30 Ekim 2007 Salı

29 Ekim Kutlu Olsun

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı :))


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı büyük coşku ile kutlandı. Bütün Türkiye'nin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Büyük önder Atatürk'ün en büyük ve en anlamlı mirasına sahip çıkabilmek dileğiyle daha nica Cumhuriyet bayramlarına...

OSYM Dize Geldi

ÖSYM bazı sınavların sorularını da yayınlamıyordu. Özellikle KPSS soruları sınavdan sonra basınla paylaşılmıyordu. Böyle anlamsız yönleriyle bir kurum.. Şimdi de bir aday sınavını inceletmek istiyor ve ÖSYM kaskatı tavrı ile olmazz diyor.. Tabi mahkeme kararına kadar. Hayırlı uğurlu olsun. Demokratik hayat için önemli bir adım.


ÖSYM'yi dize getirdi


ÖSYM'yi dize getirdi İzmir'de 2005 yılında girdiği sınavı kazanamayınca ÖSYM'ye açtığı davayı sonunda kazandı.

İzmir'li eğitimci Metin Biniş'in üniversite mezunu kızı Mine Biniş 25 Eylül 2005 tarihinde ÖSYM Başkanlığı'nca yapılan 2005 Sayıştay Denetçi Yardımcısı Adaylığı Eleme Sınavı'na girdi. Sınavı kazanamayan Mine Biniş, bu sınavın sorularının ve cevap anahtarının kendisine gönderilmesi, sınavda kaçıncı olduğunun bildirilmesi için ÖSYM Başkanlı'na başvurdu. Mine Biniş, 45982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun ilgili hükümleri gereği yaptığı başvuruya olumsuz yanıt gelince mücadele başlattı. 2 yıl süren hukuk mücadelesini kazanan Biniş'e, ÖSYM tarafından istediği belgeler mahkeme kararıyla gönderildi. Kızın babası Metin Biniş, “Mücadelemiz tam iki yıl sürdü. Sonunda kazanan taraf olduk. Sanıyorum ÖSYM'nin yaptığı pekçok mesleki sınava girip sonucunu merak edenler için önemli bir sonuç, onlara da yol açıldı” dedi.

ÖSYM Başkanlığı Mine Biniş'in 2005 yılında yaptığı başvuruyu, ‘Sadece ÖSS soru ve cevap anahtarlarının, sınavdan hemen sonra yayınlamak isteyen basın ve yayın kuruluşlarına telif hakları ÖSYM'de kalmak üzere, belli bir bedel karşılığı verildiği, bunun dışındaki istekler ile önceki sınavlara ilişkin taleplerin kabul edilmediği’ gerekçesiyle reddetti. ÖSYM'nin yanıtında şöyle denildi:
“Merkezimizde ÖSS dışında hazırlanıp uygulanan sınav sorularının Merkezimiz elemanları tarafından hazırlanmadığı, bu soruların hazırlanması ve denetlenmesi için üniversite öğretim elemanları ile uzman kişilere önemli miktarlarda telif ücretleri ödendiği, dar konu alanlarında birbirini tekrarlamayan soru hazırlamanın son derece zor olduğu, bu soruların üzerinde gerekli istatistiksel çalışmaların yapılması suretiyle geliştirilmesine ve ileride tekrar kullanılmasına gereksinme bulunduğu hususları göz önünde tutularak, ÖSS dışındaki sınavlarda kullanılan testlerin gizlilikleri korunmakta ve bu testler isteklilere verilmemektedir. Ayrıca, sınav sonuç belgesinin üzerinde verilen bilgiler dışında bilgi verilmesi mümkün değildir.”

BELGELERİ MAHKEME KARARIYLA ALDI
ÖSYM Sınav Hizmetleri Müdürü F. Feza Kart imzasıyla gelen olumsuz yanıt üzerine Biniş, Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na başvurarak talebinin karşılanmasını istedi. Kurul, Biniş'in sınavda kaçıncı olduğuna ilişkin bilgi verilmemesinde ÖSYM'yi haklı bulurken, sınav soruları ile cevap anahtarının gönderilmesi gerektiği kararını aldı ve bunu ÖSYM'ye bildirdi. ÖSYM Başkanlığı, Kurul'un bu kararı üzerine, soru ve cevap anahtarını vermemek için Ankara 4'üncü İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Ancak mahkeme davayı reddetti.

Davanın reddedilmesinin ÖSYM tarafından kızına bildirildiğini belirten özel bir dersanenin müdürü Metin Biniş şunları anlattı:
“Bunun üzerine, mahkeme kararının uygulanması için bir kez daha ÖSYM Başkanlığına dilekçe ile başvurduk. 65 sayfa soru kitapçığı ve cevap anahtarının gönderilmesi için kitapçığın kopyalama ve posta masrafı olarak 15 gün içinde ÖSYM hesabına 30 YTL yatırmamız istendi. Bu parayı da yatırdıktan sonra kitapçığa ve cevap anahtarına ulaştık. Talep başvurumuz 18 Ekim 2005'deydi. Tam iki yıl sonra isteğimize ulaştık. Kızım şu anda doktora öğrencisi. Branşıyla ilgili pekçok sınava girip çıkıyor. Girdiği sınavların sorularını, cevaplarını öğrenmek hakkı. Biz bu hakkı uzun süren bir mücadele sonucunda kazandık. Pek çok aday için bir yol açtığımızı umuyorum. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun bazı kurumlarca uygulanmadığı, ancak üzerine gidilirse uygulanabileceği de bu süreçte ortaya çıktı.”

Nesrin COŞKUN/İZMİR / DHA

116 Senelik Portakal

116 yıllık portakal

116 yıllık portakal İngiltere'de, 116 yıl önce bir madencinin maden ocağındaki patlamada hayatını kaybettiği gün beslenme çantasında bulunan portakal, Staffordshire bölgesindeki bir müzede sergileniyor.

Stoke-on-trent kenti Etruria yöresindeki Racecourse maden kömürü ocağında 1891'de meydana gelen patlamada ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Joseph Robert'a ait portakal, bir meyve kurusu görüntüsü veriyor.

Arkasında bir eş ve 6 çocuk bırakan 37 yaşındaki Roberts'ın ailesine teslim edilen tek eşyası olan beslenme çantasının içindeki portakal, zaman içinde iyice kuruduğu için, sallandığında çekirdek sesi duyulabiliyor.

Potteries Müzesi sözcüsü Deb Klemperer, Roberts'ın torununun çocuğu Pam Bettaney tarafından yıllar sonra müzeye bağışlanan portakalın yalnızca bir meyve kurusu olarak görülebileceğini, bu meyveyi hikayesi ilginç olduğu için sergilediklerini ifade etti.

Korkutan Beyaz Kopukler

Korkutan beyaz köpükler


İZMİT Körfezi'nde yaklaşık 10 günden beri görülen ve deniz yüzeyini kaplayan beyaz madde, azalması beklenirken tam aksine daha da arttı. Bugün Körfezin özellikle İzmit açıkları, bembayaz bir görünüme bürünürken, TÜBİTAK'tan yapılan açıklamada bu maddenin toplu balık ölümlerine yolaçabileceği uyarısında bulunululmuş.

Çevre İl Müdürlüğü ile Tarım İl Müdürlüğü ekiplerinin yanı sıra, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nden gelen ekiplerin de yakın takibe aldığı beyaz madde, azalması beklenmesine rağmen arttı. Bugün öğlen saatlerinde körfezin Hereke Beldesi'nden itibaren doğu ucuna doğru denizin neredeyse tamamına yakın bölgesi bu maddeyle kaplandı.

Alınan numunelerle ilgili incelemelerini sürdüren, ancak henüz sonuçlanmadığını bildiren TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi yetkilileri ise bu maddenin toplu balık ölümlerine yolaçabileceği uyarısında bulundu. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkan Vekili Prof. Dr. Önder Yetiş imzasıyla bugün yapılan yazılı açıklamada da bu oluşumun Marmara Denizi'nin değişik noktalarında da gözlendiği belirtildi. Açıklamada, bunların fitoplankton olarak tanımlanan tek hücreli bitkisel orfanizmalardan ‘Diatomlar’ın zamansız aşırı çoğalması ve bununla gelişen biyolojik döngünün sonucunda ortamda çözünmüş organik maddenin artmasıyla oluşmuş olabileceği belirtildi. Açıklamanın bir bölümünde ise “Bu durum deniz canlıları için tehlikeli olup, toplu balık ölümlerine neden olabilmektedir” denilirken, İzmit Körfezi'ndeki bu değişimin takip edilmekte olduğu vurgulandı.

Ergün AYAZ/İZMİT (Kocaeli), (DHA)

Akbilde Aktarma Kaldirildi

İstanbul'da ulaşımda entegrasyon çerçevesinde, geçen yıl başlatılan tek bilet uygulamasındaki 90 dakikalık aktarma süresi, yarından itibaren tüm toplu taşıma araçlarında 2 saate çıkarılacak.


İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, ulaşımda entegrasyon çerçevesinde 1 Temmuz 2006 tarihinde tek bilete geçilen ve TCDD, Özel Halk Otobüsleri, deniz motorlarının da entegrasyona dahil edildiği sistemde, yeni düzenlemeler yapıldı.

Kademeli fiyat sisteminin uygulanacağı belirtilen yeni düzenlemeyle, şimdiye kadar tüm toplu taşıma araçlarında uygulanan ve 90 dakika olan aktarma süresi, yarından itibaren 120 dakikaya çıkartılacak. Daha önce aynı hatta aktarmalara imkan tanımayan ve tam akbil ile ücretlendirilen yolculuklarda aynı hatta da aktarma yapılabilecek.

Uygulamada, toplu taşıma araçlarına birinci binişler 1,25 YTL olacak, ancak 2 saatlik süre içinde, her aktarma için 62 kuruş aktarma ücreti ödenerek 5'i aktarma olmak üzere toplam 6 yolculuk yapılabilecek.

İkisi aktarma, biri ilk biniş olmak üzere 2,5 YTL'ye yapılan toplam 3 yolculuk ile 1,25 YTL'ye yapılan ilk binişlerin fiyatlarında ise herhangi bir fiyat değişikliği olmayacak. Sürekli akbilde de ''günlük, haftalık, 15 günlük ve bir aylık'' tam ve öğrenci fiyatları aynen korunacak.

METROBÜS VE METRO HATTINDA İNDİRİM SÜRECEK

Yılbaşına kadar yüzde 50 indirimli bilet uygulaması yapılan Topkapı-Avcılar Metrobus Hattı ile Edirnekapı-Sultançiftliği arasındaki hafif metro hattında uygulama ilk binişlerde 62 kuruş, aktarmalarda 31 kuruş indirimli olarak sürecek. Açıklamada, Temmuz 2005 ile Haziran 2006 tarihleri arasında kentte 618,4 milyon, Temmuz 2006 ile Haziran 2007 tarihleri arasında ise 799 milyon yolcu taşındığına dikkat çekilerek, entegrasyonun başladığı tarihten itibaren akbilli yolcu taşıma sayısında yüzde 29 oranında bir artış olduğu bildirildi.

AA

Yanlis Bilinen Dogrular :))

Herkes bunları DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR zannediyordu: Meğer yanlış zannedilen DOĞRULAR mış

Halk arasında bilinen, ancak hurafe sayılan pek çok inanışın tıbben gerçek olduğu deneylerle kanıtlanıyor. İngiliz Independent gazetesi "Tıbbi mitler: İlginç ama doğru" başlığıyla bu inanışlardan bazılarını derledi:

Şişmanlar daha neşelidir

Kanada'daki Lakehead Üniversitesi'ndeki bir grup psikolog, kişilerin vücut-kütle endeksi ile ruh hallerini karşılaştırdı. Endeksi yüksek olanların depresyon oranlarının düşük olduğu ortaya çıktı.

Aşk gerçekten tedavi edilebilir

Bazı araştırmacılara göre aşk, beyindeki dopamin adlı kimyasalla bağlantılı bir duygudur. Beyinde üretilen melatonin hormonu dopamini bastıran etki yapar. Karşılık görmeyen romantik aşka yakalanmış birine melatonin verilmesi kişiyi tedavi eder.

Çok duş almak beyne zarar verir

Suda bulunan mangan adlı element, solunum yoluyla geçerek vücuda zarar verir. Özellikle beyinde kümelenerek, titreme ve uyuşukluk belirtilerini içeren Parkinson benzeri rahatsızlıklara neden olur.

Köpekler meme kanserine neden olur

Münih Üniversitesi'nin araştırmasına göre, meme kanserine yakalananların kediden çok köpek besledikleri belirlendi. Bu hastaların yüzde 79,7'si tanı konmadan önce köpeklerle doğrudan temastaydı. MMTV adlı hayvanlarda da kansere yol açan virüsün insana köpeklerden geçebildiği tespit edildi.

Fıstık diş ağrısına iyi gelir

ABD'de Charles Weber adlı araştırmacı diş apsesini tedavi etmek için bir gün boyunca belirli aralıklarla keju fıstığı cashew) yiyerek beslendi. Deneme sonunda yarasının iyileştiğini söyleyen Weber, kejunun içindeki asitik maddelerin dişteki bakterileri öldürdüğünü belirtiyor.

Güneşli günlerde erkekler şiddete daha fazla eğilimlidir

İsrail'deki Ben Gurion Üniversitesi'nden bir ekibin dört kıtada yaşanan şiddet içeren olaylarla ilgili araştırmasında, cinayetlerin yaz aylarında üç kat arttığı ortaya çıktı. Uzmanlar, şiddete meyilli kişilerde serotonin hormonunun daha düşük olduğunu kaydetti.

Jet lag akıl hastalıkları yaratır

Uçakla yolculukta, saat farklarından dolayı kişinin vardığı yere fiziksel olarak adapte olamaması (jet lag), aynı zamanda akıl sağlığını da etkiler. Kişinin vücut ritmini düzenleyen melatonin hormonunun fazla salgılanması şizofreniye varabilen rahatsızlıklar yaratır.

Sigara zayıflatır söylentisi yanlış

Sigaranın insanların iştahını kapayarak zayıflamaya yol açtığı söylentileri yalanlandı. Avustralya New South Wales Üniversitesi uzmanları sigara içmenin kasların zayıflamasına yol açtığını, bunun iç organlarda bulunan yağların eridiği anlamına gelmediğini söyledi.

Alzheimer Artiyor

Alzheimer artıyor

Alzheimer Derneği Genel Sekreteri ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Davranış Nörolojisi ve Hareket Bozuklukları Birimi Öğretim Üyesi Dr. Haşmet Hanağası, alzheimer hastalığının dünyada giderek artan yaşlı nüfus nedeniyle her geçen yıl daha büyük bir sağlık problemine dönüştüğünü söyledi.

Trabzon'da düzenlenen Ulusal Farmakoloji Kongresi'ne katılan Hanağası, AA muhabirine yaptığı açıklamada, alzheimer hastalığının 65 yaşından sonra görülen en sık bunama nedeni olduğunu belirterek, Alzheimer 65 yaş üstündeki hastalarla yapılan çalışmalarda tüm bunama nedenlerinin yaklaşık 3'te 2'sinin oluşturduğunu kaydetti.

Hanağası, Alzheimer hastalığının, dünyada giderek artan yaşlı nüfus nedeniyle her geçen yıl daha büyük bir sağlık problemi olarak karşımıza çıktığını ifade ederek, “Bu artış büyük oranda gelişmekte olan ülkelerde olacak. Şimdiye kadar alzheimer için kanıtlanmış en önemli risk faktörü yaştır. Alzheimerin görülme sıklığı 65-70 yaşları arasında yüzde 4-5 iken, her 5 yılda bir katlanarak, artarak 90'lı yaşlarda yüzde 50'ye kadar ulaşır.

Tamamı kesin olmamakla beraber alzheimer için diğer risk faktörleri arasında kadın cinsiyet, düşük eğitim, ailede bunama, down sendromu öyküsü, kafa travması, öz geçmişte tedavi gerektiren depresyon, hipertansiyon, inme gibi koroner hastalıklar ile diyabet ve obezite gibi nedenler sayılabilir” diye konuştu.

Hanağası, klinik olarak alzheimerin, başta bellek olmak üzere tüm düşünce işlevlerini etkileyerek, hastaların geçen zaman içinde günlük yaşam aktivitelerinde giderek daha bağımlı hale geldiklerini belirterek, şunları söyledi:

“Hastalığın son evresinde hastalar tamamıyla bakım hastası halindedir. Klinik bulgulara sıklıkla nöropsikiyatrik-davranışsal semptomlar da eşlik eder. Yürüme bozukluğu ve nöbetler hastalığın geç evrelerine kadar görülmezler. Günümüzde alzheimer hastalığı için elimizdeki tedavi seçenekleri sınırlıdır. Ayrıca kullanılan ilaçlar hastalığın nedenleri ve ilerlemesinden çok sonuçlarına etki eder gibi gözükmektedirler.

Alzheimer hastalarında depresyon, halüsinasyon, hezeyan, uykusuzluk gibi nöropsikiyatrik davranışsal semptomlar sıklıkla görülür.

Alzheimer hastalıklarda davranışsal semptomlara yönelik ilaçları seçerken çok dikkatli olunmalıdır.”

Son yıllarda alzheimer tedavisinde kullanılan ilaçların maliyetleri konusunda Türkiye ve dünyada yoğun tartışmalar yaşandığına dikkati çeken Hanağası, “Bu ilaçların maliyetlerinin tedavideki yararları ile karşılaştırılınca çok fazla olmadığı konusunda fikirler ve yayınlar vardır. Dünya genelinde 25 milyondan fazla olan alzheimerli hastaların sayısının 2050 yılında 100 milyonu geçeceği tahmin edilmektedir. Önümüzdeki yıllarda alzheimer hastalığının tedavisi kadar koruyucu tedavi yaklaşımları da önemli yer tutacaktır.”

Hanağası, alzheimer hastalığı için risk faktörleri bulunan bireylerin belirlenerek kişiye özgü tedavi yaklaşımlarının yakın gelecekte geliştirileceğini kaydetti.

Kanseri Neler Tetikliyor?

Kanseri neler tetikliyor?


21 ünlü uzman tarafından yapılan ve beş yıl süren araştırmadan kanserle ilgili şu sonuçlar çıktı.


Günde 1 porsiyon köfte bile kanser riskini artırıyor

Beş yıl süren araştırma sonucuna göre günde bir dubleden fazla içki de kanseri tetikliyor

Dünya Kanser Araştırmaları Fonu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kırmızı et ve alkol çok az miktada tüketilse bile kanser riskini artırıyor. Kamu sağlığı, diyet ve beslenme konusunda 21 dünyaca ünlü uzman tarafından yapılan ve beş yıl süren araştırmaya göre, günde 100 gram bile kırmızı et tüketmenin özellikle bağırsak kanseri riskini artırdığı belirlendi.

Uzmanlar tarafından yayınlanan tavsiye raporunda günde 80 gramın üzerinde kırmızı etin kesinlikle tüketilmemesi gerektiği kaydedildi. Rapora göre, alkol tüketiminin ise sıfır olması gerekiyor. Erkekler günde iki bardak, kadınlar ise bir bardak alkolü geçtiklerinde kanser riski katlanıyor.

HANGİ MENÜDE KAÇ GRAM ET VAR?

*Hamburger'deki köfte 110 gr.

* İskender 120 gr.

* Bir porsiyon köfte 100 gr.

Organik gıda kanser düşmanı

ORGANİK gıdalar üzerinde bugüne kadar yapılan en büyük araştırmanın sonuçlarına göre, organik besinler diğer besinlerden çok daha sağlıklı. 4 yıl süren ve tam 24 milyon dolar harcanan araştıma sonucunda organik meyve ve sebzelerin yüzde 40 daha fazla antioksidan içerdiği, diğer meyve sebzelere oranla demir ve çinko açısından çok daha zengin olduğu belirlendi.

Organik yöntemlerle üretilen sütte ise antioksidan oranı yüzde 90 daha fazla olabiliyor. Organik besin tüketenlerde kanser ve kalp rahatsızlıkları azalıyor. Bu araştırmayla AB hükümetlerinin organik yiyeceklerle ilgili tavsiye kararları alması bekleniyor.

28 Ekim 2007 Pazar

MEB'den Karsiliksiz Burs

Bakanlık maddi durumu iyi olmayan öğrencilere karşılıksız burs veriyor. Peki nasıl başvuru yapılacak ?

Milli Eğitim Bakanlığının(MEB), ilköğretim ve ortaöğretimde eğitimlerini sürdüren başarılı veekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere verilen karşılıksız bursu 2008 yılında 62 YTL 855 YKr'ye çıkarılacak.

Başarılı ve ekonomik durumu yerinde olmayan ilk ve ortaöğretim öğrencilerine bu yıl aylık 58 YTL 02 Ykr olarak verilen burs miktarı 2008 yılı içerisinde aylık 62 YTL 855 YKr'ye yükseltilecek. 2008 yılında burslardan yararlanan öğrenci sayısının 150 bine çıkarılması planlanıyor.

Üç aylık olarak ödenen burs miktarı öğrencilerin adına açılan hesabayatırılıyor. Öğrenciler ortaöğretim eğitimi sonuna kadar burs alabiliyor.

Ortaöğrenim Burs ve Yurtlar Dairesi Başkanlığı tarafından ekonomik durumu yerinde olmayanlara katkı amacıyla yürütülen burs hizmetleri sayesinde öğrencilere eğitimlerini sürdürebilme imkanı sağlanıyor.

MEB yetkililerinden edinilen bilgiye göre burs alan kız öğrencisayısında da artış oldu. 2002 yılında bursluluktan yararlanan kız öğrencilerin oranı yüzde 42 iken, 2007 yılı içinde bu oran yüzde 47'lere yükseldi. Burs için taleplerin çoğunlukla doğu illerinden geldiği ancak nüfus oranına bakıldığında en fazla bursun İstanbul'daki öğrencilere verildiği belirtildi.

BURS İŞLEMLERİ DE ELEKTRONİK ORTAMDAN YAPILACAK

MEB'in e-devlet uygulaması burs işlemlerinde de uygulamaya konuldu. Yazışmalar kaldırılarak, tüm burs hizmetleri bundan sonra elektronikortamdan yapılacak.

Burs almak isteyen öğrenciler bakanlığın "http://ilsis. meb. gov. tr"internet adresindeki e-burs modülü üzerinden başvuru dahil tümişlemlerini yapabilecekler.

MEB yetkilileri, okul müdürlerinin de burs hizmetleri ile ilgili tümişlemleri bu adresten yapacaklarını bildirdi.

IBB Burs Sonuclari Aciklandi - Burs, Burslar, Burs Ara

İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yılın burs müracaat sonuçlarını açıkladı. Geçen yıl 40 bin öğrenciye burs veren belediye, bu yıl sayıyı artırarak 50 bin öğrenciye burs vereceğini açıklamıştı. Burs almaya hak kazanan öğrencilerin Kasım'a kadar belirtilen yerlerden gerekli evrakları teslim etmesi gerekiyordu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından 2007-2008 eğitim ve öğretim yılında verilecek eğitim yardımlarının sonuçları açıklandı. Belediye’nin www.ibb.gov.tr adlı internet sitesinde kimlerin burs almaya hak kazandığı ve hangi evrakları getirmeleri gerektiği açıklandı. Burs almaya hak kazanan öğrencilerin istenen evrakları en geç 7 Kasım’a kadar Saraçhane, Taksim ve Kadıköy’den teslim edebilecekler.

Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı'na bağlı Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce, 2007-2008 eğitim ve öğretim yılında verilecek eğitim yardımları müracaatlarının, 20 Eylül’de başlamıştı. lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, özel üniversitelerde ÖSYM tarafından yüzde 100 burslu yerleştirilen öğrenciler ile öğrenim giderlerinin tamamı üniversite tarafından karşılanan ve başka bir yardım almayan öğrenciler burs için müracaatta bulundu.

Geçtiğimiz yıl 40 bin öğrenciye eğitim yardımında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yıl sayıyı artırarak 50 bin öğrenciye burs veriyor. Eğitim yardımı almaya hak kazanan öğrenciler 7 ay boyunca burslarını alabilecek. 2007-2008 yılı eğitim yardımlarının belediyeye maliyeti ise 36 milyon 680 bin YTL.

Burs almaya hak kazanan öğrencilerin alacağı aylık burs miktarı ise şöyle;
Önlisans ve Lisans öğrencisi: 100 YTL
Yüksek Lisans Öğrencisi:150 YTL
Doktora öğrencisi: 250 YTL
SONUÇLARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Alarko Toplulugu Bursu

ALARKO TOPLULUĞU MENSUPLARININ ÇOCUKLARI İÇİN VERİLEN BURSLAR

Bursların Kapsamı

Topluluk mensuplarının çocuklarına yönelik burslar; liseye ve üniversiteye giden çocukları kapsıyor.

Bursların Koşulları:

Burslar karşılıksız olup, herhangi bir hizmet veya yükümlülük gerektirmez. Burs alan öğrenci, düzenli bir öğrenci yaşamının gereklerini yerine getirmeyi, okuluna derslerini aksatmadan devam etmeyi kabul eder. Öğrenimin aksatılması halinde burs iptal edilir; ancak, resmi belgelere dayanan hastalık veya mazeretler sebebiyle öğrenimin aksaması halinde, burs verme süresinin uzatılıp uzatılamamasına karar verme yetkisi Alarko Eğitim-Kültür Vakfı'na aittir. Alarko Eğitim-Kültür Vakfı gerekli gördüğü hallerde verdiği bursu hiçbir sebep göstermeksizin iptal etme hakkına sahiptir. Öğrencinin anne veya babasının Alarko Şirketler Topluluğunda en az 5 yıl çalışıyor olması gerekmektedir. Öğrencinin ailesinin 2006 yılı net gelirinin 11.500.-YTL'nin (ücret, ikramiye, sosyal yardım, prim ve ailenin diğer gelirleri dahil) altında olması gerekmektedir. (Bu gelir sınırı, her yıl yeniden belirlenir.) Öğrencilerin bir önceki öğrenim yılındaki notlarını belgeleyerek başarılarını kanıtlamaları amacıyla "karne" ve "başarı belgesi" fotokopilerini Burs İstek Formu ile birlikte ALEV'e ibraz etmeleri gerekir. Burs'a kesin hak kazanmak için, anne veya babanın görev yaptığı Şirket/Müessesenin en üst amirinin onayı alınır. Öğrencinin yıl kaybetmemiş olması gerekmektedir. Her aileden 1 öğrenciye burs verilir. Öğrenci burs almaya; başarısının ve burs'a ilişkin şartlarının ortadan kalkmaması kaydı ile; Liseye başladıysa lise bitinceye kadar, Üniversiteye başladıysa üniversite bitinceye kadar devam eder. Öğrencinin anne veya babasının emeklilik nedeni dışındaki bir nedenle Alarko Topluluğu'ndan ayrılması halinde burs iptal edilir.

Seçim Şekli: Burs başvurusu, öğrencilerin daha önce doldurduğu ve Mensubun bağlı bulunduğu Şirketin Yöneticisinin de doğruluğunu onayladığı ALEV Burs İstek Formunun ALEV Yönetimine teslim edilmesi ile yapılır. Mensup Çocukları için ayrılan kontenjan ALEV'in aynı yıl verdiği Üniversite, E.M.L. ve Teknik Lise burs bütçesinin % 10'unu geçemez. Burs talebinin kontenjanı aşması durumunda müracaatlar arasından başarı sıralamasına göre seçim yapılır (Eşitlik halinde; öğrencinin yaşı, anne veya babasının kıdemi ve ailenin gelir düzeyi dikkate alınır.) Bursiyer seçimde Şirketlere göre dağılım ayrıca dikkate alınır.

Ödeme Şekli:

Aylık burs miktarı; 2006 - 2007 dönemi için; lise öğrencileri için 65.-YTL/ay ve Üniversite öğrencileri için 150- YTL/ay'dır. Ödemeler, her ayın ilk haftası içinde Alarko Merkez Veznesi kanalıyla veya banka hesap numarasına yalnızca öğrenim (Ekim-Mayıs) aylarını kapsayan dönem için yapılır.

www.alarko.com.tr


ÜNİVERSİTE BURSLARI
Bursların Kapsamı
A- Dr. Üzeyir GARİH Bursu;
Topluluk Başkanımız Merhum Dr. Üzeyir Garih anısına,
İ.T.Ü. Makina Mühendisliği Bölümü son sınıf veya lisans üstü öğrenim gören 4 öğrenci,
B- ALEV Bursu
İ.T.Ü., O.D.T.Ü., B.Ü. üniversitelerinin aşağıda belirtilen bölümlerinde son sınıf ve lisans üstü öğrenim gören öğrenciler ile,
İ.Ü. İşletme Fakültesi, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü ve Galatasaray Üniversitesi Bilgisayar ve Endüstri Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencilerini kapsamaktadır.
Üniversiteler bazında bölümler;
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (İ.T.Ü.)
Makina Mühendisliği Bölümü,
İşletme veya Endüstri Mühendisliği Bölümü,
Kontrol ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü,
İnşaat Mühendisliği Bölümü,
ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (O.D.T.Ü.)
Makina Mühendisliği Bölümü,
Endüstri Mühendisliği Bölümü,
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü,
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ (B.Ü.)
Makina Mühendisliği Bölümü,
Endüstri Mühendisliği Bölümü,
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ (İ.Ü)
İşletme Fakültesi,
ANKARA ÜNİVERSİTESİ (A.Ü)
Siyasal Bilgiler Fakültesi,
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ (G.S.Ü)
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü,
Endüstri Mühendisliği Bölümü
Bursların Koşulları:
Burslar karşılıksız olup, herhangi bir hizmet veya yükümlülük gerektirmez.
Öğrencinin son sınıfta olması ve alt sınıftan dersi bulunmaması gerekir.
Burs alan öğrenci, düzenli bir öğrenci yaşamının gereklerini yerine getirmeyi, okuluna derslerini aksatmadan devam etmeyi kabul eder.
Öğrenimin aksatılması halinde burs iptal edilir; ancak, resmi belgelere dayanan hastalık veya mazeretler sebebiyle öğrenimin aksaması halinde, burs verme süresinin uzatılıp uzatılmamasına karar verme yetkisi Alarko Eğitim-Kültür Vakfı'na aittir.
Alarko Eğitim-Kültür Vakfı gerekli gördüğü hallerde verdiği bursu hiçbir sebep göstermeksizin iptal etme hakkına sahiptir.
Seçim Şekli:
Öğrenciler, Üniversitelerin Burs Ofislerinden aldıkları ALEV Burs İstek Formlarını doldururlar.
Burs Ofisleri, bildirilen kontenjan kadar öğrenciyi seçer ve ALEV Yönetimine iletir.
ALEV yönetimi tarafından burs başvurusu kabul edilen öğrencilere burslarının kabul edildiğine dair bir mektup gönderilir.

Ödeme Şekli:
Aylık burs miktarı 2006-2007 dönemi için 150.-YTL/ay'dır.
Ödemeler, her ayın ilk haftası içinde yalnız öğrenim aylarına (sömestre dahil) mahsus olmak üzere öğrencilerin banka hesap numaralarına yapılır.
ÜNİVERSİTE BURS İSTEK FORMU .doc (Bu formu okulunuzun Burs Ofisinden temin edebilirsiniz.)

27 Ekim 2007 Cumartesi

Bir Zamanlar Erkek Olanlar

Bu güzeller bir zamanlar erkekti

Transseksüeller Filipinler'de düzenlenen güzellik yarışmasında bikinilerle vücutlarını büyük bir hevesle sergiledi .


Filipinler'de bıçak altına yatarak kadın olan 24 transseksüel, güzellik yarışmasında buluştu. Başkent Manila’da bikinilerle basının karşısına çıkan transseksüeller bir kadını bile kıskandıracak güzelikteki vücutlarını büyük bir hevesle sergilediler.
Filipinler’de transseksüellik çok yaygın. Ancak ülkede cinsiyet değişikliği için bir yasa yok.
Milliyet

Guneydogulu Isadamlari Endiseli

Güneydoğulu plaka değiştiriyor

Kendi illerine kayıtlı plakası olan araçlarla seyahat ettiklerinde sorun yaşayabilecekleri endişesi yaşayan Güneydoğulu işadamlarından gelen plaka değişikliği taleplerinin arttığı belirtiliyor.

Bazı Güneydoğu illerinde araç sahiplerinin, özellikle de sık sık batı illerine seyahat yapmak durumunda olanların, plaka değişikliği yaptığı, kendi illeri yerine batı illeri plakalarını aldığı, plaka değiştirmelerin son dönemde arttığı bildirildi.

Son terör olaylarının bölgedeki genel durumu nasıl etkilediğini görüştüğümüz ticaret ve sanayi odası başkanlarının verdiği bilgiye göre, güney illerinden plaka numarası taşıyan araçlar, batı illerine gittiklerinde saldırıya uğramaktan korkuyorlar. Tepkiyle otoparklara sokulmayabiliyorlar.
Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Zafer Ersoy, plaka değiştirmelerin en başta güvenlik endişesiyle yapıldığını söyledi. Milliyet'e açıklamalarda bulunan Ersoy, "Güvenlik endişesi var. Diyarbakır, Bingöl, Bitlis'i bununla karşı karşıya.


'Park yeri verilmiyor'
İnsanlar plakalarını değiştiriyorlar. 21 veya 02 plakalı bir yere gittiğimde park yeri bile vermiyorlar. Şu an otoparka bakıyorum, 15 otomobilden sadece ikisi 02 plakalı. Aldığımız bilgilere göre Adıyaman'da son altı ayda 986 aracın plakası değişmiş" dedi.
Bölge insanının 'teröristle aynı kefeye konulduğunu' belirten Ersoy şöyle devam etti:
"Bunun için hükümet yetkililerinin sürekli açıklama yapması lazım. Biraz daha ileri giderse belki İstanbul esnafı bize mal bile vermeyecek durumlara gelinebilir. Buna acilen bir önlem alınması lazım. Güneydoğu'da yaşayan herkes terörist değil."
Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Şen de bölge insanının 'potansiyel suçlu gösterildiğini' bunun kendilerini çok üzdüğünü belirtti. Şen, "Yıllardır beraber yaşıyoruz. Sanki olayı il yapmış gibi davranıyorlar. 30 plakalı araçlara zarar veriyorlar. Bunlar ülkeye fayda vermez, zarar verir" diye konuştu. Ankara'ya Hakkâri plakası (30) ile giden bir arkadaşının aracının parçalandığını anlatan Şen şöyle dedi:
"Arkadaşım aradı. Ankara'ya otomobiliyle gitmiş. Bir arkadaşında kalmış. Sabah kalkmış bakmış ki otomobilin camını kırmışlar, kapılarına zarar vermişler. Keşke canımız, insanlarımız gitmese de malımız gitse. Önemli değil. Daha da önemlisi buna çözüm bulmak. Mesela, şu anda sizinle yoldan konuşuyorum. Seyir halindeyim. Hakkari'de olduğum halde, yanımızdan geçen dört araçtan sadece birisi 30 plakalı. Diğerleri 34, 06, 07 plakalı araçlar. Millet mecbur ne yapsın? Plakalarını değiştiriyorlar."



Plaka nakli nasıl yapılıyor?

Herhangi bir nedenle aracının plakasını değiştirmek isteyen, aracın trafiğe kayıtlı olduğu yerdeki trafik şubesine dilekçeyle "nakil başvurusu" yapıyor. Daha sonra araç nakli istenen ildeki trafik şubesine başvuruda bulunuluyor.

Gelinen veya aracın plaka nakli istenen ilde iş ya da ev adresi beyan zorunluluğu bulunuyor. Son işlemi nakledilen ildeki şube yapıyor ve plakalar geldiği yerin numarası verilerek değiştiriliyor.

Isci, Esnaf ve Memura Tek Cati

İşçi, esnaf ve 'yeni memur'a tek çatı

İster çalışsın ister çalışmasın, herkes için tek bir sağlık ve tek bir emeklilik sistemi getirmesi öngörülen Sosyal Güvenlik Reformu hükümet tarafından yenileniyor. Bu kapsamda 85 maddede değişikliğe gidildi

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kısmen iptal edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 85 maddesinde yeniden düzenleme yaptı.
Düzenleme ile yasanın Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçeleri arasında yer alan maddeleri değiştirildi. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptal edilmiş ve yürürlük tarihi 1 Ocak 2008'e ertelenmişti.

Yeni düzenlemeye göre, mevcut memurların SSK ve Bağ-Kur iştirakçileriyle aynı emeklilik şartlarına sahip olmasını içeren maddelerde değişiklik oldu.

Destek primi Bağ-Kurluya

Yeni düzenleme mevcut kamu çalışanları için geçerli olmayacak. Kanun yürürlüğe girdikten sonra ilk defa işe başlayacak kamu çalışanları ise reform yasasına tabi olacak. Emekli Sandığı Kanunu'na göre çalışan kamu görevlileri için ise eski hükümler geçerliliğini koruyacak.
Emekli aylığı bağlama oranı konusunda, işçiler ve esnaf için, iptal edilen kanun hükümleri geçerli olacak. Halen çalışan kamu görevlilerinin emekli aylığı bağlama konusunda Emekli Sandığı hükümleri uygulanacak. Yasa yürürlüğe girdikten sonra çalışmaya başlayacak kamu görevliler için ise, yeni kanunun hükümleri geçerli olacak. Böylece reformun emekli aylıklarının düşmesine neden olacak maddelerinden işçi, esnaf ve memuriyete yeni başlayacak olanlar etkilenecek. Yasanın yürürlük tarihinden sonra, ilk defa sigortalı olacak işçi ve kamu görevlileri için sosyal güvenlik destek primi uygulanmayacak. Bu kişilerin emekli olduktan sonra yeniden çalışmaları halinde emekli aylıkları kesilecek.

Emekli olduktan sonra Bağ-Kur kapsamında sigortalı olarak çalışanlardan alınan sosyal güvenlik destek primi kademeli hale gelecek.

Sigortalılardan 55 ve altındaki yaşlarda olanlar aylık prime esas kazancın yüzde 16'sı, 56 ve üstü yaştaki sigortalılar yüzde 14'ü oranında sosyal güvenlik destek primi ödeyecek.



Memurun maaşı düşmeyecek

Düzenlemeye göre kamu görevlilerinin ödenek ve özel hizmet tazminatı hariç diğer gelirlerinden prim kesilmeyecek. Böylece memur maaşlarında önemli bir düşüş olması engellenecek.
Yasanın Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği halinde ise memurların daha önce prim kesilmeyen temsil, makam gibi tazminatlarından da yüzde 33.5 oranında prim kesilmesi öngörülüyordu.
Yeni düzenlemeye göre, ölüm aylığından yararlanmak için aranan 900 gün prim ödeme şartı, 1800'e çıkarılacak.

Ölen sigortalının hak sahiplerine asgari ücretin üç katı tutarında ödenen cenaze ödeneği iki asgari ücrete çekilecek.

Kurumun taslağı sunduğu sosyal tarafların gerekli inceleme için uygun bir süre istedikleri öğrenildi. Buna göre, sosyal taraflar yürürlük tarihi gelecek yılın nisan veya mayıs ayı olması öngörülen düzenlemenin aceleye getirilmemesini talep ettiler.

Milliyet ANKARA

25 Ekim 2007 Perşembe

Seri Katilin Acimasizligini itirafi

63 kişiyi öldüren katilden tüyler ürperten itiraflar


Rusya’da 63 kişiyi öldürdüğünü söyleyen seri katil Aleksandır Piçuşkin, kurbanlarını öldürüp öldürmeme kararı verdiğinde, kendisini "Tanrı" gibi hissettiğini söyledi.
Başkent Moskova’da "Bitsevski sapığı" olarak adlandıran ve işlediği cinayetlerle tüyler ürperten seri katil Piçuşkin, bugün yapılan duruşmasında 48 cinayetten sorumlu tutularak, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Piçuşkin, bugünkü duruşmada son savunmasını yaparken, "Mahkemede anlattığım her şey gerçekti. Ben en değerli şey olan insan hayatını aldım" diye konuştu.
Kurbanlarından hiçbir şey çalmadığını söyleyen Piçuşkin, "Onlardan değerli olan başka hiçbir şey almadım. Para veya mücevher almadım, çünkü bunlara ihtiyacım yok. Kendimi Tanrı gibi hissettim" dedi.
Piçuşkin, 500 gündür cezaevinde bulunduğunu ve bu süre zarfında birçok insanın kaderi hakkında karar verdiğini belirterek, "Polisler, avukatlar, uzmanlar ve şahitler. Oysa 63 kişinin kaderine ben tek başıma karar verdim. Ben hem hakim, hem jüri hem de savcıydım. Kimin yaşaması veya ölmesi gerektiğine ben karar verdim. Hepinizin tüm bu görevlerini ben tek başıma yerine getirdim" diye konuştu.
Mahkemede 63 kişiyi öldürdüğünü söyleyen Piçuşkin, 48 cinayetten ve 3 kişiyi öldürmeye teşebbüsten ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken, polisin, Piçuşkin öldürdüğünü iddia ettiği diğer kişilerle ilgili vakaları soruşturduğu kaydedildi.
Dedektifler, seri katilin öldürdüğü kişilerin adlarını satranç tahtasına yazdığını ve amacının 64 kişiyi öldürerek, satranç tahtasındaki boşlukları tamamlamak olduğunu açıklamışlardı.
Piçuşkin daha önceki duruşmalarında özellikle ilk cinayetini detaylarıyla anlatarak, "İlk cinayet, ilk aşk gibi unutulmaz" ifadesini kullanmıştı.
Mahkeme, daha önce de cinayet işlediğini iddia eden Piçuşkin’i, Moskova’daki Bitsevski Parkı’nda 2001 yılından sonra işlediği cinayetlerden yargıladı.
Bitsevski Parkı’ndaki cinayetleri nedeniyle "Bitsevski sapığı" olarak adlandırılan Piçuşkin, çoğunlukla erkek olan kurbanlarını, çok sevdiği ölen köpeğinin anısına Bitsevski Parkı’nda votka içmeye davet ederek öldürüyordu.

Savcılık, Piçuşkin’in 2001 yılında 6’sı bir ay içinde olmak üzere toplam 11 kişiyi öldürdüğünü belirterek, yaklaşık 40 kurbanını lağım çukuruna atarak, bazılarını iple boğarak, bazılarını kafalarına sert cisimlerle vurarak öldürdüğünü açıklamıştı. Piçuşkin’in 2005 yılından itibaren cinayetlerini giderek daha vahşi şekilde işlemeye başladığını belirten Moskova Savcılığı, seri katilin uyuşturulmamış kurbanlarının kafasına defalarca çekiçle vurduğunu ve sonra kırılan kafataslarından içeri şişelerinde kalan votkayı boşalttığını ifade etmişti.
Piçuşkin daha önce Rus televizyonlarında yayınlanan ifadesinde, "Benim için cinayetsiz bir hayat sizin için yiyeceksiz bir hayatla aynı" demişti. Rus uzmanlar, Piçuşkin’in 1992 yılında 12 yıl içinde çoğunluğu çocuk ve genç kadın olmak üzere 52 kişiyi öldürmekten suçlu bulunan Rus seri katil Andrey Çikatilo’dan etkilendiğini savunuyorlar. Rus psikiyatrlar Piçuşkin’in akli dengesinin yerinde olduğunu açıklamışlardı.

TIP'ta Turk Devrimi

Doktor olmayan bir Türk tıpta devrim yaratabilecek bir karışım geliştirdi

CNNTURK

Türkiye'de kanamayı birkaç saniye içinde durduran karışım geliştirildi. Karışım, özellikle hemofili, yani kanı zor pıhtılaşan hastalar için hayati önemde...
Bitkisel ürünlerden oluşan karışımın klinik deneylerini Hacettepe Üniversitesi Hematoloji Bölümü yaptı.
Ürün, Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsat alırken, Genelkurmay Başkanlığı da kanamayı durduran karışıma dair çalışmaları yakından izliyor.
Özellikle hemofili hastaları için hayati önem taşıyan karışımı, doktor olmayan İbrahim Cahit Fırat isimli bir kişi geliştirdi.
Beş bitkiyi karıştıran Fırat, elde ettiği karışım kanı durdurunca, bunu incelemeleri için Hacettepe Üniversitesi Hematoloji Bölümü'ne götürdü.
Bilimadamları klinik testlerin sonucunda, karışımın bir ağ oluşturarak kanı durdurduğunu teyit etti. Karışım ıslak tampon ve kapsül olarak piyasaya sunulacak.
Kazalarda tıbbi müdahale gelene kadar yaranın üstüne konulan ürün, kanamalı diş tedavilerinde de sonuç verdi. Diş tedavisinde kapsül olarak uygulanan karışımın yan etkisi bulunmuyor.

Bilimadamları temkinli
Ürün henüz bir ilaç değil. Bu nedenle bilimadamları karışımı "ara ürün" olarak tanımlıyor. Ancak karışım şimdiden Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsat aldı. Bakanlık ayrıca ürünü ambulanslarda bulundurma kararı aldı.
Çalışmaları Genelkurmay Başkanlığı da yakından izliyor. Genelkurmay, özellikle dağlık bölgelerde çatışmada yaralanan askerlere, tıbbi müdahale yapılana kadar uygulanabilecek bir çözüm olarak görüyor. Genelkurmay Başkanlığı'nın üretici firma ile görüşmeleri sürüyor.

Amerika'da Bir Turk Kizi

ABD’nin New York eyaletindeki Brookhaven kasabasında bir markette çalışan Türk kızı Hafize Şahin (27), gece vardiyasında dükkanı basan soyguncuya tezgahın altında sakladığı balta ile karşılık verince ülkede günün haberi oldu. Olayı Hürriyet’e anlatan Hafize, "Defalarca soyulduğumuz için ’Yeter artık’ demeye karar verdim" dedi.


Giresun'lu Hafize Şahin, 1.52 m boyunda ve 41 kilo ağırlığında, ufak tefek biri. Ama "mangal gibi yürek var" derler ya, öyle biri. Hafize Şahin, geç saatlerde çalıştığı aile marketlerine maske ile giren ve elindeki silahı kendisine doğrultup kasadaki paraları isteyen soyguncuya tezgahın altından aldığı baltayla saldırınca, tüm ülkede medyanın ilgi odağı oldu. Marketin güvenlik kameralarına yakalanan ve Amerikan televizyonlarında sabahtan beri defalarca gösterilen olay, şöyle gelişti:
Geç saatlerde iri cüsseli soyguncu, markete gelerek öfkeli ve tehditkár bir biçimde Hafize Şahin’den kasadaki paraları istedi. Hafize Şahin, hiç tereddüt etmeden tezgahın altındaki baltayı alıp korkusuzca soyguncuya arka arkaya salladı. Yüzünün önünde arka arkaya ışıldayan keskin balta karşısında büyük şaşkınlık yaşayan soyguncu, geldiği gibi kaçtı.

ARTIK YETER DEDİM

1998 yılında ailesi ile birlikte ABD’ye yerleşen Hafize Şahin, Giresunlu babanın beş kızından ikincisi. Yeni evli olan Hafize Şahin, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, şöyle konuştu:

"En başta çok korktum. Ama silahın sahte olabileceğini, buna rağmen soyguncunun bana saldıracağını düşündüm. Sonra da tezgahın altındaki baltaya uzandım. Neden böyle bir tepki verdiğimi anlayamadım. Ancak o saatte kasada çok para vardı. Defalarca da soyulduğumuz için ’artık yeter’ demeye karar verdim."

Hafize Şahin’in silahını yüzüne doğrultulmasına rağmen baltayı defalarca soyguncuya doğru sallamasına ailesi de şaşırdı. Suffolk bölgesi polis dedektifi Edward Reily ise, daha önce böyle bir şey görmediğini, Hafize’nin nefsi müdafaada bulunduğunu söyledi. Reily, ancak bunu yapmadan önce iki defa düşünülmesi gerektiğini ve bu tip durumlarda soyguncuya istediği paranın verilmesinin doğru bir hareket olduğunu belirtti.

ARKAYA BAKMADAN KAÇTI

Kapüşonlu montla kendisini saklamaya çalışan soyguncu, Hafize’nin balta saldırısı karşısında arkaya bakmadan kaçtı.

ABD’DE GÜNÜN HABERİ OLDU

Hafize Şahin’in görüntüleri Amerikan televizyonlarında gün boyu yayınlandı. Şahin, ABD’nin en ünlü gazetecilerinden Diane Sawyer’ın ABC kanalı için hazırladığı "Good Morning America" programına da konuk oldu. New York Daily News, haberi "Soyguncu silah çekti, kasiyer balta" başlığıyla verirken, WCBS televizyonu da "Çelimsiz tezgahtar silahlı soyguncuyu baltayla savuşturdu. Hafize Şahin ufak tefek olabilir, ama Paul Bunyan (dev bir balta kullanan efsanevi bir ormancı) gibi balta sallayabiliyor" ifadesini kullandı.

Cin'de Bir Muhtarin Yaptigi :)

Annesinin ölüm yıl dönümünde okulları tatil etti

Çin'de bir köy muhtarı, annesinin ölüm yıl dönümünde köydeki okulu birkaç gün tatil ilan etti.

Yerel bir gazetenin haberinde, Şanşi eyaletinde bulunan Baodian köyündeki ilkokulu tatil eden muhtarın, tiyatroya dönüştürdüğü okulda Çin kültürünün bir parçası olan geleneksel opera gösterileriyle annesini ölüm yıl dönümünde andığı belirtildi.

Muhtar, bu hareketiyle ilgili bir soruya, "Bu, benim ailevi meselem. Karışmaya hakkınız yok" yanıtını verdi.

Çin'de Mao döneminde "feodalizm" olarak kabul edilen, Konfüçyüs'un ahlaki öğretisi atalara, ana-babaya ve ölmüş aile fertlerine saygı son yıllarda yeniden önem kazanmaya başladı.

Ülkenin orta kesimindeki Çangyuan eyaleti yetkilileri, terfilere, söz konusu kişilerin ana-babaya saygısı ve aile değerlerine verdiği öneme göre karar verileceğini açıklamıştı.

Sabit Telefonlarla Neler Yapabilirsiniz?

Telefonunuzla Neler Yapabileceğinizi Biliyor musunuz?


Türk Telekom, telefonunuza renk katan kullanım özelliklerini hizmetinize sunuyor. Uyandırma ve Rahatsız Edilmeme özellikleri, sayısal santrallara bağlı tüm abonelerin hizmetine sunulmuş durumda. Diğer özellikler için ise abone olunması gerekiyor.

Tercihli Direkt Arama (Her kullanim 1 kontör)

Herhangi bir rakam tuşlamadan, önceden kaydedilmiş bir numarayı doğrudan aramak istiyorsanız, bu özellikten yararlanabilirsiniz. Bunun için aşağıdaki işlemle aranacak numarayı kaydediniz.



Telefonun ahizesi kaldırılıp numara tuşlamadan 10 saniye beklendiğinde, telefon otomatik olarak önceden kaydedilmiş numarayı arayacaktır. Kayıtlı bu numaranın dışında farklı bir numara aramak istiyorsanız, çevir sesi aldıktan sonra 10 saniyelik sürenin bitimini beklemeden aramaya başlamalısınız. (İptali için # 5 3 # tuşlayabilirsiniz.)


Kısaltılmış Arama (10 adet her program kaydı 2 kontör)


Sık aradığınız numaraları her defasında tümüyle tuşlamak yerine,



işlemiyle santralın hafızasına kaydedebilir ve daha sonra,



işlemiyle kolayca arayabilirsiniz. (İptali için # 5 1 * hafıza numarası # tuşlayabilirsiniz.)



Çağrı Yönlendirme (Program kaydı ücretsizdir)


Evden ayrıldığınızda telefonunuza gelecek aramaları gittiğiniz yerdeki telefona veya GSM ya DA araç telefonunuza yönlendirilmesini istiyorsanız bu özellikten yararlanabilirsiniz.



Yönlendirilen santral ile abonenin bağlı olduğu santral arasındaki ücret, kademesine göre yönlendirme yapan aboneden alınır. (İptali için # 2 1 # tuşlayınız.)


Meşgulde Çağrı Yönlendirme (Program kaydi ücretsizdir)


Telefonunuz meşgul iken sizi arayanların cevapsız kalmaması için, bu özellikten yararlanarak gelen aramaları, GSM telefonunuza, araç telefonunuza, evdeki veya işyerinizdeki bir başka telefona yönlendirebilirsiniz.



Yönlendirilen santral ile abonenin bağlı olduğu santral arasındaki ücret, kademesine göre yönlendirme yapan aboneden alınır. (İptali için # 6 0 # tuşlayınız.)


Cevapsızda Çağrı Yönlendirme (Program kaydı ücretsizdir)


Telefonunuza gelecek aramaları belli bir aramadan sonra cevap verememeniz halinde belirlediğiniz telefona veya GSM ya DA araç telefonunuza yönlendirilmesini istiyorsanız bu özellikten yararlanabilirsiniz.



Yönlendirilen santral ile abonenin bağlı olduğu santral arasındaki ücret, kademesine göre yönlendirme yapan aboneden alınır. (İptali için # 2 2 # tuşlayınız.)


Çağrı Bekletme (Program kaydı ücretsizdir)


Bir arkadaşınızla konuşurken beklediğiniz önemli telefonu kaçırmamak için çağrı bekletme özelliğinden yararlanabilirsiniz.

Kayıt için * 43 # tuşlayın.

Konuştuğunuz kişiyi beklemeye alarak sizi arayan ikinci kişiyle görüşmek isterseniz kapama tuşuna basıp bırakarak özel çevir sesi alınız ve "0" (sıfır) tuşlayın.

Görüşmekte olduğunuz kişi beklerken arayan ikinci kişiyle konuşabilirsiniz.

Bu arada, ilk konuştuğunuz kişi beklemede iken kapama tuşuna basıp özel çevir sesini alıp tekrar 0 rakamını tuşlarsanız ilk konuşmanıza dönebilirsiniz.

Yapmakta olduğunuz görüşmeyi sonlandırıp ikinci arayanla görüşmek isterseniz kapama tuşuna basıp bırakarak özel çevir sesi alınız ve "1" (bir) tuşlayın.

Bu durumda görüşmeniz sona erer ve otomatik olarak sizi arayan ikinci kişiyle konuşmaya başlarsınız. İkinci aramaya cevap vermeden konuşmanıza devam edebilme olanağı DA sağlar. (iptali için # 43 # tuşlayınız.)


Telefon Kilitleme (Her program kaydı 1 kontör)


Bu özellikle telefonunuzu kendi kontrolünüzde olmak üzere çeşitli aramalara kapatabilirsiniz. Bunun için dört rakamlı bir şifre ve kapama tipine ait numarayı belirleyiniz ve


tuşlayınız.

