avrupa'daki PKK kadroları da çatışma söyleminden geri adım atmıyor.
Görüleceği gibi, Kürt hareketi çok başlı, dağınık bir görüntü veriyor.
Çözüm, Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve demokrasi içinde aranacaksa, bunun platformu Kandil Dağı'ndan gelen talimatlar ya da İmralı'dan yayımlanan fetvalar değil, TBMM kürsüsüdür.
Bu kürsüde geçerli olan da terörün değil, demokrasinin dilidir.
* * *
Bu arada, DTP kadrolarının dikkate alması gereken önemli bir durum, AKP'nin güneydoğu ve doğudaki sandıklarda DTP'ye karşı sayısal eşitliğini büyük ölçüde tesis etmiş olmasıdır. Hatta bazı yerleşim merkezlerinde AKP, DTP'yi ezip geçmiştir.
Özetle, DTP kendi bahçesi olarak gördüğü coğrafyada, AKP tarafından ciddi bir yenilgiye uğratılmış bulunuyor.
Bu yenilginin nedenlerinin başında, DTP kadrolarının etnik milliyetçilik üzerinden yürüttüğü gerilim ve çatışma politikalarına bölge halkının artık rağbet etmemesi geliyor. Bu gidişle ilk yerel seçimde Diyarbakır belediyesinin de AKP'ye geçmesi muhtemel gözüküyor.
Bölge halkı adına konuşan tek siyasi hareketin DTP olduğu dönem kapanmış bulunuyor. DTP kadroları, bölge halkının verdiği bu mesaja daha fazla kulaklarını tıkayamaz.
* * *
Bütün bu unsurlar birleştirildiğinde, onyıllardır ülkemizin kaynaklarını her bakımdan tüketen Kürt sorununda artık Meclis'in ön plana çıkacağı, yeni söylemlerin gerekli olacağı kritik bir döneme girildiği anlaşılıyor.
Çözümün önünde büyük güçlükler bekliyor. Ama en zorlu sorunların çözümünde küçük jestler zamanla çok büyük kapıların aralanmasına yol açabiliyor; mütevazı adımlar iyi değerlendirilebilirse tarihi fırsatlara dönüşebiliyor.
Türkiye'nin esenliğini isteyen herkes, bu yumuşama sürecine katkıda bulunmalıdır.
Milliyet Başyazı 07.08.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder