200 ÖĞRENCİYE BURS VERİLECEK
Şanlıurfa Belediyesi'nden burs alacak 200 öğrenci 08 Ekim 2007
tarihinde noter huzurunda yapılacak kura çekimi ile belirlenecek
ŞANLIURFA (İHA) - Şanlıurfa Belediyesi'nin yeni eğitim yılında
Üniversite öğrencisine vereceği bursa başvurular sürüyor.
Ekonomik durumu iyi olmayan üniversite öğrencilerine Şanlıurfa
Belediyesi'nin 8 ay boyunca 50'şer YTL'lik dilimler halinde vereceği
toplam 400 YTL' lik bursa başvurular sürüyor. 200 öğrenciye
verilecek burs için 2 haftada bin 387 kişinin Şanlıurfa
Belediyesi'ne başvurduğu öğrenildi.
Belediye Sosyal Hizmetler Müdürlüğü görevlisi Ahmet Keskin,
özellikle 10-20 Eylül tarihleri arasında öğrencilerin yoğun ilgisi
karşılaştıklarını belirterek, "Burs müracaatları 1 Ekim'e kadar
Belediye binasının arka tarafında bulunan Kültür ve Sosyal İşler
Müdürlüğü, Sosyal Yardım birimine müracaatlarını yapılabilirler.
Burstan faydalanmak isteyenlerin en az 4 yıllık örgün Yüksek Öğrenim
Kurumu öğrencisi olmak, hazırlık ve birinci sınıfta 22, ikinci
sınıfta 24, üçüncü sınıfta 25, dördüncü sınıfta 26 yaşından büyük
olmamak, Şanlıurfa doğumlu olmak, herhangi bir firma veya kuruluşta
daimi eleman olarak çalışmamak, maddi desteğe ihtiyacı olmak ve
müracaat formunu eksiksiz doldurmak gibi şartlar aranıyor" dedi.
Şanlıurfa Belediyesi'nden burs alacak 200 öğrenci 08 Ekim 2007
tarihinde noter huzurunda yapılacak kura çekimi ile belirlenecek.
26 Eylül 2007 Çarşamba
Sanliurfa Belediyes 200 Ogrenciye Burs Veriyor
Yazar: Manitu Zamanı: 22:00 1 yorumlama
Ankara Belediyesi Burs Verecek
Büyükşehir Belediyesi Burs Başvuruları Başladı 2007-09-26
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin her yıl olduğu gibi 2007-2008 eğitim döneminde de dar gelirli ailelere mensup 20 bin öğrenciye vereceği burslar için başvurular başladı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in,geleceğin teminatı olan gençlere ve çocuklara iyi bir eğitim sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla 2000 yılında başlattığı ve bu güne kadar yaklaşık 150 bin öğrenciye verilen burslardan her öğretim döneminde olduğu gibi 2007-2008 öğretim döneminde de 20 bin öğrenci yararlanacak.
Ailesi Ankara’da ikamet eden ancak dışarıda okuyan veya Ankara’da okuyan dar gelirli ailelere mensup öğrencilere yönelik burslardan yararlanmak isteyenler başvurularını, bugünden itibaren internet üzerinden http://www.ankara-bel.gov.tr adresine yapabilecekler.
Başvurular sonucunda belirlenecek olan 20 bin öğrenci, burs almaya hak kazanacak. Bu yıl da 7 bin 500 yüksek öğrenim, 5 bin lise ve 7 bin 500 de ilköğretim öğrencisine burs verilecek.
Burs Miktarları Arttırıldı
Ankara Büyükşehir Belediyesi, yeni öğretim döneminde burs miktarını arttırdı.
Geçen yıl 15 YTL olan İlköğretim öğrenci bursu bu yıl 20,
20 YTL olan Lise öğrenci bursu 25,
35 YTL olan Üniversite öğrenci bursu da 50 YTL olarak belirlendi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, öğrencilerin başvurularını, yaptıkları beyana göre tespit edecek ve başvuru sitesinde ilan edilen belgeleri kendilerinden isteyerek, beyanların doğruluğuna göre burs kazananları kesinleştirecek. Beyanları ile belgelerdeki bilgiler arasında farklılıklar bulunan öğrencilerin yerine ise yedek öğrenciler alınacak.
Öğrenciler karşılıksız olarak verilen bursları, kendilerine verilecek Banka kartlarıyla gösterilen bankadan alacaklar.
“Dar Gelirli Öğrenci Ailelerine Büyük Destek”
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 7 yıldır her yıl ortalama 20 bin kişiye verdiği burslarla ilgili bilgi veren Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı yetkilileri, “Burslar dar gelirli öğrenci ailelerine büyük destek olmaktadır. Dar gelirli ailelere mensup öğrenciler, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in eğitime verdiği önem sonucu burstan, bot ve kabana, çantadan kırtasiyeye kadar çok çeşitli yardımlar alarak eğitime özendirilmektedir” dediler.
Yazar: Manitu Zamanı: 19:36 0 yorumlama
25 Eylül 2007 Salı
Ogrenci Harc Ucretleri Artti - Parasi Olan Okuyacak Galiba
Öğrencilik yıllarımda bir çok arkadaşım harçları ödeme konusunda sıkıntı yaşamıştı. Çok defa aramızda tamamladık bazı arkadaşlarımızın harç parasını. Artık parası olmayan okumayacak belli ki.. Kalma yeri ayrı dertken bir de bu fahiş harç fiyatları.. Yazık insanlara. İnsanlar yaşamak için gereken parayı bulamazken insafsızların yaptıklarına bak.. Eğitim hakkı temel kişilik haklarından var da ne olmuş? Atatürk Türkiye'si hızla yörüngeden çıkıyor. Artık evrenin merkezi para oldu. Sosyal devlet mi? O da neymiş!!!olsa da parası olmayana güle güle... Ülkemizin acı gerçeklerinden sadece birisi.
Öğrenci harçlarına zam!
Üniversite öğrencileri arasında "harç" olarak adlandırılan katkı paylarına ortalama yüzde 5 oranında zam yapıldı.
Öğrencilerin, 2007-2008 eğitim-öğretim yılında üniversitelerine ödeyecekleri katkı payları, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak, 31 Temmuz 2007 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
En yüksek katkı payını, öğretim süresi 6 yıl olan tıp fakültesi öğrencileri ödeyecek. Tıp fakültelerinde her bir öğrencinin devlete ortalama yıllık maliyeti 13 bin 351 YTL’yi bulurken, bunu 4 bin 817 YTL ile diş hekimliği, 3 bin 665 YTL ile eczacılık fakülteleri ve tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları izliyor.
Öğrenci başına maliyet mühendislik, mimarlık fakültelerinde 2 bin 627, fen fakültelerinde 2 bin 200 YTL, ilahiyat, eğitim, edebiyat fakültelerinde bin 763 YTL, hukuk, iktisat ve işletme fakültelerinde bin 984 YTL olarak belirlendi.
MİKTARLAR
Katkı payı miktarları tıp fakültelerinde 483 YTL’den 508 YTL’ye, diş hekimliği ve eczacılık fakültelerinde 403 YTL’den 424 YTL’ye, veteriner fakültelerinde 315 YTL’den 331 YTL’ye, tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları, teknik eğitim fakülteleri 230 YTL’den 242 YTL’ye İTÜ İşletme Fakültesi 328 YTL’den 345 YTL’ye, mühendislik, mimarlık, mühendislik-mimarlık, inşaat, makine, maden, elektrik-elektronik, kimya metalürji, mühendislik ve teknik, uçak ve uzay bilimleri, ziraat ve orman fakülteleri 317 YTL’den 332 YTL’ye, gemi inşaat ve deniz bilimleri, deniz bilimleri, su ürünleri, denizcilik, tekstil teknik ve tasarım, sanat ve tasarım, güzel sanatlar fakülteleri 258 YTL’den 272 YTL’ye, fen, fen-edebiyat (fen programı), Dil ve Tarih-Coğrafya, ilahiyat, eğitim, mesleki eğitim, sağlık eğitim, endüstriyel sanat eğitim, ticaret turizm eğitimi, mesleki yaygın eğitim, eğitim bilimleri, edebiyat, iletişim bilimleri ve iletişim fakülteleri 232 YTL’den 244 YTL’ye, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler 256 YTL’den 269 YTL’ye yükseltildi.
YÜKSEKOKULLAR
Yüksekokullar içinde de en fazla katkı payını devlet konservatuvarı ve sivil havacılık ve yabancı diller yüksekokulu öğrencileri ödeyecek.
Katkı payları devlet konservatuvarlarında 481 YTL’den 505 YTL’ye, sivil havacılık ve yabancı diller yüksekokullarında 384 YTL’den 403 YTL’ye yükseltildi.
Mesleki teknoloji, tütün eksperliği, ev ekonomisi yüksekokulları öğrencileri 195, bankacılık ve sigorta, uygulamalı bilimler, ilahiyat meslek, sağlık, hayvan sağlığı, endüstriyel sanatlar, takı teknolojisi ve tasarımı, beden eğitimi ve spor, spor bilimleri teknolojisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon, sağlık teknolojisi, hemşirelik, sosyal hizmetler, sağlık idaresi, ulaştırma, turizm ve otelcilik işletme ve turizm işletme ve otelcilik ve engelliler entegre yüksekokulları ile tapu kadastro, sağlık hizmetleri, sivil havacılık, sosyal bilimler teknik bilimler, yerel yönetimler, su ürünleri ve adalet yüksekokulları öğrencileri 163 YTL katkı payı verecek. Lisastüstü öğrenim ücreti 211 YTL’den 222 YTL’ye çıkarıldı.
İKİNCİ ÖĞRETİM
Örgün öğretim gören öğrencilerin derslerini tamamlamasının ardından öğleden sonra veya akşam öğrenim gören "ikinci öğretim" öğrencilerinin katkı payı miktarları da yeniden belirlendi.
Katkı payları ikinci öğretim öğrencilerinden ortalama öğrenci maliyetinin yaklaşık yarısı kadar alındığı için miktarlar örgün öğretim öğrencilerinden daha yüksek olarak belirleniyor.
İkinci öğretimde veteriner fakülteleri ve tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları bin 833 YTL, teknik eğitim fakülteleri 987 YTL, mühendislik, mimarlık, inşaat, makini, maden, elektrik-elektronik, kimya metalürji, uçak ve uzay bilimleri, ziraat ve orman fakülteleri bin 314 YTL, gemi inşaat, deniz bilimleri, su ürünleri, denizcilik, sanat ve tasarım, güzel sanatlar fakülteleri bin 655 YTL, fen, fen-edebiyat (fen programı) fakülteleri bin 101 YTL, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri 993 YTL, dil tarih ve coğrafya, ilahiyat, eğitim mesleki eğitim, sağlık eğitim, endüstriyel sanat eğitim, ticaret turizm, mesleki yaygın eğitim, eğitim bilimleri ve edebiyat fakülteleri 882 YTL, fen-edebiyat fakültesi (edebiyat ve sasyal program), iletişim bilimleri ve iletişim fakülteleri 828 YTL katkı payı ödeyecek. Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin geçen yıl 58 YTL olan katkı payları bu yıl 61 YTL olarak belirlendi. Katkı payları, öğrenciler tarafından yükseköğretim kurumlarınca kamu bankalarından herhangi birinde açtırılan hesaba yatırılacak.
YURTKUR’dan katkı kredisi almaya hak kazanan öğrenciler adına belirlenen katkı payı miktarları, bu kurum tarafından ilgili üniversiteye aktarılacak. Katkı kredisi almayan öğrenciler eğer süresi içinde katkı payı miktarını ödemezlerse kayıtları yapılmayacak ve yenilenmeyecek. Katkı payları eğitim-öğretim yılı başlarında kayıt olma ve yenileme sırasında iki eşit taksitte ödenecek.
Yazar: Manitu Zamanı: 18:41 0 yorumlama
Ogrenci Harc Ucretleri Artti - Parasi Olan Okuyacak Galiba
Öğrenci harçlarına zam!
Üniversite öğrencileri arasında "harç" olarak adlandırılan katkı paylarına ortalama yüzde 5 oranında zam yapıldı.
Öğrencilerin, 2007-2008 eğitim-öğretim yılında üniversitelerine ödeyecekleri katkı payları, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak, 31 Temmuz 2007 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
En yüksek katkı payını, öğretim süresi 6 yıl olan tıp fakültesi öğrencileri ödeyecek. Tıp fakültelerinde her bir öğrencinin devlete ortalama yıllık maliyeti 13 bin 351 YTL’yi bulurken, bunu 4 bin 817 YTL ile diş hekimliği, 3 bin 665 YTL ile eczacılık fakülteleri ve tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları izliyor.
Öğrenci başına maliyet mühendislik, mimarlık fakültelerinde 2 bin 627, fen fakültelerinde 2 bin 200 YTL, ilahiyat, eğitim, edebiyat fakültelerinde bin 763 YTL, hukuk, iktisat ve işletme fakültelerinde bin 984 YTL olarak belirlendi.
MİKTARLAR
Katkı payı miktarları tıp fakültelerinde 483 YTL’den 508 YTL’ye, diş hekimliği ve eczacılık fakültelerinde 403 YTL’den 424 YTL’ye, veteriner fakültelerinde 315 YTL’den 331 YTL’ye, tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları, teknik eğitim fakülteleri 230 YTL’den 242 YTL’ye İTÜ İşletme Fakültesi 328 YTL’den 345 YTL’ye, mühendislik, mimarlık, mühendislik-mimarlık, inşaat, makine, maden, elektrik-elektronik, kimya metalürji, mühendislik ve teknik, uçak ve uzay bilimleri, ziraat ve orman fakülteleri 317 YTL’den 332 YTL’ye, gemi inşaat ve deniz bilimleri, deniz bilimleri, su ürünleri, denizcilik, tekstil teknik ve tasarım, sanat ve tasarım, güzel sanatlar fakülteleri 258 YTL’den 272 YTL’ye, fen, fen-edebiyat (fen programı), Dil ve Tarih-Coğrafya, ilahiyat, eğitim, mesleki eğitim, sağlık eğitim, endüstriyel sanat eğitim, ticaret turizm eğitimi, mesleki yaygın eğitim, eğitim bilimleri, edebiyat, iletişim bilimleri ve iletişim fakülteleri 232 YTL’den 244 YTL’ye, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler 256 YTL’den 269 YTL’ye yükseltildi.
YÜKSEKOKULLAR
Yüksekokullar içinde de en fazla katkı payını devlet konservatuvarı ve sivil havacılık ve yabancı diller yüksekokulu öğrencileri ödeyecek.
Katkı payları devlet konservatuvarlarında 481 YTL’den 505 YTL’ye, sivil havacılık ve yabancı diller yüksekokullarında 384 YTL’den 403 YTL’ye yükseltildi.
Mesleki teknoloji, tütün eksperliği, ev ekonomisi yüksekokulları öğrencileri 195, bankacılık ve sigorta, uygulamalı bilimler, ilahiyat meslek, sağlık, hayvan sağlığı, endüstriyel sanatlar, takı teknolojisi ve tasarımı, beden eğitimi ve spor, spor bilimleri teknolojisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon, sağlık teknolojisi, hemşirelik, sosyal hizmetler, sağlık idaresi, ulaştırma, turizm ve otelcilik işletme ve turizm işletme ve otelcilik ve engelliler entegre yüksekokulları ile tapu kadastro, sağlık hizmetleri, sivil havacılık, sosyal bilimler teknik bilimler, yerel yönetimler, su ürünleri ve adalet yüksekokulları öğrencileri 163 YTL katkı payı verecek. Lisastüstü öğrenim ücreti 211 YTL’den 222 YTL’ye çıkarıldı.
İKİNCİ ÖĞRETİM
Örgün öğretim gören öğrencilerin derslerini tamamlamasının ardından öğleden sonra veya akşam öğrenim gören "ikinci öğretim" öğrencilerinin katkı payı miktarları da yeniden belirlendi.
Katkı payları ikinci öğretim öğrencilerinden ortalama öğrenci maliyetinin yaklaşık yarısı kadar alındığı için miktarlar örgün öğretim öğrencilerinden daha yüksek olarak belirleniyor.
İkinci öğretimde veteriner fakülteleri ve tıbbi biyolojik bilimler ve fizik tedavi ve rehabilitasyon programları bin 833 YTL, teknik eğitim fakülteleri 987 YTL, mühendislik, mimarlık, inşaat, makini, maden, elektrik-elektronik, kimya metalürji, uçak ve uzay bilimleri, ziraat ve orman fakülteleri bin 314 YTL, gemi inşaat, deniz bilimleri, su ürünleri, denizcilik, sanat ve tasarım, güzel sanatlar fakülteleri bin 655 YTL, fen, fen-edebiyat (fen programı) fakülteleri bin 101 YTL, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri 993 YTL, dil tarih ve coğrafya, ilahiyat, eğitim mesleki eğitim, sağlık eğitim, endüstriyel sanat eğitim, ticaret turizm, mesleki yaygın eğitim, eğitim bilimleri ve edebiyat fakülteleri 882 YTL, fen-edebiyat fakültesi (edebiyat ve sasyal program), iletişim bilimleri ve iletişim fakülteleri 828 YTL katkı payı ödeyecek. Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin geçen yıl 58 YTL olan katkı payları bu yıl 61 YTL olarak belirlendi. Katkı payları, öğrenciler tarafından yükseköğretim kurumlarınca kamu bankalarından herhangi birinde açtırılan hesaba yatırılacak.
YURTKUR’dan katkı kredisi almaya hak kazanan öğrenciler adına belirlenen katkı payı miktarları, bu kurum tarafından ilgili üniversiteye aktarılacak. Katkı kredisi almayan öğrenciler eğer süresi içinde katkı payı miktarını ödemezlerse kayıtları yapılmayacak ve yenilenmeyecek. Katkı payları eğitim-öğretim yılı başlarında kayıt olma ve yenileme sırasında iki eşit taksitte ödenecek.
Yazar: Manitu Zamanı: 18:41 0 yorumlama
Istanbul Trafigi ve "Kademeli Mesai"
İstanbul trafiğine çözüm için "kademeli mesai" önerisi
İstanbul trafiğine, "kademeli mesai" uygulaması ile çözüm aranıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul Sanayi Odası (İTO) ile yürüttüğü ve çeşitli kurumların katkı sağladığı "kademeli mesai" uygulaması projesi, İTO’nun aylık yayını "İtovizyon"un Eylül sayısında yayımlandı.
İstanbul trafiğine çözüm için "kademeli mesai" uygulamasının önerildiği projeye göre, İstanbul’da işe başlama saatlerinin 06.00-10.30, iş bırakma saatlerinin ise 15.00-19.00 arasına yayılması öngörülüyor.
Bu kapsamda her gün trafiğe çıkanlar, "işçi, memur, özel sektör çalışanları ve öğrenciler" olarak 4 grupta toplanıyor. Bu grupların bir saat arayla trafiğe çıkmaları halinde 08.00-09.00 ile akşam iş çıkış saatlerinde trafiğin rahatlaması bekleniyor.
Buna göre, fabrikalar ve imalathaneler saat 06.00’da, resmi daireler, adliyeler, hastaneler ve diğer sağlık kuruluşları 07.00’de, bankalar, finans kuruluşları, odalar ve borsaların saat 09.00’da işe başlaması planlanıyor.
İlk ve orta dereceli okulların 08.00’de, üniversitelerin saat 10.00’da eğitime başlaması önerilirken, çöp toplama saatlerine de yeni düzenleme getirilerek, özel durumlar haricinde çöplerin saat 10.00-12.00 ile 22.00-24.00 saatleri arasında toplanması öngörülüyor.
Kademeli mesai uygulamasının hayata geçirilmesi ile "toplu taşımanın daha fazla tercih edilmesi, ulaşım yoğunluğunun zamana yayılması, böylece trafik akış hızının artması, trafik yoğunluğunun azalması" hedefleniyor.
İSPARK YÖNETİM KURULU ÜYESİ
AA muhabirine söz konusu çalışmayla ilgili bilgi veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Otopark İşletmeleri Ticaret A.Ş (İSPARK) Yönetim Kurulu üyesi Dr. İhsan Erbaş, sivil toplum kuruluşları ile beraber bu çalışmayı hazırladıklarını belirterek, "Çalışmayı Valimiz Muammer Güler’e teslim ettik. Birkaç haftaya kadar devreye girmesini bekliyoruz" dedi.
Üniversitelerin eğitime başlama saatlerini rektörlerin kararı ile 10.00’a aldıklarını, büyük iş merkezlerini belli saatlere dağıttıklarını ifade eden Erbaş, bu uygulama ile trafikte güzel bir akışın yakalanacağını bildirdi. "Bu uygulama ile vasıtada yüzde 20 rahatlama olabilir" diye konuşan Erbaş, yeni uygulama ile işe başlama ve dönüş saatlerinin geniş bir zaman aralığına yayılacağını vurguladı. Özel sektör servis araçlarını da düzene sokmaya çalışacaklarını dile getiren Erbaş, "Eczacıbaşı Holding ile ’Neden bu kadar çok servis arabası kullanıyorsunuz?’ diye ön görüşme yaptık. Belediyenin de çok fazla servis otobüsü var. Onlar da yolları tıkıyor. Servis arabalarının kısıtlanmasına belediye ve kurumlardan başlayacağız, daha sonra özel sektöre yaygınlaşacak" dedi.
"ÇOK BÜYÜK DESTEK VAR"
İTO Şehiriçi İnsan Taşımacılığı Komitesi Başkan Yardımcısı ve TURSAN Ulaşım Hizmetleri Genel Müdürü Hakan Orduhan da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yürüttükleri projeye ilişkin raporu bazı sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, ticaret odalarının görüşlerini de alarak hazırladıklarını söyledi.
Orduhan, "İlk projeyi iki sene önce başlatırken tüm birimlere bunu duyurarak bilgilendirdik. Daha sonra projeyi hazırlayarak İstanbul Büyükşehir Belediyesine gönderdik ve belediyenin görevlendirdiği birimle çalışmaya başladık. Şimdi bu çalışma tamamlandı, milli eğitim ve valiliğe gönderildi" diye konuştu.
Okulların eğitime başlama saatlerinin geçen hafta 09.00’a alındığını hatırlatan Orduhan, "Bu, bizim programla uyumsuz. Programda okulların eğitime başlama saati 08.00 olarak görünüyor ama yine de bizim programın işleyişini bozmayacak. Saat 08.00’e özel sektörün çalışma saatini çekerek bunu telafi etmemiz mümkün olacak" dedi.
Uygulama safhasında otoritenin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde olacağını vurgulayan Orduhan, İstanbul’daki ulaşım saati uygulamasının resmi makamlarca duyurulacağını ve herkesin buna uyacağını kaydetti.
Orduhan, "Üniversiteler, odalar, valilik, Milli Eğitim, bu konu ile ilgili görüşmeler neticesinde bilgilendirildiler ve bunlar "olur"u alınan kurumlar arasında. Bunun dışında diğer sivil toplum örgütleriyle de görüşüldü, çok büyük destek var" dedi.
Hakan Orduhan, kademeli mesai uygulamasına geçilmesiyle İstanbul’da trafik akış hızının artacağını ifade ederek, trafik yoğunluğunun dağılmasıyla insanların trafikte kalma sürelerinin azalacağını, akaryakıtta ciddi tasarruf sağlanacağını, araç yıpranmasında ve trafikte kalma sürelerinde azalma yaşanacağını dile getirdi. Orduhan, "Elimizde olan ve kullanmadığımız ciddi araç potansiyelimiz var. Araçlar trafiğe farklı saatlerde girdiği için trafikteki araç sayılarında azalma olacak.
Aynı servis otobüsü birden fazla servis yaparak, trafikte azalma sağlayacak. Toplu taşımayı destekleyerek, trafik yoğunluğunu günün çeşitli saatlerine yayarak İstanbul’un trafiğini rahatlatmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
Stress ve Grip
Stres, gribi de tetikliyor
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, mevsimsel dönüş nedeniyle artan gribal vakalardan korunmak için vücudu yorgun düşüren stresten uzak durulması gerektiğini bildirdi.
Aydoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşan kış ayları öncesi gece ve gündüz arasındaki ısı farkları nedeniyle solunum yolu ve gribal enfeksiyon şikayetlerinde önemli oranda artış yaşandığını söyledi.
Özellikle bu aylarda vücudun ısı oranının iyi ayarlanması ve kıyafet seçimine özen gösterilmesi gerektiğini ifade eden Aydoğan, vücut direncini artırıcı gıda maddelerinin ise daha fazla tüketilmesi gerektiğini belirtti.
Vücut direncini düşürücü her türlü etkenin gribal enfeksiyonları tetiklediğini anlatan Aydoğan, kişinin yaşamını olumsuz etkileyen stresin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olduğunu kaydetti.
Stres yaratan ortamların vücudun savunma sistemini etkileyeceğini ve direncini düşüreceğine işaret eden Aydoğan, "Mevsim dönüşü nedeniyle artan gribal vakalardan korunmak için vücudu yorgun düşüren stresten uzak durulması gerekir" dedi.
Aydoğan, eylül ve ekim aylarında yapılacak grip aşısının hastalıktan büyük oranda korunmayı sağlayacağını söyledi. Bu tür aşıların önceki yıl görülen virüslere karşı üretildiğini de anımsatan Aydoğan, fayda sağlanamaması durumunda ise mutlaka bir uzman doktora başvurulması gerektiğini belirtti.
Yazar: Manitu Zamanı: 18:07 0 yorumlama
Zeki Cocuklar icin Balik Tuketilmeli
Zeki çocuk için balık...
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, "Çocukların normal gelişiminin yanı sıra beyin gelişimleri için de haftada iki gün mutlaka balık tüketmeleri gerekir" dedi.
Prof. Dr. Küçüködük, AA muhabirine yaptığı açıklamada, beslenme ile beyin gelişimi arasında yakından ilişki olduğunu söyledi.
Beyin yapısının büyük kısmının yağ dokusundan oluştuğunu belirten Prof. Dr. Küçüködük, çocuk beslenmesinde yağ içerikli gıdaların büyük önem arz ettiğini kaydetti.
Omega-3 ve Omega-6 yağ asitlerinin sinir hücrelerinin (nöron) büyüme ve gelişmesinde son derece önemli rol üstlendiğini bildiren Prof. Dr. Küçüködük, Omega-3 yağ asitlerinin, soğuk su balıklarında bol miktarda bulunduğunu ifade etti.
Balığın sağlıklı beslenmede vazgeçilmez bir gıda maddesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Küçüködük, özellikle çocuklara genel gelişimin yanı sıra beyin gelişimi için de balık yedirilmesi gerektiğini vurguladı.
Çocuklara 7. aydan itibaren balık yedirilmesini öneren Prof. Dr.
Küçüködük, şunları kaydetti:
"Çocukların normal gelişiminin yanı sıra beyin gelişimleri için de haftada iki gün mutlaka balık tüketmeleri gerekir. Özellikle somon, uskumru, ton balığı, sardalya gibi balıklar Omega-3 yönünden oldukça zengin balıklardır. Omega-3 yağ asitlerinden DHA insan beynindeki hücrelerin yenilenmesine katkıda bulunur. Balık türüne göre Omega-3 miktarı farklılık gösterebilir. Genellikle ızgarası yapılan balıklar, Omega-3 yönünden zengin balıklar. Ülkemizde en çok tüketilen balıklardan olan hamsi de Omega-3 ihtiyacını karşılayacak düzeyde."
HAMİLELİKTE BALIK TÜKETMELİ
Beyin gelişiminin anne karnında başladığını ifade eden Prof. Dr. Küçüködük, anne karnındaki bebeğin gelişimi ve anne sağlığı için gebelerin de mutlaka balık tüketmeleri gerektiğini söyledi.
Gebelikte özellikle son 3 ayda anneden bebeğe önemli ölçüde Omega-3 yağ asitleri aktarıldığını bildiren Prof. Dr. Küçüködük, gebelerin bu dönemde bol miktarda balık tüketmesinin yararlı olacağını belirtti.
Prof. Dr. Küçüködük, bol balık yiyen gebelerde erken doğum, düşük ağırlıklı bebek doğurma riskinin de az olduğunu kaydetti.
Huzurevinde Dayak iddiasi
Hayat çok zor yaşlılar için. Eğer zamanında vefalı çocuklar yetiştiremedilerse gerçekten zor günler onları bekliyor. Sevgiden uzak bir yaşam sözkonusu. Bir annenin evlatlarından uzak, çocukları hayatta olsa da kimsesiz gibi huzurevinde kalması çok acı verici. Herkes aynı durumda değil veya herkes yaşlıları dışlıyor diyemeyiz ama Türkiye'de yaşlılar çok zor koşullarda yaşamak zorunda kalabiliyorlar. Halden anlamak için yaşlanmak gerekiyor önce tabi... :(
Huzurevinde Dayak İddiası
NİĞDE’nin Bor İlçesi’ndeki Ahmet Kuddusi Huzurevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan bir yaşlının, görevli tarafından dövüldüğü iddia edildi.
İddiaya göre, merkezde görevli memur R.Ö., giriş kapısını açık bıraktığını iddia ettiği 68 yaşındaki T.S.’ye bağırdı. Bu yüzden çıkan tartışma sırasında görevli, T.S.’nin göğsüne bastonla vurup, yüzüne de bir yumruk attı. Araya girerek kavganın büyümesini önleyen Huzurevi sakinlerinin şikayeti üzerine olay yerine gelen polis, iddialarla ilgili inceleme başlattı.
Huzurevi yetkilileri ise konuyla ilgili açıklama yapmadı.
DHA - Niğde
Yazar: Manitu Zamanı: 18:00 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: duyarlılık, toplumsal, türkiye, yardım
23 Eylül 2007 Pazar
Findikli'da Karsiliksiz Burs Verilecek
Fındıklı'da karşılıksız burs verilecek
Ankara Fındıklı Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği tarafından Fındıklılı öğrencilere karşılıksız burs verileceği bildirildi.
Dernekten yapılan yazılı açıklamada, Fındıklı nüfusuna kayıtlı olup Ankara'da üniversite öğrenimi gören öğrencilere, dernek tarafından burs verileceği belirtildi.
Bu kapsamda burs almak isteyen öğrencilerin üniversiteden alacakları öğrenim belgesi, ailelerinin gelirini gösteren bir belge, 2 adet fotoğraf, ikametgah belgesi, nüfus cüzdan fotokopisi ile derneklerine başvurabileceğinin ifade edildiği açıklamada, geçen eğitim öğretim döneminde burs alan öğrencilerin de müracaatlarını yenilemek zorunda olduğu, müracaat formunun ise dernek lokalinden temin edilebileceği kaydedildi.
Açıklamada, başvuruların 20 Ekim 2007 gününe kadar yapılması gerektiği duyuruldu.
Yazar: Manitu Zamanı: 19:47 0 yorumlama
AFRODiZYAK BESiNLER
AFRODİZYAK BESİNLER
Yiyeceklerin sadece "karnımızı doyurmak" için olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Yiyeceklerin çoğu doğal afrodizyak etkisi yaratıyor, ruhu ve libidoyu besliyor. Çin de yapılan bir araştırmaya göre yiyecekler mideyi olduğu kadar ruhu ve libidoyu da besliyor. Uzmanlar bazı yiyeceklerin viagra etkisi yarattığını belirtiyor. İşte uzmanların erkek ve kadınların cinsel isteklerini artırmak için önerdiği yiyecekler:
ERKEKLER İÇİN:
* Maydanoz,
* Nane,
* Tarçın,
* Kekik,
* Vanilya,
* Sivri Biber,
* Hardal
* Kereviz
* Ayçiçeği
* Greyfurt
* Susam
* Yumurta
* Kuşkonmaz
* Enginar
* Bezelye
* Badem
* Ceviz
* İstiridye (İçindeki çinko spermin çoğalmasına neden olarak cinsel isteği artırıyor)
* Hindi (İstiridyeden daha fazla çinko ihtiva ediyor. Üstelik daha ucuz ve protein açısından da zengin)
* Roka (Bolca demir ve C vitamini içeriyor)
* Kereviz
* Şalgam
* Antep Fıstığı ve Fındık (İçerdikleri doymamış yağ asitleri ve E vitamini nedeni ile afrodizyak olarak kullanılırlar)
* Salatalık
* Kuşkonmaz
* Soğan
* Domates
* Fesleğen
* Karpuz
* Hindistancevizi
* Bal
* Pekmez
* Kivi
* Mango
KADINLAR İÇİN:
Çikolata: Çikolatanın içindeki yüksek şeker ve kalori cinsel uyarıcı ve keyif verici. Çikolata beyindeki serotonin seviyesini de artırıyor ve mutluluk hissi veriyor. Ve kadınlar erkeklere nispeten çikolatanın bu özelliklerine karşı daha duyarlı.
* Ahududu
* Yoğurt
* Tarçın
* Çilek ve Şampanya birlikte
* Kırmızı biber, Köri ve diğer baharatlarla, baharatlı yiyecekler (kalbi daha hızlı çarptırdıkları için, seks sırasında oluşana benzer bir terleme oluşturuyor)
Yazar: Manitu Zamanı: 15:23 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: cinsel yaşam
21 Eylül 2007 Cuma
Guzel Sozler
Güzel SÖZLER
*Herkes, insanlığı değiştirmeye çalışıyor, kimse, kendini değiştirmeyi aklından geçirmiyor.
*Basit bir insan zamanını nasıl öldüreceğini, değerli bir insan da nasıl kazanacağını düşünür.
*Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür nede uçulur.
*Sevmek, birbirine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.
*Bir fikrin acemi savunucusu, usta saldırıcısından daha zararlıdır.
*Toprağı alt üst etmeden bir şey ekilmez.
*Herkes aya benzer, çünkü; herkesin kimseye göstermediği bir karanlık yüzü vardır.
*Mükemmel bir kadın buluncaya kadar evlenmeyen bir adamın Allah yardımcısı olsun, eğer bulursa daha çok yardımcısı olsun.
*Taşı delen, suyun kuvveti değil, dalgaların sürekliliğidir.
*Sakladığın sır, senin esirindir, açığa vurursan, sen onun esiri olursun.
*Haklı olmak kral olmaktan daha iyidir.
*Eğrinin gölgesi de eğridir.
*Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının aklını da kullanır.
*Aradığını bilmeyen bulduğunu anlamaz.
*Elmas yontulmadan, insan yanılmadan mükemmelleşemez.
*Olgun adam bilgisini saat gibi taşır, çıkarıp herkese göstermez, lüzumu olunca kullanır.
*Parayı köleniz yapın, yoksa siz onun kölesi olursunuz.
*İnsan düşeceği yere çıkmamalıdır.
*Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.
*Paylaşılan sevinç iki kat olur, paylaşılan acı yarıya iner.
*İhtiyaçları yüzünden küçülmeyen insan büyüktür.
*İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlarda vardır.
*Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.
*Kimi insan girdiğinde odayı aydınlatır, kimide çıktığında.
*Geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür.
*Uçurtmalar rüzgar gücüyle değil, o güce karşı uçtukları için yükselirler.
*Dünyada hiçbir yol, kalp ile beyin arasında ki kadar uzun değildir.
*Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi göze alan adamdır.
*Ümit iyi bir kahvaltı; fakat kötü bir akşam yemeğidir.
*Dünya tuzlu su gibidir, içtikçe susatır.
*Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.
*Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir.
*Herkes yanlış yapar, ancak aptallar yanlışlarında direnirler.
*Savaşta dövüşenler den çok kaçanlar ölür.
*Kabul edilen bir yanlışlık, kazanılmış bir zaferdir.
*En yükseğe erişmek için, en aşağıdan başlayın.
*Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.
*Mutluluk bizde olmadan başkasına verebileceğimiz tek şeydir.
*Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.
*Hedefsiz gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.
*Zaferin büyüklüğü, mücadelenin zorluğu ile ölçülür.
*İnsanın yalnız ekmeğe değil, şerefede ihtiyacı vardır.
*Aptallarla tartışmayın. Görenler aranızda ki farkı anlamayabilirler.
*Özü doğru olanın, sözü de doğru olur.
*Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.
*En basit şey insanın kendisini kandırmasıdır; çünkü insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.
*Tatlı suyun başı kalabalık olur.
*Bir bu gün, iki yarına bedeldir.
*Zor iş, zamanında yapmamız gerekip de, yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle meydana gelir.
*Hakikat belki yaşanır, fakat ölmez.
*Dosttan beklenen, yanlış davrandığımızda yanımızda olmasıdır. Doğru iken, herkes yanımızda olur.
*Ülkeler kılıçla alınır, fakat adaletle korunur.
*Çözümde görev almayanlar, sorunun bir parçası olurlar
*İsteyin size verilecektir, arayın bulacaksınız, kapıyı çalın size açılacaktır.
*Uzak mesafelere ulaşmak, yakın mesafeleri aşmakla mümkündür.
*İçki kadehinde, denizde boğulanlardan çok daha fazla insan boğulmuştur.
*Kadınlar, erkekler kadar başarılı olamazlar. Çünkü onların hanımları yoktur.
*Para her şeydir diyen para için her şeyi yapabilir.
*Nasıl bir hayat yaşıyorsan, öyle ölürsünüz. Nasıl öldüyseniz, öylede dirilirsiniz.
*Atalarının dindarlığı ile kurtulacağını zannedenler; babalarının yemesiyle kendi karınlarının doyacağını, içmesiyle susuzluklarının gideceğini, okumasıyla bilgili olacağını sananlara benzerler.
*Borç köleliğin başlangıcıdır.
*Önce insanlar binaları düzenler, sonra da binalar insanları.
*Güzel söz söyleyen, kimseden kötü söz işitmez.
*Güçlü olan, zayıf yanını herkes den iyi bilendir; daha güçlü olan zayıf yanına hükmedebilendir.
*Yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol
*Hayatın her anı bir karar zamanıdır.
*Hakikate, yalnız bir yoldan gidilir, fakat ondan uzaklaştıran yol binlercedir.
*Tuhaf şey! Yabancılar girmesin diye evlerinin kapılarını kilitliyorlar; sonra da& Televizyonlarını açıyorlar.
*Bir neslin kaderini, bir evvel ki nesil tayin eder.
*Tecrübe, herkesin hatalarına verdiği isimdir.
*Büyük acılar kadar bizi olgunlaştıran bir şey yoktur.
*Gerçek arkadaşlık sağlık gibidir, değeri ancak yok olduktan sonra anlaşılır.
*Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır.
*Ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol.
*İyi kanunlar, vicdanların yazılmış şekilleridir.
*Sevgi her zaman karşılık görür, ki de.
*Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz.
*Yanşadığında çocuklarından bekleyeceğin şey, senin babana yaptığındır.
*Aşağıda olan, düşmekten korkmaz.
*Hiçbir şeye gülmeyenle, her şeye gülenden sakının.
*Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır.
*Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.
*Tek bir soru bin cevap dan daha güçlü olabilir.
*Hekimlerin yaptığı en büyük hata, ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye teşebbüs etmeleridir.
*Herkes dünyanın nizama girmesini ister, fakat gayreti başkasından bekler.
*İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını verirler.
*İnsanın gözü karanlıkta da iyi görmez, fazla ışıkta da.
*Bilginin azı tehlikelidir.
*Büyük ve Üstün insan daima memnun ve rahattır. Küçük insan ise daima üzüntü ve telaş içindedir.
*Elinizde alet olarak sadece çekiç varsa bütün sorunlar gözünüze çivi gibi görünür.
*Zalimler için yaşasın cehennem
*Yaşamak bir dağa tırmanmak gibidir. Tırmandıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler
*Tembellik dünyada en büyük israftır: hayatın israfı&
*Duygularınıza sahip olun yoksa onlar sizlere sahip olurlar.
*Okumasını biliyorsan, her insanın bir kitap olduğunu görebilirsin.
*Yalanı söküp atmadan gerçeği dikemezsin.
*Bir şey feda edilmeden, hiçbir şey kazanılmaz.
*Büyük sahtekarlar küçük ayrıntılarda doğrucudur.
*Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınınız.
*Para iyi bir hizmetkar, kötü bir efendidir.
*Hikmetli sözler taşa işlenen nakışlar gibidir.
*Birinin kalbine girmenin iki yolu vardır. Kahkaha ve gözyaşı
*Kuvvete dayanan adalet güçsüz, adalete dayanmayan kuvvet acımasızdır.
*Eğri cetvel doğru çizgi bırakmaz.
*Düşmanı affetmek, dostu affetmekten daha kolaydır.
*Hepimiz aynı gök kubbenin altında yaşıyoruz, ama hepimiz aynı ufka sahip değiliz.
*Mal cimrilerde, silah korkaklarda, kararda zayıflarda olursa işler bozulur.
*Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan daha zordur.
*Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir.
*Dinini düzelten kişinin dünyasını da Allah düzeltir.
*Bir şey için dik durmazsanız her şey için eğrilirsiniz.
*Hırsızların en kötüsü, başkasının zamanını çalandır.
*İnsan ne için yaşıyorsa onun büyüklüğü ve önemi kadar yükselir.
*Fakire sadaka veren Allaha borç vermiş olur.
*Dostluk bir ruhun iki bedende yaşayabilmesidir.
*Taş ve sopalar kemikleri, sözler kalpleri kırar.
*İnsan ne söyleyebildiğini bilmeli, fakat her bildiğini söylememelidir.
*Yiğitlik intikam almakta değil, tahammül göstermektedir.
*En uzun yolculuklar bile, küçük bir adımla başlar.
*Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar çalışmaktan da zevk alamazlar.
*Söz uçar yazı kalır.
*Karanlığa küfür edeceğine bir mumda sen yak
*İnsan dış görünüşüne göre karşılanır, fikirlerine göre uğurlanır.
*En iyi nasihat iyi örnek olmaktır.
*En iyi tebliğ, tebliğ edeceğin şeyi yaşamaktır.
*Gözler kendilerine, Kulaklar başkalarına inanır.
*Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, başlayamazsınız.
*İster mermi kullansın ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı.
*Sınırı bir kere aşan için artık sınır yoktur.
*Kimse, komşuya ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin değildir.
*Suyu hayal etmekle susuzluğunu gideremez, ateşi düşünmekle ısınamazsın.
*Herşey ama herşey bir hatırlatma. Tabutlar... Bu kaçıncı çağrı, bu kaçıncı uyarı. İnsan duymuyor mu? Duymayack mı? koşun kurtuluşa diye ağlayan ezanları...
*Pusulanın ibresi daima kuzeyi gösterdiği gibi, Müslümanda içine düştüğü her ortamda Allah'a yönelir.
*Dünya yüzünde esenlik gözeten, dünya ötesini görebilmelidir.
*Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
*Haddinden fazla öfke gayedeki hikmeti yok eder.
*Ağzında bal olan arının kuruğunda mutlaka iğnesi vardır.
*Çok iyi, iyinin düşmanıdır.
*Bir şeyin tamamını elde edemiyorsanız, tamamındanda vazgeçemezsiniz.
*Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyor diye onu haykırmaktan çekiniyorsa budaladır.
*Bir adamın,benden başka herkes aldanıyor demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın.
Post Keywords: Guzel Sozler, Güzel, güzel sözler, güzel sözler arşivi, söz arşivi, güzel söz, söz, söz Guzel Sozler, Güzel, güzel sözler, güzel sözler arşivi, söz arşivi, güzel söz, söz, söz Guzel Sozler, Güzel, güzel sözler, güzel sözler arşivi, söz arşivi, güzel söz, söz, söz
Yazar: Manitu Zamanı: 17:23 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: sosyal
10 Adimda Agiz Kokusuna Son!
10 Adımda Ağız Kokusuna Son!
Nefeste oluşan kötü koku büyük oranda ağız içi kaynaklıdır. Ağız içi bir enfeksiyon, ilerlemiş bir dişeti hastalığı ya da sadece ağız içinde birkaç saatten fazla kalmış gıda artıklarına yerleşen bakteriler kokuya sebep olurlar.İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Ağız ve Diş Hastalıkları Bölümü'nden Diş Hekimi Doğan Kontacı'ya göre alınacak 10 kolay önlemle beraber ağız kokusu ortadan kalkabiliyor. Diş Hekimi Doğan Kontacı, ağız kokusunun öncelikle sebebinin teşhis edilmerek, buna göre tedavisinin yapılması gerektiğini belirtiyor.
Ağız İçi Kaynaklı Kokularda Yapılması Gerekenler
• Tüm diş çürükleri tedavi edilmeli.
• Diş eti hastalığı tedavi edilmeli. Dişeti cebi ve diş taşları elimine edilmeli.
• Gömük ve yarı gömük 20 yaş dişleri çekilmeli.
• Hatalı yada eskimiş köprü ve protezler yenilenmelidir.
Ağız Kokusunun Diğer Sebepleri
• Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlarda,
• Şeker hastalığı (aseton kokusu gibidir),
• Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibidir),
• Karaciğer yetmezliği,
• Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu),
• Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır).
Ağız Kokusunu Önlemek İçin
1- Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun
Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içi herhangi bir enfeksiyon bakteri üremesini artıracağı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle diş hekimizin önerilerini mutlaka dinlemelisiniz.
2- Ağızda var olan protez ve köprüleri kontrol ettirin
Ağız içinde var olan eskimiş köprü ve protezle zamanla gıda birikmesine yol açacağından kötü kokulara neden olabilir. Bu durumlarda yenilenmesi gerekenleri değiştirmeli, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yaptırmalısınız.
3- Sakız çiğneyin
Tükürük ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yoludur. İçinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Bu nedenle şeker gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan kuru ağızlar daima kötü kokuludur. Sabahları niçin ağzınızın kötü koktuğunu merak ediyorsanız yanıt buradadır; gece boyunca tükürük salgısı azalır ve ağzınızın içindeki yemek parçacıkları uzun süre burada durur. Bakteriler de onları afiyetle kullanır ve çürütür. Böylece sabahları ağzınız kötü kokabilir. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Nane şekerleri ve tatlı sakızlar genellikle işe yaramaz ve durumu daha da kötüleştirir. Ancak xylitol içeren sakızlar da bu konuda size yardımcı olabilir.
4- Tarçın kullanın
İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.
5- Daha fazla su için
Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Su ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için direk yardımcıdır. Ayrıca tükürük salgısını artırarak da yardımcı olur.
6- Asla burnunuz tıkalı uyumayın
Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağzı ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.
7- Basit şeker tüketiminizi azaltın
Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için inanılmaz bir hazinedir. Bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bu nedenle basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Bu da su içmek gibi size onlarca yararın yanında ağız kokunuzun azalmasına da yardım edecektir.
8- Lokmaları iyi çiğneyin
Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.
9- Diş ipi kullanın
Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.
10- Sigara içmeyin
Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğundan ağız kokusuna sebep olur. Ayrıca diğer bir ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:22 0 yorumlama
Su Terapisi
Su Terapisi
Her gün 6 su bardağı su (1,5 litre) iç ve böylece ilaç almaktan, iğne
olmaktan, doktor parasından kurtul. Uygulamadan inanamazsın.
Su Terapisi ile Tedavi Edilebilen Hastalıkların Listesi
Kan Basıncı/Yüksek Tansiyon Romatizma (Eklemlerde/Kaslarda ağrı) Anemi (Kansızlık)
Genel Felç Obezite (Aşırı şişmanlık) Kireçlenme (Artirit) Sinüzit Taşikardi Baş dönmesi Öksürük Lösemi Astım Bronşit Akciğer Veremi Menenjit Böbrek Taşı Üreme Organı Hastalıkları Ekşime Dizanteri Gastrit Rahim Kanseri Hemoroit Kabızlık
Kemik Erimesi Şeker Hastalığı Baş Ağrısı Gözde Kan Toplanması Düzensiz Adet Görme Meme Kanseri Larenjit (Gırtlak İltihabı)
Terapi İşlemi
Sabah, yataktan kalktıktan hemen sonra (dişlerini bile
fırçalamadan), 1,5 litre (5-6 bardak) su iç. Bilin ki bu "Usha Paana
Chikitsa" diye anılan eski bir Hint terapisidir. Daha sonra yüzünüzü
yıkayabilirsiniz. Burada en önemli nokta, 1,5 litre su içildikten sonra
takip eden bir saat içinde hiçbir şekilde bir şey içilmeyecek ve
yenmeyecektir. Bir gece önce alkol içeren içki alınmaması da çok titizlikle
uyulması gereken bir husustur. İstenirse, bu amaçla içilecek su kaynamış ve
süzülmüş kullanılabilir.
1,5 litre suyun bir kerede içilmesi zor olduğundan derece derece
uygulayabilirsiniz. İlk başta dört bardağı bir dikişte, kalanı iki dakika
içinde aralıklarla içerek kendinizi alıştırabilirsiniz. Bir saat içinde 2 ya
da 3 kere idrar çıkma ihtiyacı hissedebilirsiniz, ancak bir süre sonra bu
normal olacaktır.
Araştırma ve Deneylerle
Aşağıda belirtilen hastalıkların, yanlarında gösterilen sürelerde
iyileştikleri gözlemlenmiştir.
Kabızlık - 1 gün
Ekşime - 2 gün
Şeker - 7 gün
Kanser - 4 hafta
Ak. Veremi - 3 ay
Y. Tansiyon - 4 hafta
*Not:*
Artirit (Eklem Kireçlenmesi) ve Romatizma ağrıları çekenler bu terapiyi
günde üç kere; yani ilk hafta sabah, öğle ve akşam yemeklerinden 1 saat
önce; ve sonra hastalık geçinceye kadar günde iki kere uygulamaları
önerilir.
Sadece Su Nasıl Etki Eder?
Sıradan bir su tüketimi, doğru metotla insan vücudunu temizler.
Tıpta "Haematopaises" de denilen yeni kan oluşması, kolonun daha tesirli
olmasına yardımcı olur. Kolon ve bağırsaklarda bu şekilde yeni kan oluşması
tartışmasız bir gerçektir. Bu terapi ile kolon ve bağırsakların mukoza
kıvrımları çalışır.
Eğer kolon temizlenirse, günde birkaç kere alınan kandaki gıdalar
emilecek ve mukoza kıvrımlarının çalışmasıyla yeni kan haline
dönüşeceklerdir. Kan, rahatsızlıkların tedavisinde ve sağlığın korunmasında
en önemli unsurdur ve bunun için de su düzenli olarak alınmalıdır
Yazar: Manitu Zamanı: 17:21 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: sağlık
Goz Sagligi icin Bilgisayara Yukaridan Bakin
Göz Sağlığı İçin Bilgisayara Yukarıdan Bakın
Bilgisayar ekranına uzun süre bakıldığında göz yüzeyinde oluşan kurumaya bağlı yanma, batma ve kızarıklığı önlemek için ekranın göz seviyesinden aşağıda olması gerektiği bildirildi.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, yaptığı açıklamada, vücuttaki en önemli organların başında gelen gözün, sağlığına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Bu nedenle, göz sağlığını korumanın yollarının iyi öğrenilmesinin faydalı olacağını ifade eden Zengin, günümüzde göz sağlığını etkileyen faktörlerden birinin de sayısı ve kullanımı hızla yaygınlaşan bilgisayarlar olduğunu belirtti.
Zengin, göz bozukluğu derecesinin artmasında doğrudan rolü olmayan bilgisayarların, göz doktorlarına en fazla başvurma nedenleri arasında yer alan göz kuruluğunun başlıca nedeni olduğunu vurguladı.
Günümüzde hemen herkesin, günün birkaç saatini bilgisayar başında geçirir duruma geldiğini dile getiren Zengin, bunun göz kuruluğuna bağlı şikayetlerini önemli ölçüde artırdığını bildirdi.
GÖZ YUKARINDA, EKRAN AŞAĞIDA OLMALI
Bilgisayara uzun süre bakıldığında göz yüzeyinde kuruma meydana geldiğini belirten Zengin, şunları kaydetti:
''Göz kuruluğu yanma, batma ve kızarıklık olarak ortaya çıkar ve kişinin gündelik yaşamını, iş verimini olumsuz yönde etkiler. Bilgisayara uzun süre bakıldığında göz yüzeyinde kurumaya bağlı yanma, batma ve kızarıklığı önlemek için, ekran göz seviyesinden aşağıda olmalıdır. Çünkü, göz hizasından yukarıdaki ekrana bakan gözün kapağı daha fazla açılacağı için, kuruma daha fazla olur. Bilgisayar ekranı eğer göz hizası ya da biraz aşağıda olacak şekilde konumlandırılırsa, göz kapağı daha az açılacağı için göz kuruması daha az olacaktır.''
Göz kuruluğu rahatsızlığını önlemek için, bunun dışında da bazı ek tedbirlerin alınabileceğini belirten Zengin, ''Uzun süre bilgisayar ekranı karşısında oturan kişiler, gözlerini 2-3 saniye kapalı tutma egzersizleri yaparak, kuruyan gözün yeniden yeterli sıvıya kavuşmasını sağlayabilir. Ayrıca, aşırı kuru veya cereyana maruz kalınan ortamlarda bulunulması da göz kuruluğunu artırmaktadır'' diye konuştu.
Real Age
Yazar: Manitu Zamanı: 17:20 0 yorumlama
Sigara icen Kadinlarin Cildi Daha Sivilceli
Sigara İçen Kadınların Cildi Daha Sivilceli
İtalya’da yapılan bir araştırmada, sigara tiryakisi kadınların yüzlerinin, sigara içmeyenlere göre daha fazla sivilceli ve akneli olabileceği belirlendi.
Bin kadın üzerinde yapılan ve British Journal of Dermatology dergisinde de yayımlanan araştırmada, sigara içenlerin yüzde 42,2’sinde, gözeneklerin tıkanmasıyla oluşan ve enflamatuvar olmayan büyük beyaz başlı akne (NIA) ve kistcikler bulunduğu, sigara içmeyenlerde bunun görülme oranının yüzde 10 olduğu tespit edildi.
Araştırmacılar, sigara ile sivilceler arasındaki bağlantının biraz tartışmalı olabileceğini ve başka faktörlerin de bunda rol oynayabileceğini kabul ederken, bulgularının, enflamatuvar olmayan aknenin (NIA), sigara kullanımı ile bağlantılı cilt hastalıkları arasında yeni bir unsur olarak görüldüğünü ve “tiryakinin akneli yüzü” olarak adlandırıldığını belirttiler.
Araştırmanın, bu sorunun daha çok kadınlar arasında görülmesinden ötürü kadınlar üzerinde yapıldığını belirten dermatologlar, denekler arasındaki sigara tiryakisinin yüzde 30’un altında olduğunu belirttiler.
Araştırmacılar, sigara tiryakisi denekler arasında ergenlik çağında akneden şikayet edenlerin, sigara içmediği halde gençliğinde sivilceli olanlardan 4 kat fazla bu sorunu yaşadıklarını kaydettiler.
Real Age
Yazar: Manitu Zamanı: 17:19 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: kadin-erkek, sağlık
Hasta Haklari - Haklarimiz
HASTA HAKLARI
Günümüzde pek çok kişinin, bir hizmet dalı olan sağlık sektöründen genel beklentileri artmış ve bu gereksinimi karşılayabilmek için bir çok hastanede artık "hasta hakları bölümleri" kurulmuştur.
İşte bunlar da bilmeniz gereken haklarınız... (Ancak, hasta olarak bilmeniz gereken haklar yanında muayene için gittiğiniz hekimin de bir takım hak ve sorumlulukları olduğunu unutmamalıyız...)
Bir sağlık kuruluşuna, sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin; (ÖZETTİR, Resmi gazetede yayımlanan orijinal ve detaylı şeklindeki "yönetmelik" tarih ve sayısı daha altta yer almaktadır)
1. Hizmetten genel olarak faydalanma
Adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,
2. Eşitlik içinde hizmete ulaşma
Irk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmadan hizmet almaya,
3. Bilgilendirme
Her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu öğrenmeye,
4. Kuruluşu seçme ve değiştirme
Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirmeye ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,
5. Personeli tanıma, seçme ve değiştirme
Sağlık hizmeti verecek ve vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimliklerini, görev ve unvanlarını öğrenmeye, seçme ve değiştirmeye,
6. Bilgi İsteme
Sağlık durumu ile ilgili her türlü bilgiyi sözlü veya yazılı olarak istemeye,
7. Mahremiyet
Gizliliğe uygun olan bir ortamda her türlü sağlık hizmetini almaya,
8. Rıza ve İzin
Tıbbi müdahalelerde rızanın alınmasına ve rıza çerçevesinde hizmetten faydalanmaya,
9. Reddetme ve durdurma
Tedaviyi reddetmeye ve durdurulmasını istemeye,
10. Güvenlik
Sağlık hizmetini güvenli bir ortamda almaya,
11. Dini vecibelerini yerine getirebilme
Kuruluşun imkanları ölçüsünde ve idarece alınan tedbirler çerçevesinde, dini vecibelerini yerine getirmeye,
12. Saygınlık görme
Saygı, itina ve ihtimam gösterilerek, güler yüzlü, nazik, şefkatli sağlık hizmeti almaya,
13. Rahatlık
Her türlü hijyenik şartlar sağlanmış, gürültülü ve rahatsız edici bütün etkenler giderilmiş bir ortamda sağlık hizmeti almaya,
14. Ziyaret
Kurum ve kuruluşlarca belirlenen usül ve esaslara uygun olarak ziyaretçi kabul etmeye,
15. Refakatçi bulundurma
Mevzuatın, sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde ve tabibin uygun görmesi durumunda refakatçi bulundurmayı istemeye,
16. Müracaat, şikayet ve dava hakkı
Haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türle başvuru, şikayet ve dava hakkını kullanmaya,
17. Sürekli hizmet
Gerektiği sürece sağlık hizmetlerinden yararlanmaya
HAKKI VARDIR.
HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİ
(Resmi Gazete, Tarih: 01.08.1998; Sayı: 23420)
Yazar: Manitu Zamanı: 17:18 0 yorumlama
75 yontemle paraniz cebinizde kalsin!
75 yöntemle paranız cebinizde kalsın!
Otomobil alırken cebimizden fazladan 4 bin YTL çıkıyor. Yanlış lamba kullanırsanız, yılda bir lamba için 15 YTL fazladan elektrik faturası ödüyorsunuz. Sifonu gereksiz yere çekmenin bedeli yılda 6 YTL. Paranızı savurmaktan vazgeçmek istiyorsanız, işte cebinizi kalınlaştırmanın 75 yolu...
Haber: Semra Pelek / Tempo
Market alışverişi
1- Makarna, bakliyat, deterjan, kişisel bakım ürünlerini toptan alın.
2- Peynir, et, sebze ve meyve gibi çabuk bozulan ürünleri ihtiyacınız kadar alın. Özellikle peynirler çok çabuk bozuluyor.
3- Büyük marketlerin indirim günlerini takip edin.
4- Marketler evlere haftalık olarak indirimli ürün broşürleri dağıtıyor.
5- Sebze ve meyve için semt pazarlarını tercih edin. Ürünü kendiniz seçin, eve geldiğinizde yarısı çürük çıkmasın.
6- Pek çok markanın daha ucuza, muadil ürünleri var. Bunlar bildiğiniz markalarla aynı fabrikalarda üretiliyor. Muadil ürünleri tercih edin.
Giyim
7- Alışverişe gitmeden önce ihtiyaçlarınızı listeleyin. Hiç giymeyeceğiniz kıyafetlere para harcamayın.
8- Moda kurbanı olmayın. Sadece moda diye aldığınız kıyafet, bir sonraki sezon elinizde kalabilir.
9- Marka giyinmek o kadar da pahalı değil. Yıllardır büyük mağazalar ve markalar, seri sonu ve önceki sezon ürünlerini yarı fiyatına outlet mağazalarında satışa sunuyor.
10- Biraz büyük oldu ama terziye verir, daraltırım mantığı ile ucuz ürün almayın. Terzi ücreti ile astarı yüzünden pahalıya gelebilir.
11- Alacağınız kıyafeti mutlaka deneyin. Evde üstünüze olmazsa, boşuna para vermiş olursunuz.
12- İndirim dönemlerini bekleyin.
13- Aldığınız ürünün değiştirme garantisi olsun.
Su tasarrufu
14- Akkor lambayı, kompakt floresan lambayla değiştirirseniz, yüzde 80 tasarruf edersiniz.
15- Odadan ayrılırken lambaları kapatın.
16- Gün ışığından mümkün olduğunca faydalanın.
17- Lambaların tozunu alın. Tozlanan lamba, ışığın yüzde 50’sini yutar.
18- Lamba alırken en yüksek lümen/watt oranını tercih edin. Daha fazla ışığa ihtiyaç duyulan bölümlerde, daha yüksek güçlü ama tek bir lamba kullanın.
19- Duvar, tavan ve mobilyaların açık renk olması enerji tasarrufunuzu artırır.
Buzdolabı
20- Buzdolabınızı fırın ve diğer ısı kaynaklarından uzak tutun. Bunu yapmazsanız, buzdolabınız serin kalmak için daha çok çalışır. Dolayısıyla daha çok enerji sarf eder.
21- Buzdolabındaki koruyucuların kalınlığının artması, içindekileri serin tutmak için daha çok çalışmasını gerektirir. Bu nedenle gıdaların fazla olan paketlerini çıkarın.
22- Derin dondurucudan çıkaracağınız malzemeyi bir gün önceden alarak buzdolabınızda çözülmeye bırakın. Bu malzeme, dolaba soğukluk vereceği için, buzdolabınızın daha az enerji harcamasını sağlarsınız.
23- Buzdolabınızdaki buz kalınlığının 5 mm'yi geçmemesine dikkat edin. Biriken buzlar, buzdolabınızın daha çok çalışmasına sebep olur.
24- Buzdolabının kapağını mümkün olduğu kadar az açın ve kapağı uzun süre açık tutmayın.
25- Buzdolabına sıcak malzeme koymayın. Çünkü sıcak yemek koyduğunuzd,a buzdolabınız, ısıyı uzaklaştırmak için daha uzun süre çalışıp, daha fazla enerji tüketecektir.
26- Sıvı yiyeceklerin üzerini kapatın. Kapatılmazsa dolabın içindeki nem oranı artar ve kompresörün daha fazla çalışmasına neden olur.
Ocak ve fırın
27- Çok gerekli değilse ön ısıtma yapmayın. Yapacaksanız da 10 dakikayı geçirmeyin.
28- Aynı anda birden fazla yiyecek pişirin. Enerjiden en az yüzde 50 tasarruf sağlarsınız.
29- Fırın kapağını her açtığınızda yüzde 20 oranında ısı kaybı olur. Kapağı açmamaya özen gösterin.
30- Mikro dalga fırınlarda pişirme 2-10 dakika, ısıtma ise 10-30 saniyede gerçekleşir. Bu nedenle geleneksel fırınlara göre yüzde 50 az elektrik harcarlar. Az yemek pişirecekseniz mikrodalga, çok yemek pişirecekseniz fırını kullanın.
Çamaşır makinesi
33- Yüksek sıcaklıkta yıkamak yerine ılık veya soğuk suyla yıkama yapın. Durulama içinse soğuk suyu tercih edin.
34- Önden yüklemeli makineler, üstten yüklemeli makinelere göre daha az enerji tüketirler.
35- Çamaşırlar çok kirli olmadıkça ön yıkama yapmayın.
36- Çamaşır makinenizi, tam dolmadan çalıştırmayın.
37- Çamaşırlarınızı yıkarken sıcak su yerine ılık su kullanın. Makine elektrik enerjisinin yüzde 90’ını suyu ısıtmada harcar.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:17 0 yorumlama
Beynimizin 9 Sirri
Beynimizin 9 sırrı
Ser verir sır vermez: BEYİN
Kafamızda taşıdığımız 1 kilo 350 gramlık koca bir labirent. Her gün tepemizde ve bizi o yönetiyor. Bazen duygusal, bazen sinirli; kimi zaman manik, kimi zaman depresif. En güzel duyguların da, şeytani emellerin de planlayıcısı o... Sırlarla dolu, kapalı ve karanlık bir kutu gibidir beynimiz. İşte beynin çözülemeyen 9 sırrı!
1. Bilgi nöronlarda nasıl kodlanıyor?
Beynin en karışık işlemlerinden bir tanesi, bilginin kodlanması. Bu süreçte beyindeki nöronlar, yani sinir hücreleri, zarlarının dışında elektrik akımı oluşturuyor. Bu elektrik akımları, 'akson' adı verilen uzantılara ulaşarak, onlar vasıtasıyla gerekli olan kimyasal sinyallerin açığa çıkmasını sağlıyor. Bu akımlar sayesinde dünyayla, çevremizde olup bitenle ilgili bilgiler beynimize aktarılıyor. "Ne görüyorum?", "Aç mıyım?", "Hangi sokağa sapayım?" gibi sorulara yanıt işte böyle bulunuyor. Bilim adamları, beyindeki bilgilerin tek tek hücrelerin içinde biriktirilmediğini tahmin ediyorlar. Bu bilgilerin 'hücre grupları' tarafından depolandığı düşünülüyor. Ancak hangi nöronların, hangi hücre gruplarına ait oldukları henüz bilinmiyor. Şu anki teknoloji ise binlerce nöronu aynı anda ölçecek kapasitede değil. Tek bir nöronun bağlantılarını bile şu an elimizde olan teknolojilerle görüntülemek imkânsız. Tek bir nöronun, yaklaşık 10 bin nörondan bilgi ve sinyal aldığını biliyor muydunuz? Beynin içindeki elektrik akımı sayesinde ise sinyal alışverişi çok hızlı olabiliyor. Bilim adamlarına göre, sinir sistemleri arasındaki bilgi aktarımının tek yolu, bu elektrik akımları değil. Bu nedenle, 'bilgi taşıyan' başka hücreler keşfetmeye yönelik araştırmalarını sürdürüyorlar. Burada, 'glial hücreler' üzerinde duruluyor.
2. Anılar beyinde nasıl saklanıyor ve nasıl tekrar hatırlanıyor?
Bir kişinin ismi gibi, yeni bir şey öğrendiğinizde beynin yapısında birtakım fiziksel değişiklikler meydana geliyor. Ancak bu değişikliklerin hâlâ ne tür değişiklikler olduğunu, nerelerde meydana geldiğini, bilginin nasıl depolandığını ya da yıllar sonra tekrar hatırlanarak tekrar nasıl gündeme getirildiğini anlayamıyoruz. Beyinde çeşit çeşit hatıralar var. Ancak beyin, 'kısa dönem anılarla' (yeni öğrenilen bir telefon numarasını hatırlamak gibi), 'uzun dönem anıları' (geçen yıl doğum gününüzde yaptıklarınız gibi) birbirinden bir şekilde ayırıyor. Bilim adamları 'öğrenme' ve 'hafızada tutma' şeklinin değişik beyin şekillerine bağlı olduğunu düşünüyorlar. Beyin travması ya da beynin zarar görmesi ise bu yetenekleri bozabiliyor.
3. Beyin, geleceği nasıl öngörüyor?
Çoğu zaman gelecekle ilgili birtakım planlarımız ve öngörülerimiz olur. Geleceğin nasıl şekilleneceğini düşünürüz. Beynimizde, gelecekle ilgili bir şekil vardır. Ancak beynin bu 'gelecek simülasyonunu' nasıl yaptığı henüz anlaşılmış değil. Beyin, dünyayla ilgili öngörülerde nasıl bulunabiliyor? Bilim adamları hâlâ bunun yanıtını arıyor
4. 'Duygu' ne demek?
Beyin, sadece bilgi biriktiren bir organ değil; aynı zamanda duygu, motivasyon, korku ve umutları barındıran bir organ. Bütün bunlar bilinçaltında olan şeyler aslında... Örneğin beynin duygularla ilgili bölümü sinirli yüzlere, o yüzleri görmeden de tepki verebiliyor. Kültürler arasında da temel duyguların dışa vurulması, aslında birbirine benziyor. Hatta Darwin'in de gözlemlediği gibi, temel duyguların ifade edilmesi bütün memelilerde benzer. Bilim adamları, insanların fiziksel tepkilerinin sürüngenlerin ve kuşların tepkilerine çok ciddi bir şekilde benzediğine dikkat çekiyorlar. Özellikle de korku, öfke ve anne-baba sevgisini hepsi benzer bir şekilde gösteriyor. Duyguların beyinde nasıl işlediği üzerinde bilim adamları hâlâ çalışıyorlar. Duygulara aslında bir çeşit hesaplama ya da 'ölçüm' şekli gözüyle bakılabilir. Yani duygular, aslında hızlı bir eylemi harekete geçiren bir 'durum tespit özetidir'. Nöro-bilimcilerin en önemli hedeflerinden biri ise duygu ve düşünce durumunda ortaya çıkan bozuklukları anlamak. Mesela depresyon... Depresyon, çağımızın en önemli, en yaygın duygu bozuklukları arasında yer alıyor. Şiddet ile dürtüsel saldırı ya da öfkenin de duyguların doğru bir şekilde kontrol edilememesinden kaynaklandığı düşünülüyor.
5. Zekâ nedir?
Zekâ farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Ancak 'biyolojik' açıdan zekânın ne anlama geldiği henüz bilinmiyor. Milyarlarca nöron, bilgiyi 'harekete geçirmek' için nasıl birlikte çalışıyor? Gereksiz bilgi beyinden nasıl siliniyor? İki kavram 'birbirine uyunca' ve böylece bir soruna çözüm bulduğunuzda, beyinde neler oluyor? Zeki insanlar bilgiyi beyinlerinde 'hatırlaması kolay', ayrı bir bölgede mi muhafaza ediyorlar? Beyin fonksiyonlarının temel işleyişiyle ve nöronlar arasındaki bağlantılarla ilgili, bilim adamlarının elinde hâlâ çok az bilgi var. Ancak zekânın, beynin tek bir alanıyla değil, pek çok bölgesiyle ilgili olduğu üzerinde duruluyor. İnsan beyninin diğer canlılardan farkı hâlâ araştırılıyor
6. Beyin, 'zamanı' nasıl algılıyor?
Alkışladığınızda ya da parmağınızı 'şıklattığınızda' sesi mi daha önce duyarsınız, hareketi mi daha önce görürsünüz? Her ne kadar duyma yeteneği, görme yeteneğinden daha hızlı çalışsa da, parmakların görüntüsüyle, çıkarılan ses aynı anda gerçekleşiyormuş hissi doğuyor. Yani beyin pek çok olayın aynı anda gerçekleştiği 'hissi' yaratarak aslında bizi 'kandırıyor'. Beynin zamanla 'oynadığını' aslında çok kolay anlayabilirsiniz. Aynanın karşısında sol gözünüze bakın. Daha sonra bakışınızı sağ gözünüze kaydırın. Gözlerinizi diğer tarafa çevirmek bir zaman alıyor elbette. Ancak siz gözlerinizin hareket ettiğini görmüyorsunuz. Gözlerinizi kırpıştırdığınızda da aslında gözleriniz çok kısa süreliğine de olsa karanlıkta kalıyor. Ancak bu karanlığı da görmüyorsunuz.
7. Nasıl uyuyor ve rüya görüyoruz?
Zamanımızın üçte birini uyuyarak geçiriyoruz. Bebekler ise zamanlarının üçte ikisini uykuda geçiriyor. Araştırmalara göre, az uyumak sinir sisteminde bozukluğa yol açıyor. Araştırmalar, 10 gün uyumayan farelerin, 10'uncu günün sonunda öldüklerini ortaya koyuyor. Canlılar uyuduklarında beynin bir bölümü de uyuyor, ama uykunun mekanizması, işleyişi hâlâ bilinmiyor. Uykuda nöronların aşırı derecede hareket halinde oldukları biliniyor. Ayrıca önemli bir sorunu çözmeden önce uyumanın, o sorunu çözebilmek açısından yararlı olduğu da düşünülüyor. Düzenli uykunun, öğrenme kapasitesini de artırdığı söyleniyor. Özetle, uyku sayesinde beyin bir şekilde gerekli bilgileri depoluyor, gereksizleri ise ekarte edebiliyor.
8. Beynin ayrı ayrı olan sistemleri, birbirleriyle nasıl bütünleşiyor?
Gözle bakıldığında, aslında beynin her bölgesi aynı görünüyor. Ancak aktivitelerini, işlevlerini ölçtüğümüzde, her nöron bölgesinde farklı bilgilerin kayıtlı olduğunu görüyoruz. Örneğin görme yeteneğini ilgilendiren bölgenin içindeki alanlarda hareketler, yüzler, köşeler ve renklerle ilgili çeşit çeşit bilgiler bulunuyor. Yetişkin bir insanın beynini, çeşitli ülkelerin bulunduğu bir dünya haritasına benzetebiliriz. Beynin içinde koku, açlık, acı, hedef koyma, sıcaklık, öngörü ve daha pek çok şeyle ilgili 'beyin ağları' var. Farklı işlevlerine rağmen bu sistemler birbirleriyle bir şekilde bütünleşerek çok iyi bir işbirliğine giriyorlar. Bunun nasıl gerçekleştiğine dair ise bilim adamlarının hiçbir fikri yok. Ayrıca beynin, sistemlerini nasıl bu kadar hızlı bir şekilde koordine ettiği de henüz anlaşılmış değil.
. 'Bilinç' nedir?
İlk öpücüğünüzü düşünün. Bu, hafızanızdan hiç çıkmaz. Peki bu hafıza, bu deneyimi yaşamadan, bu deneyimin bilincinde olmadan önce neredeydi? Modern bilimde, 'bilinç' çözülememiş olan en önemli sırlardan biri. Bilinç, tek bir fenomen değil. Peki ne? Bilinç, beyindeki hangi sistemlerle ilgili? Bilim adamlarının bu konuda da hiçbir fikri yok... Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre, bilinç konusunda, büyük bir ihtimalle yine bir grup aktif nöron iletişim içinde. Bilincin altında yatan mekanizmanın moleküllerle ya da hücrelerle ilgili olabileceği üzerinde de duruluyor. Belki de mekanizma, bu sistemlerin etkileşimleriyle oluşuyor. Bilim adamları bu sıralar bilincin, beynin hangi bölgeleriyle ilgili olduğunu araştırıyorlar. Bunu keşfettikten sonra, bu bölgelerin neden birbirleriyle iletişime geçtikleri araştırılacak. Ve beyin hakkında son bir dip not daha...
Bilgisayara karşı beyin
Beyindeki elektrik akımlarının hızının, bilgisayarlardaki sinyal hızından 100 milyon kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Bir insan, arkadaşını hemen tanırken, bir bilgisayarın bir yüzü tanıması genellikle çok zor oluyor. Beynin pek çok işlemi aynı anda yaptığını söyleyen bilim adamları, beynin bütün bölgelerinden gelen bilgilerin tek bir bölgede birleşmediğini, ancak bu farklı bölgelerin kendi aralarında güzel bir 'işbirliğine' girdiklerini ve bir ağ, yani 'network' oluşturduklarını belirtiyorlar. Bizim de dünyaya olan bakış açımız işte bu karmaşık network sayesinde oluşuyor.
Öte yandan bilim adamları, insanların fiziksel tepkilerinin, sürüngenlerin ve kuşların tepkilerine çok ciddi şekilde benzediğine dikkat çekiyorlar. Bizi onlardan ayıran farklarsa, beynimizin karanlık dehlizlerinde gizli.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:17 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: bilim
Dengeli Beslenmenin Puf Noktalari
Dengeli Beslenmenin Püf Noktaları
Hızlı yaşam, yoğun iş temposu ve yaşam standartlarındaki değişim yemek alışkanlıklarını da etkiliyor. Günlük hayatta ve iş hayatında beslenme dengesini koruyabilmek için ise doğru tercihler yapmak gerekiyor.Anadolu Sağlık Merkezi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Öngün, sağlıklı besin seçiminin, açlığı ve kişisel tercihleri yatıştırıcı olması gerektiğini belirterek, çeşitliliği ve dengeyi koruyarak, aşırıya kaçmadan sağlığı koruyucu ve arttırıcı besinlerin seçilmesi gerektiğini söylüyor. "Yanlış beslenme alışkanlıklarından vazgeçilmeli, beslenme konusunda mucize reçeteler ya da mucize besinler olmadığı unutulmamalıdır!" diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Öngün'ün sağlıklı ve dengeli beslenme konusundaki önerileri işe şöyle:
Sağlıklı ve Zinde Kalabilmek İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler
· Besin seçimlerini yavaş yavaş değiştirin. Değişime gün içindeki bir öğünü veya yemeği değiştirerek başlanabilir. Yağda kızarmış balık yerine ızgara tercih etmek gibi.
· Her gün temel besin gruplarından bir yiyeceği tüketmeye özen gösterin. Tabağınızın dörtte üçünü sebze ve tahıl grubu ile; kalan kısmını et grubundan bir besinle tamamlayabilirsiniz. Ek olarak az yağlı süt veya yoğurt ile öğün tamamlanabilir. Herhangi bir sağlık sorununuz yoksa, yiyecekleri yaşamınızdan tamamen çıkarmak yerine azaltmaya çalışın: Az yağlı besinleri yüksek olanlara tercih edin.
· Besin grupları içinde çeşitliliğe dikkat edin.
· Yaşam şeklinizi değiştirip, günlük enerji harcamanızı arttırın. Düzenli fiziksel aktivite sağlıklı yaşam için vazgeçilmezdir.
Sağlıklı Seçimler İçin Pratik Öneriler
· Ekmeğin üzerine tereyağı ve reçel sürmek yerine meyveli yoğurdu tercih edin.
· Öğün atlamamaya özen gösterin. Öğün atlamak için çeşitli bahaneler vardır: Zamansızlık, yoğun iş temposu, isteksizlik, aç hissetmemek gibi... Zaman içerisinde öğün atlama kişinin doğal bir alışkanlığı haline gelebilir. Ancak bunun çalışma verimini ve konsantrasyonu azalttığını , halsizliği arttırdığını, sonraki öğünde daha fazla yemeye neden olduğunu hatırlamakta fayda var.
· Ara öğünler çoğunlukla iş yoğunluğunun yüksek olduğu saatlere veya toplantı saatlerine rastlamaktadır. Çekmecenizde bulundurabileceğiniz kuru veya taze meyveler, kepekli bisküviler, kutu süt veya meyve suyu ara öğünleriniz için pratik bir seçim olabilir.
· Gün içine yayılan uzun toplantılarda genellikle ikram edilen çay, kahve yerine bitki çayları tercih edin. Tatlı veya tuzlu, yağ içeriği yüksek kurabiye gibi besinler yerine taze veya kuru meyvelerden oluşan ikramları tercih edin.
· Tuz tüketiminize dikkat edin. Tuz tüketimi ile hipertansiyon arasında yakın bir ilişki vardır.
· Şeker ve tatlı tüketiminizi azaltın, şeker içeriği az olan besinleri tercih edin. Şekerler saf karbonhidrattır ve yoğun enerji kaynağıdır. Bu besinlerin fazla miktarda tüketimi, aşırı enerji alımının nedenidir. Ayrıca şişmanlığa ve besleyici değeri yüksek olan besinlerin tüketiminin de azalmasına neden olur.
· Sebze ve meyveler posa, vitamin ve mineral içeriği zengin olan besinlerdir. Bunun yanında kurubaklagiller, yulaf, mercimek, mısır, buğday ve ekmek gibi posa yönünden zengin besinler diyette yer almalıdır. Buğday ununun kepeği alınmadan tüketilmesi tercih edilmelidir. Her gün 4-5 porsiyon meyve, 2-3 porsiyon sebze tüketilmelidir.
İş Yemekleri İçin Öneriler
· Yemek yenilecek mekana çok aç gitmeyin,
· Ana yemeği beklerken ikram edilenleri tüketmeyin,
· Lezzetli olduğu kadar besleyici ve sağlıklı da olan bir yemek seçin. Krema ve tereyağı eklenmemiş çorbalar, ızgara tavuk , balık veya hindi eti, zeytinyağlı dolma, sarma ve sebze yemekleri ile kurubaklagil yemekleri, sebzeli hazırlanmış ve katı yağ eklenmemiş hamur işleri (sebzeli makarna, sebzeli börek gibi) gibi.
· Tatlılardan aşure, kabak talısı, ayva tatlısı veya sütlü tatlıları, şuruplu tatlılara tercih edin.
· Meze olarak mayonez eklenmemiş yoğurtlu sebze salataları, kısır, mercimek köftesi, patlıcan salatası veya humusu tercih edebilirsiniz.
· Çerez olarak leblebiyi tercih edin. Ek olarak, günde 4-5 adet fındık veya 2-3 adet ceviz tüketebilirsiniz.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:16 0 yorumlama
En iyi 100 Bilimkurgu Kitabi
En İyi 100 Bilimkurgu Kitabı
Avustralya'da bulunan bu site http://home.austarnet.com.au/petersykes/topscifi/lists_books_rank1.html
tüm zamanlardaki anketlerden yola çıkarak en iyi 100 bilimkurgu kitabını
seçmiş.
Birinci sırada Frank Herbert'in Dune (1965),ikinci sırada Orson Scott
Card'ın Ender's Game (1985) ,üçüncü sırada Isaac Asimov'un Foundation(
1951) kitapları bulunuyor.
Listenin devamı ise şu şekilde:
4.Douglas Adams - Hitchhiker's Guide to the Galaxy (1979)
5.George Orwell - 1984 (1949)
6.Robert A Heinlein - Stranger in a Strange Land (1961)
7.Isaac Asimov - I, Robot (1950)
8.William Gibson - Neuromancer (1984)
9.Ray Bradbury - Fahrenheit 451 (1954)
10.Robert A. Heinlein - Starship Troopers (1959)
11.Aldous Huxley - Brave New World (1932)
12.Larry Niven - Ringworld (1970)
13.Arthur C. Clarke - 2001: A Space Odyssey (1968)
14.Philip K. Dick - Do Androids Dream of Electric Sheep? (1968)
15.H.G. Wells – The Time Machine (1895)
16.Arthur C. Clarke - Rendezvous With Rama (1973)
17.Robert A.Heinlein - The Moon is a Harsh Mistress (1966)
18.H.G.Wells – The War of the Worlds (1898)
19.Arthur C. Clarke - Childhood's End (1954)
20.Dan Simmons - Hyperion (1989)
21.Joe Haldeman - The Forever War (1974)
22.Ray Bradbury - The Martian Chronicles (1950)
23.Kurt Vonnegut - Slaughterhouse Five (1969)
24.Neal Stephenson - Snow Crash (1992)
25.Orson Scott Card - Speaker for the Dead (1986)
26.Niven & Pournelle - The Mote in God's Eye (1975)
27.Ursula K Le Guin - The Left Hand of Darkness (1969)
28.Orson Scott Card – Ender's Shadow (1999)
29.Isaac Asimov - The Caves of Steel (1954)
30.Jules Verne - 20,000 Leagues Under the Sea (1870)
31.Roger Zelazny - Lord of Light (1967)
32.Frederik Pohl - Gateway (1977)
33.Philip K Dick - The Man in the High Castle (1962)
34.Stanislaw Lem - Solaris (1961)
35.Isaac Asimov - The Gods Themselves (1972)
36.Robert A Heinlein - Time Enough For Love (1973)
37.Madeleine L'Engle - A Wrinkle In Time (1962)
38.John Wyndham - The Day of the Triffids (1951)
39.Neal Stephenson - Cryptonomicon (1999)
40.Alfred Bester - The Stars My Destination (1956)
41.Michael Crichton - Jurassic Park (1990)
42.Kurt Vonnegut - Cat's Cradle (1963)
43.Philip K. Dick – UBIK (1969)
44.Isaac Asimov - The End Of Eternity (1955)
45.Anthony Burgess - A Clockwork Orange (1962)
46.Daniel Keyes - Flowers for Algernon (1966)
47.Carl Sagan - Contact (1985)
48.Vernor Vinge - A Fire Upon the Deep (1991)
49.Mary Shelley - Frankenstein (1818)
50.Kim Stanley Robinson - Red Mars (1992)
51.Walter M. Miller - A Canticle for Leibowitz (1959)
52.Jules Verne - Journey to the Center of the Earth (1864)
53.Ron Hubbard - Battlefield Earth (1982)
54.Neal Stephenson - The Diamond Age (1995)
55.Niven & Pournelle - Lucifer's Hammer (1977)
56.Michael Crichton - The Andromeda Strain (1969)
57.Kurt Vonnegut - The Sirens of Titan (1959)
58.Ursula K. Le Guin - The Dispossessed (1974)
59.Harry Harrison - The Stainless Steel Rat (1961)
60.Iain M. Banks - Player Of Games (1988)
61.Greg Bear - Eon (1985)
62.David Brin - Startide Rising (1983)
63.Gene Wolfe - The Shadow of the Torturer (1980)
64.Alfred Bester - The Demolished Man (1953)
65.Peter F. Hamilton - The Reality Dysfunction (1996)
66.Philip Jose Farmer - To Your Scattered Bodies Go (1971)
67.Iain M. Banks - Use of Weapons (1990)
68.Robert A. Heinlein - The Puppet Masters (1951)
69.Philip K. Dick - The Three Stigmata Of Palmer Eldritch (1964)
70.Arthur C. Clarke - The City and the Stars (1956)
71.Robert A. Heinlein - Have Space-Suit - Will Travel (1958)
72.Robert A. Heinlein - The Door Into Summer (1956)
73.David Brin - The Uplift War (1987)
74.Margaret Atwood - The Handmaid's Tale (1985)
75.John Wyndham - The Chrysalids (1955)
76.Connie Willis - Doomsday Book (1992)
77.Robert A. Heinlein - Citizen Of the Galaxy (1957)
78.H.G. Wells - The Invisible Man (1897)
79.Ursula K. Le Guin - The Lathe of Heaven (1971)
80.William Gibson - Burning Chrome (1986)
81.C. S. Lewis - Out of the Silent Planet (1938)
82.Mark Twain - A Connecticut Yankee in KA's Court (1889)
83.Clifford Simak - Way Station (1963)
84.Arthur C. Clarke - The Fountains of Paradise (1979)
85.Robert A Heinlein - The Past Through Tomorrow (1967)
86.Dan Simmons - Ilium (2003)
87.Edgar Rice Burroughs - A Princess of Mars (1912)
88.Julian May - The Many-Colored Land (1981)
89.John Brunner - Stand on Zanzibar (1969)
90.E. E 'Doc' Smith - Grey Lensman (1951)
91.David Brin - The Postman (1985)
92.Greg Bear - Blood Music (1985)
93.Philip K Dick - VALIS (1981)
94.Theodore Sturgeon - More Than Human (1953)
95.Lois McMaster Bujold - Barrayar (1991)
96.Clifford Simak - City (1952)
97.Stanislaw Lem - The Cyberiad (1974)
98.Edwin A. Abbott - Flatland (1884)
99.John Varley - Titan (1979)
100.Robert Louis Stevenson - Strange Case Of Dr Jekyll & Mr Hyde (1886)
Yazar: Manitu Zamanı: 17:15 0 yorumlama
Uyku icin 10 sihirli yiyecek
Uyku için 10 sihirli yiyecek
Uyku sıkıntısıyla karşı karşıyaysanız bu yazıyı okumanızı öneriyoruz.
Uykunuzu ve gününüzü kurtaracak 10 sihirli yiyecek huzurlarınızda...
1: Muz
Açık olarak söylemek gerekirse sarı bir poşet içindeki uyku hapları olarak adlandırabiliriz. Seratonin ve melatonin dışında aynı zamanda magnezyum içeren bu meyve, kaslarınızı gevşetip sizi rahatlatır.
2: Papatya Çayı
Sizi yatağa huzurlu bir şekilde yatıracak bir çaydan bahsediyoruz. Sakinleştirici özelliği sayesinde papatya çayı , kaygılı ve sinirli bir bünyenin en iyi panzehiridir.
3: Ilık Süt
Süt içeriğinde bulunan ve tripsin etkisiyle serbestlenen ve organizma için gerekli bir aminoasit olan triptofan sayesinde beyniniz yatışır ve daha sağlıklı bir uykuya dalarsınız. Elbette ki sıcak sütün yıllardır duyduğumuz birçok iyileştirici özelliğisayesinde psikolojik bir etkileşim de duyabilirsiniz.
4: Bal
Bitki çayınızın veya ılık sütünüzün içine atacağınız bir çay kaşığı kadar balın etkileri hiç de göründüğü kadar küçük değildir. İçeriğindeki şeker her ne kadar vücudu hareketlendirmeye niyetlense de, az miktarda glikoz oreksine dur işareti yapar. Oreksin son zamanlarda keşfedilmiş ve beyni hareketlinderen bir nörotransmiterdir.
5: Patates Az miktarda fırında pişirlmiş patatesin iyi bir gece uykusuna yardımcı olabileceğini pek sık duymadığınızı biliyoruz. Midenizi yormayacağı gibi, içeriğindeki tripofan sayesinde asit seviyesini düşürür. Etkiyi daha da artırmak için sütle birlikte püre kıvamına getirip yiyebilirsiniz.
6: Yulaf Unu Yulaf içeriğindeki melatonin sayesinde iyi bir uykunun en iyi ilaçlarındandır. Bir miktar Akçaağaç şerbetiyle karıştırsanız hem de lezzeti ile sizi büyüleyecektir.
7: Badem Bir avuç kalp dostu bu yemişlerden yediğiniz takdirde, sizi tatlı bir şekerlemeye götüren yolculukta en büyük yardımcınızı bulmuş olacaksınız. Hem tripofan içeriği hem de uygun ölçüde içerdiği kalsiyum sayesinde kaslarınızın rahatlamasına yarar.
8: Keten Tohumu
Hayat bazen ters gittiğinde ve siz de kendinizi kötü hissettiğinizde, 2 kaşık keten tohumunun sizlere yardımcı olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Süt veya yoğurt içine katabileceğiniz keten tohumu, omega 3 yağ asitleri açısından zengindir ve doğal bir moral verici etkisi bulunmaktadır.
9: Kepek Ekmeği
Bal kattığınız çayınız ile birlikte yiyeceğiniz bir ince dilim kepek ekmeği, vücuttaki insülinin biraz serbest kalmasına ve tripofan ile seratonininize ''uyku vakti'' mesajını yollamasını sağlamaktadır.
10: Hindi
Yılbaşını unutun. Güzel bir uykunun 2-3 saat öncesi, bir ince dilim kepek ekmeği üzerine koyacağınız küçük bir parça haşlanmış hindi eti yararlı olacaktır. İçeriğindeki tripofan sayesinde midenizde çok miktarda protein olmadığı zamanlarda bile sizi rahatlatır.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:15 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: sağlık
Ordan Burdan Sohbet Konulari
Eş-dostla sohbet için konular...
Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir... Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur...
Bir fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.
- İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır aksi halde kendi kendini sindirir.
- I harfinin üzerindeki noktaya ingilizler “Dedikodu” derler.
- Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.
- Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese onun tadını anlayamayız.
- Erkek Peygamber Devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.
- George Washington evinin bahçesinde marijuana yetiştirirdi.
- Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.
- Lübnan’da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir AMA erkek hayvanla yasaktır.
- Mc Donalds’ın karının % 40’ı çocuk menüsü satışından gelir.
- Her insanın dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır.
- Tarihi film Ben Hur’da çekim ekibinin farketmediği kırmızı bir otomobil görünür.
- Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesı onun özürlü olduğunu düşünmüştür.
- Hergün doğan çocukların ortalama yüzde 12’si yanlış Anne babaya verilmektedir.
- Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır. 1950’den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.
- Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir. Yarım kilo kadar çıkolata küçük bir köpeği öldürebilir.
- Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.
- Katil balinalar köpek balıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak öldürür.
- Donald Duck çizgi filmleri Finlandiya’da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.
- Ketçap 1830’lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.
- Suudi Arabistan’da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir.
- Uyurken, TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız.24. Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
- Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır.
- Boeing 747’nin kanatları, uçakla uçmayı ilk başaran Wright Kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
- Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class DA sunulan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40 bin dolar kar etmiştir.
- Kaplumbağalar kıçlarından DA nefes alabilirler.
- Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
- İnekler merdiven çıkabilir AMA inemezler.
- Ördeklerin ’vak’sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse bilmez.
- Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor, sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor.
- Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabiliyor.
- Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz.
İnanması zor AMA gerçek olan bilgiler!
Bazı gerçekler vardır. Duyunca aslında asla inanmazsınız. Ama bunlar gerçektir. İnanılamaz gerçeklerdir.
İşte aşağıda bu inanılması çok güç gerçeklerden bazılarını bulacaksınız.
1. Exxon’a ait bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra, iki tane deniz ayısı 80.000 dolar harcanarak temizlenmiş ve büyük bir törenle denize bırakılmışlar. Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri önünde bir mavi balina deniz ayılarını yemiş.
2. New York’ta yaşayan bir psikoloji öğrencisi kız boş odasını bir marangoza kiralar. Amacı onunla konuşup, adamın davranışlarını incelemek. Ama iki hafta sonra marangoz kızı bir balta ile parçalar.
3. Bonn’da iki gösterici, domuzların kesimevine barbarca götürülüp orada kesilmelerini protesto ederken, domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken, iki göstericiyi ezerek öldürürler.
4. Amerika’da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür. Belinden su-kaynatıcı’ya doğru bir kablo gitmektedir. Kadın hemen kalın bir tahta parçası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik şokundan ayırmaya çalışır. Adamın kolu iki yerinden kırılır. Sonradan anlaşılırki, kocası orada mutlu bir şekilde wallkman dinliyordur.
5. Iraklı bir terörist postaya bombalı-mektup verir. Posta ücreti eksik ödendiği için mektup kendisine geri postalanır. Herşeyi unutan terörist mektubu açınca parçalanarak ölür.
6. Su içmeden ve yemek yemeden yaşanabilecek en uzun süreyi, 1 Nisan 1979’da tutuklanan ve 18 Nisan’da konulduğu hücrede ölmek üzereyken bulunan 18 yaşındaki Avustralyalı genç elde etmiş.
7. Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69. 1707 ve 1782 yılları arasında yaşamış bir Rus kadının 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 ve 1765 yılları arasında dünyaya getirdiği belirlenmiş.
8. 1983 yılında ölen Washingtonlu Jon Brower Minnoch, bugüne kadar yaşamış en ağır kişiymiş. Minnoch, 635 kiloymuş.
9. Bir insanda ortalama 80 trilyon hücre bulunmaktaymış. Eğer bu hücrelerde bulunan kromozomlar hücrelerden çıkarılıp uç uca eklenebilseydi, 136 milyar kilometre uzunlukta olurdu.
10. Beynimiz aşağı yukarı 100 milyar sinir hücresi içeriyormuş. 18 yaşından sonra her gün bu miktarın bin kadarını kaybediyormuşuz.
11. Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 dereceymiş. Normal değer ise 35-37’dir.
12. En uzun kalp durması 4 saatmiş. Bir Norveçli, Aralık 1987’de denize düşmüş, kalbi durmuş, ancak vücut ısısının düşüklüğü nedeniyle yapılan müdahalelerle yeniden yaşatılmış.
13. 1970’de Chicago’da açık kalp ameliyatına giren 50 yaşındaki bir hemofili hastası için bin 80 litre kana ihtiyaç duyulmuş.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:13 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: ilginç
Evlilikte 'problem cozmenin' 9 yontemi
Evlilikte 'problem çözmenin' 9 yöntemi
Her evlilikte birtakım sıkıntılar yaşanabilir.
Eşlerin birbirlerini tanımaları ve uyum sağlamaları esnasında bazı pürüzler olabilir. Sevginin yıpranmaması ve mutluluğun zedelenmemesi için dikkat edilmesi gereken husus; bu sıkıntıları probleme dönüştürmeden aşmaktır.
1) Problem kitabı değil, çözüm anahtarı olun
Evlilikteki problemi çözmenin tek yolu problem çıkarmamaktır. Çünkü problem kitabının olmadığı yerde çözüm kitapçığı da olmaz. Ancak insan iradesi olmadan çıkan problem karşısında çözüme odaklanmak, problem kitabı olmak yerine cevap anahtarı olmak gerek.
2) Çözüme harcayacağınız enerjiyi panikle tüketmeyin
Problem karşısında problemi çözmeye harcayacağınız enerjiyi panikle tüketmeyin. Tıpkı düşman askeri gelmeden düşmana saldırıp mermisini tüketen asker gibi olmayın. Su-i zanlarla ve "ben öyle tahmin etmiştim. Eee, ben şöyle sanmıştım" cümleleriyle anlayıp dinlemeden hareket etmeyin. Problem yokken problem varmış gibi davranmayın. Unutmayın ki, tahrip kolay, tamir zordur. Bir sözle eşinizin kalp sarayını yıkabilirsiniz. Fakat bin sözle tamir edemezsiniz.
3) 'Keşke' dememeye çalışın
Sürekli yanlış yapıp, problem çıkararak eşinizi canından bezdirmeyin. "Artık canıma yetti senin kaprislerini çekemeyeceğim" dedirterek sevgisini kaybetmeyin. "Keşke şunu yapmasaydım, keşke bunu söylemeseydim. Keşke şimdiki aklım olsaydı" vb. sözleri söylemek zorunda kalmayın. Çünkü sevgi güneş gibidir. Siz gönül pencerelerinizi sonuna kadar açarsanız o güneş içeriye bol bol girer. Pencerelerinizi sıkı sıkıya kapatırsanız yol bulup içeriye giremez. "Benim güneşim bir yolunu bulup girer" demeyin. Sonuna kadar açık olan gönül pencerelerinden birine kayabileceğini göz önünde tutun.
4) 'Ama' silahından uzak durun
Hata yapmayan bir melek gibi davranmayın. Hep kendinizi müdafaa etmeyin. Eşiniz "şunu neden şöyle yaptın?" dediği zaman "ama" silahına sarılmayın. Ya da sürekli "ama ben öyle söylememiştim. Ama, ama" diye "ama" silahının arkasına gizlenerek eşinize ateş etmeyin. Karşınızda ateş edecek düşman değil, sevgisini kazanmanız gereken dostunuz var. Unutmayın "dostun attığı gül" düşmanın attığı silahtan daha çok yaralar.
5) Kendinizi polis hafiyesi sanmayın
Kimi eşler, eşlerinin yanlışlarını yüzlerine karşı dobra dobra söylerler. Kendilerini eşlerinin yanlışlarını araştırmakla görevli polis hafiyesi gibi görürler. Sebebi sorulduğunda "ben doğruyu söylüyorum. Onun yanlışını gösteriyorum. Onun iyiliğini düşünüyorum" diyerek kendilerini müdafaa ederler. Halbuki, her doğru her yerde söylenmez. Her doğruyu söylemek insanın görevi değildir. Bir lokma ekmek bile çiğnenmeden yutulmaz. Önce ağızda çiğnenir, mide özsuyuyla parçalanır. Sonra ince bağırsakta süzülür. Şayet çiğnenmeden yutulursa ya boğaza oturur ya da mideye.
6) İnatlaşmayın
Kimi eşler evlilikte çıkan problemlerde bir türlü çözüme yanaşmaz, inatlaşırlar. "Böyle yapayım da bu ona ders olsun" havasına girerler. Acaba hangi öğrenci "ben bu problemi çözmeyeyim de öğretmene ders olsun" diyebilir? Bu düşünceyle öğretmenle inatlaşarak "ben bu problemi çözmem" diyen öğrenci sınıfta kalmaya mahkûmdur.
7) Kindar olmayın
Problemlerin çözümünde kilit nokta kindarlıktır. Eşler arasında bir sıkıntı yaşanmış geçmiştir. Eşlerden birisi olayı unuturken diğeri günlerce "neden sen bana öyle söyledin? Neden şöyle davrandın? Niye bana hakaret ettin?" vb. sözlerle olayı günlerce gündemde tutarlar. Halbuki evlilikte problem olduğu zaman "şu an matematik dersindeyiz. Önümüzde bir problem var. Bunu çözmeliyiz" diyerek problem çözülmeli. Sonra da "zil çaldı ve matematik dersi bitti" diyerek matematik dersinden çıkılmalıdır.
8) Affedici olun
İnsan olmak hasebiyle eşiniz hata yapabilir. Sonra bunun farkına varıp özür dileyebilir. Affedici olun "Neden öyle yaptın?" vb. sözlerle hesaba çekmeyin. Kim affedici olursa o daima kazanır. Nitekim ayette de:
"Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir." (4.149) buyruluyor.
9) Evliliği çözüm bekleyen problem değil, yaşanması gereken mutluluk olarak görün
Yüzünüzde tebessüm gülleri açsın...Lisan-ı haliniz mutluluğun şarkısını mırıldansın. Mutluluk tülleri evinizin her yanını sarsın. Eviniz saadet sarayı, siz iyilik perisi eşiniz de o sarayın sevgili prensi olsun.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:12 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: anne-baba, kadin-erkek, toplumsal, türkiye
Gıda Uretiminde En Sagliksiz il Istanbul
Gıda üretiminde en sağlıksız il İstanbul
Türkiye'de en gıda üretiminde ve satışında en sağlıksız ilin İstanbul olduğu belirlendi.
Türk Sağlık-Sen’in Tarım Bakanlığı verilerine dayanarak gıda denetimiyle ilgili yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de ruhsatlı 27 bin 628 gıda üretim yeri ve 393 bin 112 gıda satış işletmesi ve gıda toplu tüketim yeri bulunuyor. Geçen yıl, bunlardan 212 bin 186’sı denetime tabi tutuldu, geriye kalan 180 bin 926 gıda tüketim ve satış işletmesi hiçbir şekilde denetlenmedi.
Araştırmaya göre, geçen yılki denetimlerde Türkiye genelinde gıda üretim işletmelerine toplam 3 bin 940 adet ceza kesildi, toplam 347 gıda üretim işletmesi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.
Gıda üretim yerlerine kesilen cezaların illere göre dağılımına göre, cezaların bin 301’i İstanbul’da bulunan gıda üretim işletmelerine kesildi. İzmir’de 392, Ankara’da 210 işletmeye ceza verildi. Böylece cezaların üçte birinin kesildiği İstanbul, gıda üretim yerlerinin bulunduğu en sağlıksız olduğu şehir oldu.
Araştırmaya göre, Türkiye genelinde ruhsatsız olarak yaklaşık 3 bin gıda üretim ve 25 bine yakın gıda tüketim ve satış yeri bulunuyor.
Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Türk Sağlık-Sen Başkanı Önder Kahveci, Türkiye genelinde 180 bin gıda satış ve tüketim işletmesinin denetlenmemesinin halk sağlığı için ciddi bir risk olduğunu belirtti ve önlem alınmasını istedi.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:11 0 yorumlama
Evdeki Dertleri Cozmenin Yollari
Evdeki Dertleri Çözmenin Yolları
Hepimiz evde elimiz kolumuz bağlı tamirci beklemek zorunda kalırız çoğu zaman. Halbuki öyle küçük bir sorundur ki halledemediğimiz. Evinizdeki küçük dertleri çözmenin yollarını sizin için derledik.
Ezilmiş Halılar: Halılarınızın ezilmiş yerlerini düzletmek için, ıslak bir bezle ılık ütüyü bu ezilmiş yerlerin üzerinde gezdirin. bu işlemi yaparken ütüyü çok fazla bastırmamaya çalışın. Ezilmiş olan kısımların dikleştiğini göreceksiniz. Gerekirse biraz da fırçalayabilirsiniz.
Çiçekleriniz Bozuluyorsa: Evinizdeki çiçekler bazen böcek yüzünden kurur. Onların çiçek köklerini yemelerini önlemek için sigara külünden yararlanın. Çiçek köküne dökeceğiniz küller, böceğin hastalanıp ölmesini sağlar.
Koltukların Tozunu Alırken: Elektrik süpürgeniz yoksa ve koltuklarınızın tozunu almanız gerekiyorsa, şu yöntemi uygulayın. Tozunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacaından hem oda tozlanmaz, hem de eşyalarınız tertemiz olur.
Güvelerden Kurtulmak İçin: Güvelerin dolaplarınızı istila etmelerini önlemek için, büyükçe bir portakal alın, üzerine kabuğu görünmeyecek kadar sık biçimde karanfil batırın. Bu karanfilli portakalı giyecek dolabınıza ya da sandığın bir köşesine koyun. Böylece güveleri giyecek dolaplarınızdan uzak tutmuş olursunuz.
Tahta Kapı ve Çerçeve Temizliği: Ellerinizin beyaz veya açık renge boyanmış kapı ve tahtalar üzerinde nasıl kötü izler bıraktığını bilirsiniz. Tahta eşyalar böyle kirlendiği zaman yapacağınız işlem şundan ibaret: Çiğ bir patatesi ortadan ikiye bölün ve lekeli yere hafifçe sürün. Lekeler hemen yok olacak ve eşya eski haline dönecektir. Ayrıca tahta eşyayı temizlemek için şu yöntem de çok etkilidir. İki çorba kaşığı çayı kaynar su içine atın. Su soğuduktan sora renkli kapı veya tahta eşyayı sünger yardımıyla bu su ile yıkayın. Yumuşak bir bezle kurutun.
Paslı Eşyalar: Makas ve bıçaklardaki pas lekesini çıkarmak için en iyi çare gazdır. Pas olan yeri birkaç defa gaza batırılmış bir bezle silin. Sonra da yünlü bir kumaş parçasıyla kurulayın.
Kahve Dökülürse: Üzerinize veya halıya kahve dökülürse, lekeyi soğuk suyla ıslattıktan sonra hemen birkaç damla gliserin ile çitileyin.
Çivi Çakmak İçin: Duvara büyük çivileri çakmak hiç de kolay değildir. İnsanı oldukça uğraştırır ve sıvanın dökülmesine de neden olabilir. Bunu önlemek için çiviyi çakmadan önce sabuna bulayın. Böylece çivi duvara kolayca girer.
Alüminyum Kaplar: Alüminyum kapların zamanla kararması, insanın mutfakta çalışma zevkini kaçırır. Halbuki bunu kolayca önlemek mümkündür. Alüminyum kaplarınızı su ve bolca sirke koyarak kaynatın. Hepsi pırıl pırıl olacaktır. Bakır tencerelerinizi ve bu malzemeden yapılan diğer tüm eşyalarınızı da, kaya tuzu ve sirke ile silerek ilk günkü ışıltısına kavuşturabilirsiniz.
Çatal-Bıçaklar: Bulaşık makinesi çatal, bıçaklarınızı karartıyorsa, bunu önlemenin kolayı var. Bulaşık makinesinin deterjan gözüne ayda bir kere olmak üzere çamaşır suyu koyun. Böylece çatal ve bıçaklarınızın kararmasını engellediğiniz gibi onları parlatmış da olursunuz.
Tahta Kaşıklar: Mutfakta kullanılan tahta kaşıklar renklerini çabucak kaybeder, kahverengine dönüşürler. Bunu bir dereceye kadar önlemek istiyorsanız, tahta kaşıkları, duru suda iyice ıslattıktan sonra kullanırsanız daha iyi netice alırsınız.
Fincandaki İzler: Kahve ve çay bazen fincanlarda çıkmayan lekeler bırakır. İşte acil ve etkili bir çözüm. Nemli bir havluyu deterjanlı suya batırıp çıkarın ve lekenin üzerini ovuşturarak silin. Diğer bir yöntem ise diş macunu ile temizlemektir. Kahve lekesi çıkarmak ise, özellikle kahve kuruduktan sonra tam bir eziyettir. Fakat tüm zor lekelerden olduğu gibi kahve lekesinden de kurtulma imkanınız var. Bunun için eczaneden temin edebileceğiniz gliserinle bir bezi ıslatıp, lekeli yeri silin.
Pırıl Pırıl Çaydanlık: Çok sevdiğiniz çaydanlığınız, zamanla mat bir görünüme bürünebilir. Yarım bardak sirkeye bir tutam tuz atıp, sert bir süngeri buna batırarak çaydanlığı silmeyi deneyin, eski parlaklığına hemen kavuştuğunu göreceksiniz.
Tavalardaki Lekeler: Teflon tavalarınızda oluşan lekeleri çıkarmak için, bir bardak suya 2 çorba kaşığı karbonat ve yarım su bardağı sirke karıştırın. Sirkeli ve karbonatlı suyu teflon tavanızın içine dökün ve 10 dakika kaynatın. Lekelerin kolayca çıktığını göreceksiniz.
Blendır ve Çelik Tencereler: Mutfakların vazgeçilmez yardımcılarından blendırları temizlemek epey yorucudur. Fakat, pratik bir yolla bunun üstesinden kolayca gelebilirsiniz. Bunun için, blendırın yarısına kadar, ılık su doldurun ve çalıştırın, içindeki tüm lekelerin çıktığını göreceksiniz. Yemek yaparken çelik tencereniz yandıysa, sakın üzülmeyin. Tencerenizi yeniden pırıl pırıl yapabilirsiniz. Bunun için 1 tatlı kaşığı karbonat ve 1 fincan sirkeyi tencerenizde kaynatın. Hem üzerine işleyen kara lekeler çıkacak, hem de tencereniz tertemiz olacaktır.
Fırın Izgaraları: Özellikle fırında et kızarttığınız zaman, ızgaralar çok kirlenir. Yıkarken de, ızgaraları temizlemek biraz zor gelebilir. Fakat ızgaraları ıslatıp, ponza taşıyla ovarsanız tüm yağların ve lekelerin çıktığını, ızgaranın pırıl pırıl olduğunu göreceksiniz.
Güzel Kokulu Mutfaklar: Bazen yemek kokularıyla sarılıp, nefes alınamayacak duruma gelen mutfağınızın güzel kokmasını ister misiniz? Bunun için, kalorifer üzerine koyduğunuz su dolu bir kabın içine birkaç damla güzel kokulu parfüm damlatın. Kalorifer yandığı sürece bu koku mutfağınıza yayılır.
Muşambaya Salça Damlarsa: Mutfağınızda yerde veya masanızın üzerine serili muşambaların üzerine salça damladıysa, çok kolay yöntemle bu lekeden kurtulabilirsiniz. Bir miktar asetonu bir bezin üzerine döküp, muşambalarınızı bununla silin, lekenin yok olduğunu göreceksiniz.
Kararmayan Vazolar: Eğer altın kaplamalı çelik vazonuzun zamanla mat bir görünüm aldığından yakınıyorsanız, saf alkole batırılmış bir pamukla silerek, eski parlaklığına kavuşmasını sağlayabilirsiniz.
Şişelerin Dibindeki Yosunlar: Su şişelerinin dibi zamanla yosun tutar. Bu da hem kötü görüntüye, hem de pis kokuya yol açar. Bunu yok etmek için, şişelerin içine gazete parçaları atıp, içine su doldurun. Birkaç saat sonra çalkalayın. Ve gazete parçalarını içinden çıkartın. Daha sonra deterjanlı sıcak suyla yıkayın. Böylece yosunlardan kolayca kurtulmuş olursunuz.
Tabaklardaki Minik Çatlaklar: Yemek takımınızdaki tabakların çatlaklar sebebiyle kırılmalarından ve takımın bozulmasından korkuyorsanız, çatlak tabağı bir tencereye yerleştirip süt ile doldurun. Çok kısık ateşte 45 dakika kaynatın ve soğumaya bırakın. Çatlaklardan eser kalmayacaktır. Aynı işlemi, tüm porselen objeleriniz için deneyebilirsiniz.
Ütünüz Leke Bırakıyorsa: Ütü yaparken zaman zaman tabanı yapışır ya da leke tutar. Fakat ütünüzün altını tuz ve sirkeyle silerseniz leke tutmasını ve ütülediğiniz çamaşıra yapışmasını önlemiş olursunuz. Tabii bu silme işlemini, ütü soğukken yapmanız ve sildikten sonra bir süre bekletmeniz gerekiyor.
Uzun Ömürlü Mumlar : Özellikle romantik yemeklerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Mumların ömrünü uzatmak için, kullanmadan 2 saat önce buzdolabının derin dondurucusuna koyup bekletin. Böylece, mumun eriyip masa örtüsüne damlamasını, ya da şamdanda çıkarılmayacak izler bırakmasını önlemiş olursunuz.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:11 0 yorumlama
Internet Arkadasligi Sahte mi?
İnternet arkadaşlığı sahte mi?
Sheffield Hallam University’de gerçekleştirilen bir araştırmada, son zamanlarda yaygınlaşan Facebook, MySpace, Bebo gibi sitelerin arkadaşlıkları güçlendirmediği ortaya koyuldu.
LONDRA - Araştırmada, web sitelerinin arkadaşlıkların temelini nasıl değiştirdiği inceledi.
Sosyal network aracılığı ile insanlar yüzlerce, binlerce arkadaş ediniyorlar.
Fakat araştırmacılar ‘gerçek’ bir arkadaşın ancak yüz yüze kurulan ilişkilerde gerçekleştiğini açıkladı
Sheffield Hallam Üniversitesi araştırma görevlisi Dr. Will Reader, “Bu sitelerde arkadaş sayısı bir sürü olsa bile, yakın arkadaşlıklar yüz yüze ilişkilerdeki gibi az sayılarda” dedi.
2004 yılında, Harvard Üniversitesi üyeleri tarafından kurulan Facebook’un dünyada 34 milyon kullanıcısı bulunuyor. Rupert Murdoch’un şirketi News Corporation’ın 2005 yılında satın aldığı MySpace 200 milyon üyeye sahip.
Araştırmada 200 kişinin verdiği cevaplardan alınan sonuçlarda, yüzlerce arkadaş arasında ortalama 5 arkadaşın ‘gerçek’ olduğu tespit edildi. Sonuçlarda 200 kişinin yüzde 90’ı yüz yüze ilişkileri gerçek arkadaşlık olarak değerlendirdikleri ortaya çıktı.
Dr. Reader “Arkadaşlıklarda temel altyapı güvendir. Biz arkadaşlık kurmak için vakit ve güç sarf ediyoruz. Bizim görmek istediğimiz o kişinin de bize vakit harcadığı ve gerektiği zaman yanımızda olması. Bu yüzden internet sahte ilişkiler yaratıyor” dedi.
Yazar: Manitu Zamanı: 17:10 0 yorumlama
İlgili Başlıklar: bilişim, birey, dostluk, kadin-erkek, sosyal