Kapama Tipi ve Numarası:

Acil kodlar hariç tüm çıkan aramalara kapalı 1

Şehiriçi aramalara açık, diğer aramalara kapalı 2

Şehiriçi ve şehirlerarası aramalara açık, milletlerarası, 900 ve Mobil aramalara kapalı 3

Şehiriçi, şehirlerarası, milletlerarası aramalara açık, 900 ve Mobil aramalara kapalı 4

Şehiriçi, şehirlerarası, milletlerarası ve Mobil aramalara açık, 900’lü aramalara kapalı 5

Şehiriçi, şehirlerarası ve Mobil aramalara açık, milletlerarası ve 900’lü aramalara kapalı 6

Şehiriçi, şehirlerarası, milletlerarası ve 900’lü aramalara açık, Mobil aramalara kapalı 7

Şehiriçi, şehirlerarası, 900’lü aramalara açık, milletlerarası ve Mobil aramalara kapalı 8

Şehiriçi, şehirlerarası, 900’lü ve Mobil aramalara açık, milletlerarası aramalara kapalı 9

(İptali için # 3 3 * Şifreniz # tuşlayınız.)


3 lü Konferans Görüşme (1 kontör)


Bir konu hakkında birkaç kişinin görüşünü almak istiyorsunuz. Bir araya gelip toplantı yapmanızda mümkün değil. Aynı anda birden fazla kişiyle telefon görüşmesi yapabilirsiniz.

Konuşmak istediğiniz telefon numarasını tuşlayınız. Karşı taraf cevap verince kapama tuşuna basıp ikinci telefon numarasını tuşlayınız. İkinci kişi cevap verince kapama tuşuna basıp "3" (üç) tuşlayın.

Son aradığınız kişiyi konferansa dahil etmekten vazgeçerseniz kapama tuşuna basıp "1" (bir) tuşlayın.

Son aradığınız kişiyi beklemeye alıp, ilk aradığınız kişiye dönmek için kapama tuşuna basıp "0" (sıfır) tuşlayın.


Rahatsız Edilmeme (Her program kaydı 5 kontör)


Önemli bir konu üzerinde çalışırken veya evde dinlenirken telefonunuzun çalmasını istemiyorsanız

* 26 # tuşlayın.

Telefonunuz artık aranmayacaktır, AMA siz istediğiniz yeri arayabilirsiniz. (İptali için # 2 6 # tuşlayınız.)


Bilgi Alma ve Çağrı Aktarma (Program kaydı ücretsiz)


Görüşme yaparken bir başka kişiden bilgi almanız veya konuştuğunuz kişiyi bir başka kişiye aktarmanız gerekiyorsa bu özelliği kullanabilirsiniz.

Bu özellikle konuşmakta olduğunuz kişiyi beklemeye alıp ikinci bir telefonla görüşebilir, ikinci aradığınız numarayı kapatarak veya beklemeye alarak ilk konuştuğunuz kişiye geri dönebilir veya konuştuğunuz kişiyi bir başka telefona yönlendirebilirsiniz.

Bilgi almak için: Kapama tuşuna basıp konuştuğunuz kişiyi beklemeye alınız. Diğer numarayı tuşlayıp karşı tarafla görüşünüz. İlk görüştüğünüz kişiye dönmek için kapama tuşuna basıp bırakınız ve "0" (sıfır) tuşlayın.

Eğer "1" (bir) tuşlarsanız bilgi aldığınız kişi devreden çıkar.

Aktarma: Kapama tuşuna basıp konuştuğunuz kişyi beklemeye alınız. Diğer numarayı tuşlayınız. Karşı taraf cevap verdiğinde, kapama tuşuna basıp bırakınız ve "2" (iki) tuşlayın.


Meşguldeki Aboneyi Bulma (Her kullanım 1 kontör)


Kayıt İçin: Aradığınız telefon sürekli meşgulse tekrar aramayla zaman kaybetmeyin. Eğer aradığınız telefon numarası sizin telefon numaranız ile aynı santrala bağlı ise bu özellikten yararlanabilirsiniz.

* 37 #

tuşlayın.

Telefon santralı, sizin yerinize belirli aralıklarla karşı numarayı arayacak ve aradığınız kişi görüşmesini bitirdiğinde telefonunuzun zili farklı bir şekilde çalarak sizi uyaracaktır. Bu işlemden sonra telefonunuzu 30 saniye içinde açtığınızda, aradığınız kişinin telefonu çalmaya başlayacaktır. (İptali için # 3 7 # tuşlayınız.)


Uyandırma (Her program kaydı 2 kontör, her kullanım 3 kontör)


Telefonunuzun günün sizin belirleyeceğiniz herhangi bir saatinde sizi otomatik olarak uyarmasını istiyorsanız, uyarılmayı istediğiniz saati ve dakikayı belirleyerek



tuşlayınız.

Artık endişeniz olmasın. Eğer telefonunun fişini çekmediyseniz, santral sizi mutlaka kaydettiğiniz saatte arayacaktır.

(İptali için # 5 5 * Saat_Hanesi Dakika_Hanesi # tuşlayınız. Birden fazla uyandırma kaydı yapmışsanız ve tüm uyandırma kayıtlarını iptal etmek istiyorsanız # 55 # tuşlayınız.)

Turkiye'deki En Guzel 10 Han

Türkiye'nin En Güzel 10 Hanı


Hanlar, sosyal ve ticari hayatın önemli bir merkeziydi. Uzak diyarlardan gelen tüccarlar, seyyahlar, dervişler ve keşişlerin konakladığı yerlerdi. Hanlar kent merkezindedir. Arabalarınızı, atlarınızı, kervanla gelmişseniz develerinizi çekeceğiniz ahırlar vardır altlarında. Avlularında sıra sıra dükkanlar, ikinci katlarında dinlenebileceğiniz odalar bulunur.

İşte o hanlardan bazıları, bugün hálá ayakta. Tabii 20. yüzyılda da modern hanlar yapıldı. Ama asansörlü, çok katlı bu binalarda sadece iş yapılıyor, ne iç avluları var ne de ocaklı hemdert odaları. 20 yıl önce eski hanların çoğu yıkılmaya yüz tutmuştu. Sonunda birer ikişer ayağa kaldırılmaya, yeniden ziyaretçilere açılmaya başladılar. Bazıları fonksiyon değiştirdi, turizme açıldı. Bu hafta jürimiz Türkiye'nin en güzel hanlarını seçti.

EN İYİ 10

1. Çengel Han (Ankara)

2. Kızlarağası Hanı (İzmir)

3. Taş Han (İstanbul)

4. Rüstem Paşa Hanı (Erzurum)

5. Tokat Taş Han (Tokat)

6. Vezir Han (Kayseri)

7. Zincirli Han (İstanbul)

8. Alara Han (Alanya)

9. Velipaşa Hanı (Çorum)

10. Hekim Han (Malatya)

ÇENGEL HAN

Koçların baba ocağı şimdi müze

Harabe Çengel Han'ı, Rahmi Koç Müzeler Genel Müdürlüğü'nden 18 yıllığına kiraladı. Şu anda bir sanayi müzesi olarak hizmet veriyor. İçinde paletli traktörden 1918 model Ford otomobile, tren ve gemilere kadar 1200 obje bulunuyor. Müze, Ankara Kalesi'nin ana giriş kapısının karşısında, eskiden At Pazarı olarak anılan mevkide. Çengel Han, Damat Rüstem Paşa tarafından 1522-1523 yıllarında yaptırılmış. 20. yüzyılın sonunda terk edilmeden önce, tabakhane ve yün deposu olarak kullanılmış. Ortasında üstü açık, etrafı tonoz örtülü revakla çevrili bir avlu var. Ortada Vehbi Koç'un iş hayatına başladığı dükkan duruyor. Çengel Han Divan Brasserie de burada. Müze pazartesileri kapalı. Tel: 0312-309 68 00.

KIZLARAĞASI HANI (HACI BEŞİR AĞA HANI)

Taşları numaralanıp yeniden yapıldı

İzmir Kemeraltı'nda Hisar Camii'nin bitişiğindeki Kızlarağası Hanı, Kızlarağası Hacı Beşir Ağa tarafından 1744'te yaptırıldı. Geçmişte Beşir Ağa'nın adıyla anılırdı. İlk yapıldığı dönemde deniz kıyısındaydı; denizin doldurulmasıyla içeride kaldı. İki katlı yapıdaki odalarda yolcular kalır, avluda ise kervanlarla getirilen mallar satılırmış. Sonradan bu dükkanlar tüccarların irtibat büroları olmuş. Uzun yıllar kaderine terkedilen han yıkıldı, yapıyı oluşturan eski taşlar numaralanıp yeniden inşa edildi. 1993'te hizmete açıldı. Handa nadir kitap, harita, kartpostal, fotoğraf, gravür, antika eşya, pul, nikah şekeri, müzik, halı dükkanları, gümüş atölyeleri, moda evleri ve bir kahve var. Avluda ise halı, gümüş, baharat, kitap, kahve, çiçek tohumu, gözlük, deri üzerine çalışan dükkanlar, kebapçı ve kahveler bulunuyor.

İSTANBUL TAŞHAN

Binbir Gece'nin mekanlarından

Sipahi Hanı ya da Katırcılar Hanı olarak da bilinen Taş Han, 1763'te inşa edilmiş. Laleli'deki hanın iki girişi var. Biri Gençtürk Caddesi, Mahvil Sokak'tan, diğeri ise Fethibey Caddesi'nden. Kapısından girip sıra dükkanların olduğu tonozu aşınca çiçeklerle kaplı büyük avluya varıyorsunuz. Avlu güzel ama ortadaki ruhsatsız çalışan çay bahçesi plastik sandalye ve masalarıyla, ciddi bir görüntü kirliliği yaratıyor. Halıcılar, deri giysi dükkanları ve hediyelik eşya reyonlarıyla çok güzel bir mekan. Eskiden kereste deposu olan bu mekanı Taş Han Vakfı Başkanı Kemal Ocak kurtardı. Hanı titiz bir restorasyondan geçirdi. Handa Taş Han Restaurant ve Arkat Restaurant adında iki lokanta var. Taş Han'ın avlusu ve Taş Han Restoran Binbir Gece dizisinin mekanlarından.

RÜSTEM PAŞA HANI

İpek Yolu'nda bir durak

Erzurum'da Menderes Caddesi'nde Pervizoğlu Camii ile Boyahane Hamamı arasında bulunan Rüstem Paşa Hanı, Kanuni'nin Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından l544-1561 arasında

Biraz da Mizah.. Temel Fikrasi - Mektup

Uy sevgili usagum!

Allah'in selami tabiidur. Mektubu cok yavas yazayrum, cunkim bilirum ki,cabuk okuyamazsun.. Benden yana sual edersen, Allahuma pin sukur iyiyum, yeni pir is puldum.. Emrimde yuze yakin adam var, hepsi de sessuz sedasuz, kendi hallerinde. Ne is puldugumu soraysan soyleyecegum patlama, mezarluk pekcisi oldum..Bacin Emine bir usak doguracak, daha erkek midur, kiz midur, pelli degil. Hacan o yuzden saga dayi mi oldin, teyze mi oldin soyleyemeyrum..Temel emicen de tukkan actu, o da otuza aldigini yirmipese verir, surumden kazaniyormus oyle dedi..Bizim koye findukcularin Temel'i muhtar sectuk, akillu usak da. Gecen gun hepimizu zelzeleye karsi asi etturdu. Temel akilludur, hemde durusttur.. Gecenlerde bir taksinin soforu koye varmis, muhtari arayu, meger yolda pir tavuk ezmus sahibini soraymus.. Muhtar Temel tavuga pakmis, hapu bizden degildur, pizum koyde yassu tavuk yoktur, demis..Senin kucugun Memet cok akullu bir usak cikti. Gecen gun tepeye varmis,elinde bir ip sallayup duriy.. Anan, uy usagim ne edeysun orada demis.. O da heva turumuna bakayrum demis. Cektum oni aksam karsuma, anlat bakayum su hava turumu isinu dedim. Anlatti, meger ip sallanunca havanin ruzgarli oldugunu, ip islaninca da yagmur yagdigunu anlaymis..Cok akillu usak vesselam. Sen o yasta boyle akillu degildun!Yaa iste boyle usagum.. Memlecetten saga pol pol havadis.. Yeni havadis olursa yine yazayrum.. Baki Hudaya emanet ol.

Baban
Not: Mektupa para koyacaktum, ama gec akluma geldu, zarfu kapatmisum

Turk KizLari'nin Has Ozellikleri :)

Türk KızLarı'nın Has Özellikleri

1-) Brad Pitt, Leonardo Di Caprio,vs... gibi tanımadığı insanLara aşık oLurLar.


2-) CırtLak renkLi markası we fiyatı 100 m öteden beLLi oLan "cast" ayakkabıLarın içine kot pantoLonun paçasını sokar we herkesin onLara beğeniyLe baktığını zannederLer.


3-) Dış görünüşe değiL iç görünüşe önem werdikLerini söyLeyip karşıLarına çıkan iLk yakışıkLı we beyinsiz erkeğe aşık oLurLar.


4-) OnLarın önem sırası aşağıdan yukarıya doorudur. Ayakkabının markası,pantoLonun markası,gömLeğin markası, beyin...


5-) KendiLerini dünyanın en güzeL kızı zannederLer we bunu çewreye hissettirmeye çaLışırLar.


6-) Kadın HakLarı diye çığırırLar ama kamu kuruLuşLarında en hızLı onLarın işi görüLür.


7-) "Aaaaaeeyayayay iiinaaağğğğnnnmmııığğğğyyyoooğğğğğ rrruuuuuooommmmm m, ciiidddiiiiiğğğğymiiisiiiiııııaannnn, aaaaayyyyyy çuuuooookkkk tııııaaaattttLLııııaaaaa" gibi angutça bir konuşma diLLeri wardır.


8-) En PatatesLeri internete girince ortamın şahı padişahı CLaudia Schifferi oLur.


9-) OnLara göre paran oLduğu sürece adamsındır.Parasız erkek öLü erkektir.


10-)Poposunu açıkta bırakan bodyLer giyip gün boyu çekiştirirLer. Ya görünmesini istemiosan giyme!Bu ne pehriz bu ne Lahana turşusu...


11-) Edep yerLerine kadar görünecek kıyafetLer giyip "ErkekLer sapık, bakıyorLar" derLer. Ya peki senin açık giyinmekteki amacın ne?Göstermekse eğer bakınca niye sapık diyorsun. Sende teşhircisin ona bakarsan...


12-) Bir erkek kötü 1 şey yaptığında "Erkek diiLmi hepsi aynı" derLer. Bende geçen sokakta hayat kadını gördüm. Napiim şimdi "kadın değiL mi hepsi aynı " mı diyeyim? Aynı mantık ona bakarsan...


13-) MesajLarında "canım,şekerim,1 tanem" gibi sıfatLarı resmi oLdukLarı kişiLere yazar, sonrada "umut wermedim ki ben" diye zeytinyağı moduna geçerLer.


14-) Erkeğin yaptığı her işe "ben de yaparım ne farkım war" diye atLarLar.


15-) Sokakta bağıra bağıra anıra anıra güLerLer we siz ona kınayarak baktığınızda siz geçene kadar durup siz geçer geçmez."KİKİKİKiiikklkkkiikkl" diye bağırırLar.


16-) Kot pantoLonu çizmenin içine sokup şebek oLurLar.


17-) DuwarLarına Gökhan Özen posterLeri yapıştırıp "aşkııııaaaıııaıaıaıaım yaaaaaağğğğğ" diye arkadaşLarıyLa ayin yaparLar.


1 1 PLaza topuk giyip yürürken Yao Ming oLurLar. Yürüyemiyosan giyme ya... ALLA ALLA...


19-) Gitar(ki ben çaLıyorum), bağLama vs çaLan erkekLerin dibine girip bir o yana bir bu yana kafa saLLayarak yavşarLar.


20-) YüzLerini fondotene ruja carta curta buLarLar.


21-) Sınıfta ağLayıp sızLarLar nedensiz yere...


22-) "Ay arabeskmi dinLiyosun iiğğğğğğwweeeennnnçç" diyip biLgisayarLarında İbrahim TatLıses'in tüm aLbümLerini buLundururLar.


23-) SeninLe mesLeğin,araban,okuLun,paran,ayakkabın vs gibi her şeyin için beraber oLabiLirLer. Karakterin we beynin hariç...


24-) 1 BirayLa sarhoş oLup geceyi mahwederLer.


25-) OkuL etekLerini kısaLtırLar.

Bayanlar Kamyon Soforu Olursa

Kızlar Kamyon Şöförü Olursa Kamyon Arkası Yazıları

---gaz fren şanzuman
manikürsüz halim duman

---sen batan güneş
ben yollarda kremşanti

---miras değil sevgilim hediye etti güzelim

---bir sana hastayım
diyete girdim yastayım

---kulağıma takarım küpe
geçemez beni hiç bir züppe

---torpidonda aseton yoksa güselim
mühim değil ben mazotlada silerim

---nazar etme ne olur evlen seninde olur

---Daha manikür yaptırmadım , saçım ne halde görüyorsun ya
Polis abi bekletme yarın saat 2 de kavşakta

---Rujum biter yolumm bitmez..
çocukta yaparım kamyon şöförlüğüdee

Ayrilmaz Ucluler

Ayrılmaz Üçlüler :)


- deniz kum güneş
- yumruk tekme kafa
- mazhar fuat özkan
- at avrat silah
- Metin Ali Feyyaz
- ronaldo, rivaldo, ronaldinho
- fizik, kimya, biyoloji
- hale, lale, jale
- back to the future 1-2-3
- kulak, burun, boğaz
- sigara, bira, çerez
- tekila, erik, tuz.
- cut-copy-paste
- yatak, yorgan, yastık
- normal, super, kursunsuz
- raki, beyaz peynir ve kavun
- gez, goz, arpacik
- üçlü piriz
- vatan, millet, sakarya
- giriş, gelişme, sonuç
- yol, su, elektrik
- içki, kumar, kadın
- inek şaban, güdük necmi, damat ferit
- para, para, para
- ctrl-alt-del
- görmedim, duymadım, söylemedim
- devlet, mafia, siyaset
- x, y, z
- zincir, takoz, cekme halati.
- aydemir akbaş, bülent kayabaş, hadi çaman
- hıncal uluç, haşmet babaoğlu, kenan onuk
- the good, the bad and the ugly
- aykut kocaman, rıdvan dilmen, oğuz çetin
- 333
- 1.çinko, 2. çinko, tombala
- ali, veli, maria
- karpuz, peynir, ekmek
- domates, biber, patlıcan
- debriyaj, fren, gaz
- erman toroglu, sansal buyuka, ugur.
- eyup sabri tuncer
- ingiliz, fransız, temel
- 90-60-90

Losemililer icin yardimeli

Unutmayın ki lösemili çocuklarımıza uzanan en küçük yardım eli bile onları hayata bağlayan en kuvvetli bağ olacaktır.....

Bu mesaj bu sabah ulaştı şirkete broşürleri ile birlikte..
Gülen gözlerle baktıkları belli dünyaya, ama yardıma,desteğe muhtaçlar.
Belkide bir anne olduğum için bu kadar etklilendim o güzel gözlerle bakan çocuklardan.
Ama annelik bir yana insanlık galiba bu his..

Şirket olarak bugün löseve bir katkımız olacak onlara havlu göndereceğiz.........
Gerekli bilgileri almak için lösevi aradım.O kadar sıcak bir sestiki telefonun diğer ucundan gelen ses.
İYİKİ VARSINIZ dedi sadece.

Ve düşündüm belkide şirket adına değilde, şahıslar olarak bizimde bir katkımız olabilir löseve..
Belki bir çocuğa umut oluruz bir ışık oluruz dedim kendi kendime ve bunu sizlerle paylaşmak istedim...
İsteğim sadece birbirimize onca saçma mail göndermektense bu maili yollayalım.Bakarsınız bir işe yarar
ve bir ışıkta biz tutarız çocuklarımıza(Unutmayalım o çocuklar bizim geleceğimiz)

Sağlıkla kalın....

Aysun DURMAZ

LÖSEV
Bağışlarınız İçin ortak hesap numaramız 0660 tüm bankalara havale ücreti ödemeden 1 YTL bile bağışlayabilirsiniz
www.losev.org.tr losev@...

Dunyayi Bekleyen 10 Tehlike

Gelecek 70 yılda Dünya'yı bekleyen 10 tehlike

İngiliz The Guardian gazetesi, gelecek 70 yıl içerisinde dünyanın ve insanoğlunun varlığını tehdit edebilecek 10 büyük tehlikeyi araştırdı.


EVRİM SAATİNİN SONU


Bilim adamları, doğadaki canlıların evrim saatini belirleyen telomer adlı DNA zincirlerinin kısalmasıyla, kanser, alzheimer gibi yaşlılığa bağlı hastalıkların da oluşma riskinin artığını kaydediyor.
Olasılığı: Düşük
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 80.



İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ


Atmosferde biriken zararlı gazların yarattığı sera etkisiyle bu yüzyılın sonuna kadar dünya sıcaklığında yaklaşık 2 derecelik artış bekleniyor.Bu ısı artışı, gıda stokları üzerinde onarılamaz hasar yaratacak.
Olasılığı: Yüksek
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 60.


KARA DELİKLER


Bilim adamları, dünyanın bir kara delik tarafından yutulması olasılığını da göz ardı etmiyor.
Olasılığı: Çok düşük
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 100.



KOZMİK PATLAMA


Samanyolundaki bir gezegenin patlamasıyla ortaya çıkacak gama ışınları, dünyada yeni bir buzul çağı başlatabilir.
Olasılığı: Düşük
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 40.



METEOR ÇARPMASI


Çapı 1.5 kilometre büyüklüğünde bir meteor, birkaç milyon yılda bir dünyaya çarpıyor. Çarpışmanın küresel sonucuysa yeni bir buzul çağı.
Olasılığı: Orta
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 50.

NÜKLEER SAVAŞ


Uluslararası strateji uzmanlar, Soğuk Savaş'ın bitimiyle azalan nükleer savaş olasılığının bugün İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore gibi nükleer silaha sahip ülkeler nedeniyle halen sürdüğünü belirtiyor.
Olasılığı: Düşük
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 80.



AKILLI ROBOTLARIN HÂKİMİYETİ


Gelişen teknolojiyle 2050'ye kadar robotların insanlar gibi düşünmeye başlayacağı tahmin ediliyor. Bunun sonucunda yaratıcıları üzerinde hâkimiyet kurma olasılıkları göz ardı edilmiyor.
Olasılığı: Yüksek
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 80.



SALGIN HASTALIKLAR


Son yüzyılda AIDS, SARS gibi salgın hastalıklarla mücadele eden insanoğlunun, daha kötü salgınlara maruz kalabileceği belirtiliyor. En yakın olasılık, Asya'yı vuran kuş gribi virüsünün tüm dünyaya yayılması.
Olasılığı: Çok yüksek
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur: Yüzde 30.



SÜPER VOLKAN PATLAMASI


Süper volkanlar, 50 bin yılda bir faaliyete geçiyor. Yarattıkları yıkımsa, meteor çarpmasının yaklaşık 12 katı.
Olasılığı: Çok yüksek
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 70.



TERÖRİZM


Uzmanlara göre, terörist grupların, biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlarıyla saldırı düzenleme olasılığı her geçen gün artıyor.
Olasılığı: Çok yüksek
Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 20.

Turkiye ve Iran Benzerligi

TÜRKİYE-İRAN BENZERLİĞİ


İran’a şeriat ’demokrasi’ ve ’özgürlük’ vaatleriyle geldi


AKP’nin Anayasa tasarısı hazırlıkları, Türkiye’nin bir saklı gündeminin doğmasına neden oldu: "Darbe mi? Şeriat mı?" İşte Türkiye’nin gizli gündemi bu soru. Herkes bunu tartışıyor. Ne rastlantı; yıllar önce, İslam devriminden önce benzer soru İran’ın da gündemindeydi. İranlı solcular, demokratlar, liberaller ve milliyetçiler bu soruyu tartışıyordu, darbeye karşı çıkıyorlardı. Gelin İran’ın İslam devrimi öncesi ve sonrası günlerine gidelim. Bir de, "mahalle baskısı" var mıymış görelim.

MERHABA. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şah’ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.

Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.

Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.

Şah’ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.

Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.

ÜZERİNDE DURMADIK

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran’ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran’da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.

Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler" diye düşündük.

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk.

Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. "Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı.

"Müslüman kadınların yanında orospuların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk. Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!

Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hálá büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız" diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitabevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz’da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran’da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.

Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18’den 13’e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.

Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.

Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.

Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.

REFERANDUM OYUNU

Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.

Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.

Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyeti’ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65’inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam’a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"

Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.

Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

HALKI ANLAYAMADIK

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.

Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesi’ni kapattırdılar. Sıra sonra "Keyhan" Gazetesi’ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.

Örtünmek moda oldu!

Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.

Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.

Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.

Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.

(Not: Bu metin, Bahman Nirumand’ın "İran" kitabından derlenmiştir.)

Türkiye’nin İran benzerliği çok şaşırtıcı
ÖNCE bir tespit yapalım:

Diyorlar ki, "Türkiye, İran’a benzemez!"

Yanılıyorlar.

Bu nedenle gelin önce kısa bir tarih yolculuğu yapalım:

19. yüzyılda İngiltere’nin Osmanlı Devleti gibi İran üzerinde de nüfuzu vardı.

İki ülke de tarım ülkesiydi.

20. yüzyıl başında, -İran 1906; Osmanlı 1908- askerlerin bastırmasıyla iki ülkede de meşrutiyet ilan edildi.

Her iki ülke 1920’lerde yeni liderleriyle yönetildi:

İran’da subay Rıza Han (Pehlevi), "ormancılar ayaklanmasını" bastırıp yönetimi devirerek kendini "Şah" ilan etti.

Türkiye’nin lideri ise iç ve dış düşmanları yenen Mustafa Kemal Atatürk’tü.

Her iki lider de ülkelerinin tarihlerinde görülmedik boyutlarda, modernleşme ve reform politikalarını uygulamaya koydu. Ülkelerini eğitim sisteminden hukuk sistemine kadar laikleştirmeye çalıştılar. Kılıf kıyafet devrimi yaptılar.

Bu reformlara her iki ülkede de karşı çıkan pek olmadı; sayıları az olmakla birlikte muhalif olanlar da çok ağır cezalara çaptırıldı.

İran 1940’ta, Türkiye 1946 yılında parlamenter demokrasiye geçti.

İran’da 1951’de, Türkiye’de 1960’ta "milliyetçi/ulusalcı solcu" askerler darbe yaptı.

İran’da başta petrol olmak üzere millileştirmeler yaşanırken, Türkiye de dışa açıldı, yabancı sermayeyi kabul etti.

CIA, İran’daki darbeci Musaddık’ı yıktı. Yerine tekrar Şah Rıza Pehlevi’yi getirdi. Şah bütün partileri kapattı, liderlerini hapsetti.

Türkiye, 1961’de demokrasiye döndü, seçimler yapıldı.

1960’lı yıllar, her iki ülkede de sol, milliyetçi ve İslamcı hareketin ivme kazandığı dönem oldu.

Aynı dönemde her iki ülkenin siyasi ve iktisadi olarak dışa bağımlılığı arttı. ABD "abi" rolündeydi. Düşman ise komünizmdi.

Her iki ülke de solcularını ezmek, yok etmek için her yola başvurdu. Devlet güçleri, sola karşı diğer güçlerle ittifak yaptı.

Sol muhalefetin ezildiği dönemde İslamcı hareketler güçlendi.

YEŞİL KUŞAK PROJESİ

Burada meseleye daha geniş açıdan bakıp, 1970’li yılların son dönemini bir hatırlayalım.

Sovyetler Birliği, Afganistan’a girmişti.

ABD’nin kontrolündeki Şah, İran’ı terk etmişti. Türkiye’de büyük bir sol dalga vardı.

Soğuk Savaş döneminde siz ABD’nin yerinde olsanız ne yaparsınız?

İran’da Sovyetler Birliği yanlısı solculara karşı mollaları desteklediler.

Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırıp, İslamcıları kuvvetlendirerek solu ezdirdiler.

ABD, Şah’tan umudunu kesince mollaları destekledi. İran’da mollaları yok etmek isteyen askerlerin elini kolunu bağladı.

Şah Rıza Pehlevi, ölmeden birkaç hafta önce, "Amerika ve İngiltere yerine muhalefeti yok etmek isteyen askerleri dinleseydim, ülkeyi terk etmek zorunda kalmazdım" diye açıklama yaptı.

ABD, Sovyetler Birliği’ni İslam ülkeleriyle kuşatıp içindeki İslamcı halkları ayaklandırarak yıkacağını hesaplıyordu.

Bu nedenle İranlı subaylara hep engel oldu.

Örneğin: Şah gittikten sonra, ülkenin başında kalan sosyal demokrat Başbakan Bahtiyar "İslam Cumhuriyeti’ne izin vermeyeceğim" diyordu.

Genelkurmay Başkanı Karabagi, Bahtiyar’ı destekliyordu.

Bahtiyar, ABD ve İngiltere’ye danıştı. Tabii ki destek alamadı.

Mollalar şanslıydı; dünya siyasal konjonktürü onların lehineydi.

Sonunda Humeyni, Tahran’a geldi. Yerleştiği "Refah Okulu"nda, liberal-İslamcı Mehdi Bazargan’ı Başbakan ilan ettiğini açıkladı. ABD ve Avrupa bu "ılımlı İslamcı" atamadan mutlu oldu.

Ancak mollalar güçlendikçe iktidara yerleşti.

Son hedefleri, halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı olan liberal Müslüman Beni Sadr idi.

Askerler bu kez Beni Sadr’ın imdadına yetiştiler; darbe yapabileceklerini söylediler. Sadr darbe istemedi ve yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Mollalar iktidara yerleşti. "Ilımlı İslam" istemiyorlardı!

DESTEK ESNAFTAN

İran tarihine bakıldığında, mollaların devlete karşı ayaklandığı görülmemişti. Sadece 1963’te Şah, mali kaynaklarını yok ettiği için ilk protesto eylemini gerçekleştirmişlerdi. Bu nedenle Humeyni, Türkiye’ye sürgüne gönderilmişti.

Durum aslında bizim Nakşibendiler’e benziyor, onlar da hep devletin yanında olmuşlardı. Neyse...

Türkiye’deki İslami hareketler ile İran’daki mollaları destekleyen güçler arasında benzerlikler var mıydı?

Yapısal farklılıklar olsa da taban aynıydı:

Mollaların ülke içinde en büyük destekçisi, iç ticaretin üçte ikisini, ihracatın üçte birini elinde tutan ve geleneksel değerlerin savunucusu Bazar esnafıydı.

Mollalar ayrıca liberal-burjuva çevrelerinden de destek gördü. Bunun sebebi, özerklik için harekete geçen Azeri, Kürt, Beluciler gibi etnik unsurların başlarının hemen ezilmesi talebiydi.

Ve tabii, din adamlarının siyasal örgütlenme gücünün en büyük dayanağı ise, cami komiteleriyle girdikleri yoksul mahallelerdi. Camiler cihat birliklerinin hücre evleriydi. Kısa bir süre öncesinin solcu varoş mahallelerinin yoksulları akın akın mollaların arkasından yürüyordu artık.

Şimdi tekrar başa dönüp soralım: Türkiye, İran’a benziyor mu?

Soner YALÇIN

Nesin'den...

Bu hikaye, yurdumuzda basın ve söz hürriyetinin, yalnız kâğıt üstünde yazılı bir süs olarak bırakıldığı, aydınların konuşamaz duruma getirildiği günlerde, halkı bu duruma düşüren ve gerçekleri ancak kendi başlan belaya girince söylemeye çalışıp DA, artık söyleme olanağı DA bulamayan Kara aydınları yermek için yazılmış ve yine o günlerde yayınlanmıştır.

(“Ah biz eşekler” hikâye kitabı ilk kez 1958 de 8000 adet basılmıştır- Yukarıdaki not hikayenin başına Aziz Nesin tarafından o tarihte konulmuştur.)
Ah biz eşekler. Ah biz eşekler.. Biz eşek milleti de eskiden siz insan milleti gibi konuşurmuşuz. Bizim de kendimize özgü bir dilimiz varmış. Konuşmamız, müzik denli güzel, uyumlu, kulağa tatlı gelirmiş. Ne güzel konuşur, ne türküler söylermişiz. Biz eşek olduğumuzdan; sizler gibi insanca değil, eşekçe konuşurmuşuz. Ama eşekçe, yumuşak, tatlı, uyumlu zengin bir dilmiş.
Biz eşek milleti eskiden şimdi olduğu gibi anırmazmışız, sonradan anırmaya başlamışız.


Şimdi, biliyorsunuz, bütün isteklerimizi, duygularımızı, algılarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi, birbirimize ve siz insan efendilerimize anırarak anlatmaya çalışıyoruz. Anırmak nedir? «Aaa-ii, Aaaa-ii» diye arka arkaya bir kalın, bir ince, ağızdan iki uzun heceli ses çıkarmak. Anırmak işte bu... Bizim o zengin dilimiz, şimdi kala kala, bu iki heceli tek sözcüğe kaldı. Bir yaratık, bütün duygularını tek sözcükle nasıl anlatabilir! ...
Nasıl olup da o zengin eşekçe ölmüş, bir ölü dil olmuş, sonra biz eşekler anırmaya başlamışız; bunu merak etmiyor musunuz? Merak ediyorsanız anlatayım. Kısacası, bizim dilimiz tutulmuş. Korkunç bir olayla aklımız başımızdan gidip de, dilimiz tutulunca, eşekçeyi tüm unutmuşuz. O günden sonra da yalnız anırarak, iki uzun heceyle bütün duygularımızı anlatmaya çalışmışız.
Biz eşeklerin dilimizin tutulması, epeyce eski bir olaydır.
Eski kuşaktan bir yaşlı eşek varmış. Bir gün, bu eski kuşaktan yaşlı eşek, kırlarda tek başına otlamaktaymış. Hem otlar, hem eşekçe türküler söylermiş. Bir ara burnuna bir koku gelmiş ama güzel bir koku değil, Kurt kokusu ...
Eski kuşaktan eşek, burnunu yukarı dikip, havayı derin derin koklamış. Hava, keskin keskin Kurt kokuyormuş.
Yaşlı eşek,
- Yok canım, Kurt değildir... Diye avunup otlamağa başlamış. Kurdun kokusu gittikçe artıyormuş. Belli ki Kurt yaklaşıyor. Kurt yaşlaşıyor demek, ölüm geliyor demek...
Eski kuşaktan eşek,
- Kurt değildir, Kurt değildir... Diye kendini avutmuş.
Ama kurdun kokusu da gittikçe ağırlaşıyor. Yaşlı eşek, hem korkuyor, hem de oralı değilmiş gibi görünerek, kendi kendine,
- İnşallah Kurt değildir. Kurt buraya nereden gelecek, nereden beni bulacak?.. diyormuş. Böylece kendi kendini avutma içindeyken kulağına ses­ler gelmeye başlamış. Ama güzel ses değil, Kurt sesi... Yaşlı eşek kulaklarını dikip sesi dinlemiş; evet Kurt sesi...
Gönlü bir türlü kurdun gelmesine razı olmadığından,
- Yok canım, bu ses Kurt sesi değil, bana öyle geliyor... Der, otlamaya devam edermiş. Ama ses de gittikçe yaklaşı­yor... Eski kuşaktan eşek yine avunurmuş:
- Kurt değildi. Hayır, bu ses Kurt sesi olamaz! O korkunç ses, büsbütün yaklaşmış. Eşek kendi kendine söylenirmiş:
- Yok, yok... Dilerim bu Kurt olmasın... Kurdun işi yok DA, buraya mı gelecek! ...
Bir yandan DA yüreğini korku sardığından gözü çevresindeymiş. Bir de bakmış; karşı dağın tepesinde, sisler, dumanlar içinde bir Kurt ...
- A-ah, demiş, bu benim gördüğüm, Kurt değil, başka bir şey...
Başını otlara sokmuş.
- Bana öyle geldi galiba, hayal gördüm. Evet, evet, hayal olacak ...
Az sonra, çalıların arkasından koşan kurdu görünce, korkusu artmış. Ama kurdun gelmesini hiç istemediğinden, yine kendi kendisini kandırmaya çalışıyormuş:
- Kurt değildir, inşallah değildir. Başka yer kalmadı da burasını mı buldu gelecek? Gözlerim iyi seçmiyor da ondan... Çalıların gölgesini Kurt sandım .
Kurt yaklaşmış. Aralarında eşek adımı ile üç-dört yüz adım kalmış.
Eski kuşaktan eşek,
- Aman Tanrım, yoksa bu gelen gerçekten Kurt mu?.
Hayır, olamaz. Olmamalıdır, Ah... Yok, yok, Kurt değil... Diye inlemeye başlamış.
Kurtla aralarında elli adım, kalınca, o yine avunuyormuş:
- Şu karşımda gördüğüm yaratık Kurt değildir inşallah. Canım, ne diye Kurt olsun... Belki devedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiçbir şeydir. Ben de her şeyi Kurt görmeye başladım.
Kurt sırıtarak yaklaşmış, yaklaşmış. Aralarında ancak birkaç adım kalınca, yaşlı, eşek,
- Biliyorum, bu gelen Kurt değil, evet Kurt değil, AMA ben şuradan azıcık uzaklaşsam kötü olmaz.. demiş. Başlamış yürümeye. Başını geri çevirip bakmış, Kurt sırıtarak, ağzının suları akarak arkasından geliyor. Eski kuşaktan eşek yakarmaya başlamış:
- Ulu Tanrım, bu gelen Kurt bile olsa, Kurt olmasın ne olur... Kurt değil canım, ben de boşu boşuna korkuyorum.
Böyle deyip adımlarını açmış. Kurt da onu izliyormuş. Kart eşek koşmaya başlamış. Kurt da onun ardından koşmuş...
Eşek,
- Ah, ben de ne budalayım... diyormuş, Yaban kedisini Kurt sanıp kaçıyorum. Hayır, Kurt değil...
Ayaklarının var gücüyle kaçıyor, bir yandan da içinden şöyle geçiyormuş:
- Kurtsa da Kurt değildir... İnşallah değildir. Yok canım, ne diye Kurt olsun ...
Başını çevirip arkasına bakmış, kurdun gözleri ışıl ışıl yanıyor. Eşek dört nala kaçar, hem de,
- Vallahi de kurt değil, billahi de kurt değil.. Allah belamı versin ki kurt değil. diye söylenirmiş.
Eşek kaçmış, kurt kovalamış. Kuyruğunun dibinde, kurdun kızgın kızgın solumasını duyunca, yaşlı eşek kendi kendine,
-Bahse girerim ki bu kurt değil.. Kuyruk altımda solumalarını duyduğum bu yaratık kurt olamaz... diye söyleniyormuş.
Kurdun ıslak burnu, eşeğin apış arasına değince, yaşlı ,eşek de sıfırı tüketmiş. Bir de başını çevirip bakmış; kurt, üstüne atıldı atılacak.. Artık adım atacak gücü kalmayan kart eşek, kurdun sert bakışları altında kıpırdayamaz olmuş; oracıkta kalmış. Kurdu görmemek için gözlerini yumup,
"-Kurt değil canım, boş ver... İnşallah değildir. Sanki ne diye kurt olsun" diye kekelemiş.'
Kurt, sağ kabasına bir pençe atınca, oracığa yıkılan eşek, - Biliyorum, biliyorum, sen kurt değilsin. Arkamla oynama, gıdıklanıyorum. El şakasını da hiç sevmem.. demiş.
Azgın, aç kurt keskin dişleri ile eşeğin sağrısını ısırmış, -budundan büyük bir parça koparmış. Can acısıyla yere yıkılan eşeğin birden dili tutulmuş. Bildiği eşekçeyi, korkudan unutmuş. Kurt, boynuna, gerdanına saldırmış. Eşeğin her yanından kanlar fışkırmaya başlamış. İşte ancak o zaman eşek,
- Aaa kurtmuş... Aaa o imiş... Aaa, o imiş!... diye bağırmaya başlamış. Kurt onu parçalar, o da dili tutulduğundan, yalnız:
- Aaa, o imiş ... Aaa, Oo-ii". Aaa-iii. .. Aaa·iii! diye bağırır, inlermiş.
Kurdun dişleriyle parçalanan eski kuşaktan eşeğin dağı, taşı inleten son sözlerini bütün eşekler duymuşlar:
Aaaa-iii, aaa-iii ...
İşte o günden sonra, biz eşek milleti, konuşmasını, söylemesini unutmuşuz, her duygumuzu, her düşüncemizi, anırtı ile anlatmaya başlamışız. O eski kuşaktan eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek, kendini avutup, kandırmamış ol­saydı, bizler de konuşmasını bilecektik.
Ah biz eşekler, ah biz eşek milleti: Aaaa-i, aaa-iiii

Aziz NESİN

Turkiye'deki Tum Adresler Google'a Girdi

Türkiye'deki bütün adresler Google'a girdi, Çinçin hariç


Alim Küçükpehlivan, giremedikleri Çinçin Mahallesi'yle ilgili bilgileri başka haritalardan edindiklerini anlatıyor.
Türkiye şehirleri haritası, internetteki en yaygın arama sitesi Google'da yayınlanmaya başlandı. İlk etapta 34 büyük şehir, sokaklarından tutun DA otel, okul, hastane, eczane, cami, market, taksi durakları ve yerleşim sitelerine varıncaya kadar Google'a girdi.

Türk bilişim firması Başarsoft'un karadan adım adım dolaşarak hazırladığı dijital harita, hafta başında sessiz sedasız yayına konuldu. Bunun için 18 ayda, 34 ilde 4 ayrı ekip 550 bin kilometre yol kat etti. Harita, yazılım mühendisleriyle birlikte 20 kişilik ekibin emeğiyle oluştu. Haritayı hazırlayan ekibin giremediği tek mahalle ise Ankara'daki Çinçin oldu. Şirketin Müdiresi Candan Sağıroğlu, Çinçin'de yaşadıkları sıkıntıyı şöyle özetledi: "Ankara'da saha çalışması yaparken ekiplerimiz oraya DA gitti. Kalaşnikof'lu biri, ekip otomuzu durdurup silah doğrulttu. 'Geri dönün' dediler. Üzerinde önemli noktalar olmasa DA buradaki sokaklar haritamıza giremedi."

Google'da yayınlanmaya başlayan 34 ildeki donatılı şehir haritasında 143 bin adet önemli nokta işaretli. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerin tamamı ve Türkiye coğrafyasının yüzde 40'ı, yayındaki haritanın kapsama alanında. Çalışması bitmek üzere olan 20 şehrin daha eklenmesiyle yakında IL sayısı 50'ye ve akaryakıt istasyonundan dişçilere kadar haritada yer Alan önemli nokta sayısı 205 bine çıkacak. Haritayı hazırlayan ekibin ilk 30 ilde giremediği tek mahalle ise Ankara'daki Çinçin. Ekip, Çinçin'de silahla tehdit edilmiş ve mahalleye sokulmamış. Başarsoft Donatı Müdiresi Şehir Plancısı Candan Sağıroğlu, "Ekiplerimiz, Çinçin Mahallesi'ne gitti. Burada Kalaşnikof'lu biri, otomobilimizi durdurup silah doğrultup 'geri dönün' diyor. Bu mahallenin sokakları giremediğimiz tek yer oldu." diye konuştu.

Kullanılan harita uydu görüntüsü değil. 18 ayda, 34 ilde karadan 4 ayrı ekibin 550 bin kilometre yol kat ederek oluşturduğu digital bir harita. Yazılım mühendisleriyle birlikte 20 kişilik ekibin emeğiyle oluştu. Google'ın haritasını kullandığı Başarsoft şirketinin sahibi Alim Küçükpehlivan, Türkiye'nin yüzde 100 yerli ilk navigasyon yazılımını 4 yıllık bir uğraş sonucu tamamladıklarını DA açıkladı. Küçükpehlivan, "Google'ın kullandığı haritayı kendi yazılımımızla araçlardaki navigasyon cihazlarına yüklüyoruz. Navigasyonla hareket halinde iken de Türkiye avucunuzun içinde olacak." dedi.

Dijital haritada yok yok

Dijital haritada cadde üstündeki marketlere varıncaya neredeyse her önemli nokta, yer atlanmadan haritaya işlenmiş. İstanbul'da 4 bin 343 eczane işaretli. Bundan böyle nöbetçi eczaneler, kendisine giden yoldaki bütün sokak ve yakınındaki önemli merkezlerle birlikte Google'da gözükecek. Bir şehirde önemli NE kadar donatı varsa hepsinin yer aldığı haritada işaretli mekân çeşitlerinden bazıları şöyle: Akaryakıt istasyonları, duraklar, otoparklar, dinlenme tesisleri, terminaller, rıhtımlar, okullar, camiler, hastaneler, banka şubeleri, kamu binaları, kütüphaneler, karakollar, adliyeler, belediyeler, hamamlar, oteller, tarihî eserler.

Türkiye'nin her şehrini Edirne'den Hakkari'ye girilmedik sokak bırakmadan dolaşan şirketin oluşturduğu yolları gösteren digital harita, halen Vodafone ve Emniyet tarafından kullanılıyor. Türkiye'deki şehir haritalarına 'http://maps.google.com' adresinin 'search map' bölümüne aranan şehrin ismi yazılarak erişilebiliyor.

Google'da yer Alan iller şöyle; Adana, Ankara, Antalya, Artvin, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Mersin, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Uşak, Yozgat, Bayburt, Kırıkkale, Bartın, Yalova ve Karabük.

Biyolojik Yasiniz Kac?

Biyolojik yaşınız kaç?

Yaşlanma uzmanları, biyolojik yaşın takvim yaşından daha fazla olabileceğini belirtti. İşte biyolojik yaşı hesaplama testi..
Cilt elastikiyeti
Cilt yaşlandıkça, kolajen ve elastin maddeleri azalır ve elastikiyetini kaybeder. Elinizin üzerindeki deriyi çimdikler gibi tutarak çekin ve bir dakika bu şekilde tutun. Deriyi bıraktığınızda tekrar normal, düz hale gelmesi ne kadar zaman alıyor?

1 - 2 saniye: 30'lu yaşlar
3 - 4 saniye: 40'lı yaşlar
5 - 10 saniye: 50'li yaşlar
11 - 30 saniye: 60'lı yaşlar
31 - 45 saniye: 70'li yaşlar
45 saniyenin üzerinde: 80'li yaşlardasınız

Tepki testi

Tepki verme hızı yaşlandıkça azalır. Bunu ölçmek için, yazı yazarken kullandığınız elinizi açın ve bir arkadaşınızdan elinizin üzerinde 45 cm'lik bir cetvel tutmasını isteyin. Cetveli bıraktığında yakalayın. Tuttuğunuz yer, ne kadar hızlı tepki verebildiğinizi gösterir.

14 cm'ye kadarsa: 20'li yaşlar
15 - 24 cm: 30'lu yaşlar
25 - 29 cm: 40'lı yaşlar
30 - 35 cm: 50'li yaşlar
40 cm ve üzeri: 60'lı yaşlardasınız.

Zihinsel zindelik

100'den geriye doğru 0'a kadar 7'şer 7'şer sayın. Ne kadar sürede sayabiliyorsunuz? 25 saniyeden uzun sürmesi zihinsel yaşlanma göstergesidir.

20 saniyeden kısa: 40 yaşın altındasınız
25 saniye: 40 - 60 yaşlarındasınız

Emin olmak için bir test daha yapın. Bir dakika içinde aklınıza kaç tane meyve ve sebze ismi geliyor? 60 yaşın altındakiler, en az 15 tane bulabilir.

Denge

Sağ ayağınızı 45 derece eğik halde tutarak sol ayağınızın üzerinde durun, ellerinizi de kalçanızın üzerine koyun ve gözlerinizi kapatın. Dengenizi kaybedip sağ ayağınızı yere koymadan ne kadar durabileceğinizi ölçün. Bu hareketi birkaç dakika arayla 3 kez tekrarlayın ve bu şekilde ortalama ne kadar durabildiğinizi hesaplayın.

70 saniyeden fazla: 20'li yaşlar
60 - 69 saniye: 30'lu yaşlar
50 - 59 saniye: 40'lı yaşlar
40 - 49 saniye: 50'li yaşlar
30 - 39 saniye: 60'lı yaşlar
20 - 29 saniye: 70'li yaşlar
19 saniyeden az: 80'li yaşlardasınız.

Gözbebeği boyu

Gözbebekleri yaşlandıkça küçülür. Ancak ışık da gözbebeğinin küçülmesine yol açtığı için bu testi normal gün ışığında yapmalısınız. Gözbebeğinizin çapı 4 mm ise biyolojik yaşınız 30; 2 mm ise 60'tır.

Kornea testi

Aynada göz yuvarlağınıza bakın. Korneanızın çevresinde yay şeklinde bir beyaz çizgi var mı? Beyaz çizginin uzun olması kolesterolünüz de yüksek olduğuna işaret ediyor olabilir. 80'li yaşlara geldiğinizde kornea çevresindeki beyazlık tam bir daire şeklini alır.

Osmanli imparatorlugu Yerine Kurulan Yeni Devletler

OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN YERİNE KURULAN ÜLKELER
Osmanli imparatorlugu Yerine Kurulan Yeni Devletler

Avrupa
1.Türkiye
2.Bulgaristan (545 yıl)
3.Yunanistan (400 yıl)
4.Sırbistan (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl)
6.Bosna-Hersek (539 yıl)
7.Hırvatistan (539 yıl)
8.Makedonya (539 yıl)
9.Slovenya (250 yıl)
10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı ad:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl)
13. Moldova (490 yıl)
14.Ukrayna (308 yıl)
15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl)
17.Ermenistan (20 yıl)
18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
20.Rusya'nın güney toprakları (291 yıl)
21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya'nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
23.Arnavutluk (435 yıl)
24. Belarus (25 yıl) -himaye-
25.Litvanya (25 yıl) -himaye-
26.Letonya (25 yıl) -himaye-
27.Kosova (539 yıl)
28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

Asya
29.Irak (402 yıl)
30.Suriye (402 yıl)
31.İsrail (402 yıl)
32.Filistin (402 yıl)
33.Urdun (402 yıl)
34.Suudi Arabistan (399 yıl)
35. Yemen (401 yıl)
36.Umman (400 yıl)
37.Birlesek Arap Emirlikleri (400 yıl)
38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl)
40.Kuveyt (381 yıl)
41.İranın batı toprakları (30 yıl)
42.Lübnan (402 yıl)

Afrika
43.Mısır (397 yıl)
44. Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl)
47. Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
51. Kenya sahilleri (350 yıl)
52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
53.Cad'ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
54.Nijer'in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
55.Mozambik' in kuzey toprakları (150 yıl)
56.Fas (50 yıl) -himaye-
57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
59. Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
60. Senegal (300 yıl)
61.Gambiya (300 yıl)
62.Gine Bissau (300 yıl)
63.Gine (300 yıl)
64.Etiyopya' nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş

Tuketici Hakem Heyeti Kararlari Farkliligi


Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararılarını farklı olmasını sebebini anlayan varmı ?


Geçenlerde yayılan bir haberde iki farklı tüketici heyeti kararından bahsediliyordu.



İki karar arasında fark olduğu açık biri kabul diğeri reddedilmiş,Bu da hukuki
süreç içinde itiraz hakkı kullanılarak düzeltilebilir. Ayrıca hukuk matematik
değildir,her kendine özgü şartları farklı olabilir,buna göre farklı
değerlendirme yapılmış olabilir,
Gönderilen iki hakem heyeti kararında, her ikisinde de
sözleşmede kesinti yapılabileceğine dair şart var,
heyetin biri "sözleşmede şart var,kesinti
yapılabilir,talebin reddine" karar vermiş, Bu karara karşı Tüketici mah.ne
süresi içinde itiraz edilmesi gerekirdi.
diğer heyet ise " sözleşmede kesinti yapılabilir diye
şart olsa dahi bu tüketici aleyhine haksız şarttır, haksız şart (ilgili kanun ve
yönetmelik metni aşağıda yazılı) dikkate alınmaz, tüketici ..den kesilen ...
YTL'nin faiziyle birlikte iadesine" karar vermiştir.






4077 s.lı Tüketici kanunu madde 6:
Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak
sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi
niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşulları haksız şarttır.
VE
Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız
Şartlar Hakkında Yönetmelik
Amaç
Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı, tüketici sözleşmelerinde yer alan, tüketici
aleyhine haksız şartların tespitini ve bu şartların tüketiciyi korumaya yönelik
olarak denetlenmesini sağlamaktır.
Kapsam
Madde 2 — Bu Yönetmelik, taraflardan birisini tüketicinin oluşturduğu tüketici
sözleşmelerinde satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tek taraflı olarak
ve dürüstlük kurallarına aykırı biçimde konulmuş her türlü haksız şartı
kapsamaktadır.
Dayanak
Madde 3 — Bu Yönetmelik, 23/2/1995 tarih ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 31 inci ve 4822 sayılı Kanunla değişik 6 ncı maddelerine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4 — Bu Yönetmeliği uygulanmasında;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Bakan: Sanayi ve Ticaret Bakanını,
c) Genel Müdürlük: Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünü,
d) Haksız Şart: Satıcı, sağlayıcı veya kredi verenin tüketiciyle müzakere
etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak
ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarını,
e) Mahkeme: Tüketici mahkemesini,
f) Satıcı: Kamu kurum ve kuruluşları da dahil olmak üzere ticari veya mesleki
faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri,
g) Sağlayıcı:Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki
faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri,
h) Kredi veren:Mevzuatları gereği tüketicilere nakit kredi vermeye yetkili
olan banka, özel finans kuruluşu ve finansman şirketlerini,
ifade eder.
Haksız Şart
Madde 5 — Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart
sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme
şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.
Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu
sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya
münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu
maddenin uygulanmasını engellemez.
Bir satıcı, sağlayıcı veya kredi veren, bir standart şartın münferiden
tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.
İşbu Yönetmeliğin ekinde, yol gösterici mahiyette ve sınırlayıcı olmamak üzere
haksız olarak kabul edilebilecek şartlar listesi yer almaktadır.
Sözleşme Şartlarının Haksızlığının Değerlendirilmesi
Madde 6 — Sözleşme şartlarının tüketicinin anlayabileceği şekilde açık ve
anlaşılır dille yazılmış olması gerekir.
Bir sözleşme şartının haksızlığı değerlendirilirken, sözleşme konusu olan mal
veya hizmetin niteliği, sözleşmenin yapılmasını sağlayan şartlar ve/veya onun
bağlı olduğu sözleşmelerin tüm şartları dikkate alınır.
Şartların haksızlığının taktirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır bir dille
kaleme alınmış olmak koşuluyla, gerek sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri
arasındaki, gerekse mal veya hizmetin gerçek değeri ile sözleşmede belirlenen
fiyatı arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.
Sözleşmede yer alan bir şartın ne anlama geldiği hukukun yorum yöntemleriyle
belirlenemiyorsa, tüketici lehine olan yorum tercih edilir.
Haksız Sözleşme Şartları Karşısında Tüketicinin Hakları
Madde 7 — Satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen
sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır. Yok sayılan bu hükümler olmadan
da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin geri kalanı varlığını korur.
Yargısal Denetim
Madde 8 — Meşru menfaati olan gerçek veya tüzel kişiler, genel olarak
kullanılmak üzere hazırlanmış standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların
kullanılmasının önlenmesi için dava açabilirler. Bu hallerde mahkeme, önleme
için gerekli tedbirlere hükmeder.
Yürürlük
Madde 9 — Bu Yönetmelik 14/6/2003 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 10 — Bu Yönetmelik hükümlerini Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür.